Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Muhiddin NALBANTOĞLU

Muhiddin NALBANTOĞLU

Kocatepe'de Türk Başkumandan'ın zafer duası

“Ya Rabbi... Eğer bu zaferi kazanamayacaksam bana o günü gösterme... Beni kahret... Gökkubbeyi başıma yık... Beni helâk et... O acıyı bana yaşatma ya Rabbi..”
    Türk orduları Başkumandanı Gazi Mareşal Mustafa Kemal’in büyük Türk saldırı hareketini başlatacağı dakikalarda gözleri yaşlarla dolu olduğu halde yaptığı bu duayı rahmetli aziz ablacığım Nezihe Araz’ın, Başkumandanın o anlarda yanında bulunanlardan dinleyerek yazdığı çok değerli araştırmasından alıyoruz. Mustafa Kemal Paşa’nın ruh yapısını bu kadar güzel anlatan bir örnek daha gösterilemez. Düşününüz ki neyimiz var ise ülkenin takatının son damlasına kadar sarfederek toplanan bir avuç askerle birkaç katımızdaki düşman ordularını ve onların arkasındaki bütün Batı dünyasını yenmeye hazırlanıyorduk. Başkumandan’ın arkadaşlarına o günlerde söylediği bir sözü daha vardır, onu da zikredeyim:
      “Gittiğimiz yol bir iman yoludur. İmanı olmayan buraya gelip savaşmaz. İmansız olanlara saflarımızda yer yoktur. Vakıa biz on milyonluk yorgun bir milletiz. Düşmanlarımız ise pek çok ve kavidir. Riyazi (matematiksel) düşünecek olursak Garb’ın çelik zırhlara büründüğü muazzam düşman kuvvetlerine galebe çalmamız şüphelidir. Fakat, bizde olan şeyler onlarda yoktur. Bizim imanımız vardır. Ve biz düşmanlarımızın bin türlü kuvvetine rağmen galip geleceğiz..”
       Daha sonra yukarıdaki zafer duasını da yaparak gözyaşları içinde ellerini semaya açıp Allah’ına yalvararak büyük taarruz emrini veriyordu. Bundan sonra mı? Bunu da o günlerde Mehmetçiklerin dilinde ve hançerelerinde yankılanan şu mısralardan öğreniyoruz:


“Tekbir ile hücûm sesleri gökkubbeyi buldu,
Hür Ankara’nın savleti Afyon’da duyuldu.
Ulu serdar ile ardındaki imanlı ordu
Allah diye avaz ederek cenge koyuldu.

***

Türk ordusu saldır hedefin Akdeniz olsun
Yunan denilen sıska hareminde boğulsun
Tarihi kül olsun, o lain (lanetlenmiş) bayrağı 
sönsün,
Şanlar dolu tarihime bin menkıbe 
(kahramanlık destanı) dolsun...


İstiklal Marşımızın büyük şairi o günlerin Ankara’sındaki heyecanı anlatırken der ki:
-Artık bizde ne düşünecek, ne de yazacak takat kalmıştı... Ordu bizzat yazıyordu.
Ne yazıyordu? Şair Yusuf Ziya Bey yine o anlarda, o savaş sırasında yazıyordu:


26 Ağustos gece sabaha karşı,
Topların çelik ağzı çaldı bir hücüm marşı
Bu ölüm musikisi içinde yandı dağlar
Altüst oldu siperler, eridi çelik dağlar
Rüzgarlardan yeleli, yıldırımdan kanatlı
Alevlerin içinden geçti binlerce atlı
Rüzgarlarla atbaşı yarış etti bu akın,
Şimdi yakınlar uzak, şimdi uzaklar yakın...”


Bir düşününüz ki bu emsalsiz muharebenin sonunda Yunan istila ordusu ve onun destekçisi olan bütün Türk düşmanı Batı alemi, Akdeniz’in sularına gömülürken Türk piyadesi ile Türk süvari birlikleri aynı anlarda İzmir’e giriyordu.

 

Yazarın Diğer Yazıları