Kokartlı tur rehberine yapılan hakaretin sorumluları-2

Geçen hafta, 27.06.2008 tarihinde kokartlı profesyonel turist rehberi olan Reyhan AKKUŞ isimli meslektaşımın maruz kaldığı, Rus turistler tarafından rehberi olduğu araçtan indirilme olayına değinmiştim.
Bugün gibi hatırlıyorum, Kanal B televizyonunda katıldığı bir programda eski Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Erkan MUMCU’ya, “Sayın Bakan, üç defa rehberlik meslek yasasının çıkması konusunda söz verdiniz, ama her seferinde de bazı gerekçeler öne sürerek bu yasayı çıkarmadınız” diye serzenişte bulunduğumda, Sayın MUMCU, “Son rehberlik meslek yasasının gündeme geldiğinde kabinedeki bakan arkadaşların hepsi imza attı, ama Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN imza atmadı” diye açıklama yaptı.
Eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN’un TOBB başkanlığından geldiğini düşündüğümüzde, aslında konunun özünü yakalamış oluyoruz. Sözde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hak ve çıkarlarını korumak, kollamak ve yüceltmek üzerine yemin ederek siyasete başlayan insanların düşüncelerinin, süreç içerisinde kendilerine o koltukları sağlayan “kesimlere hizmeti” millete hizmet etmeye yeğlediklerini ve o yönde kararlar aldıklarını görüyoruz.
Oysa ki, sanayi ve ticaretten sorumlu olan bir bakanın “rehberlik meslek yasasına karşı oy kullanması veya imza atmamasının” başka bir açıklaması olamaz. Her biri eğitimli ve anadilinden başka ikinci, üçüncü bir başka dili konuşan yaklaşık on bin kokartlı profesyonel turist rehberinin meslek tanımının yasayla perçinlenmemesi, yıllarca “bacasız fabrika” denen turizm sektörünün başıboş ve denetimsiz bir sektör haline gelmesine neden olmaktadır.
Bakanlıkların önceliklerinin denetim ve kayıtlılık olması gerekirken, bu tip uygulamalar veya belli kesimi korumaya yönelik yetki kullanımları, sonuçta on bin kişilik bir emekçi kitlesini sahipsiz bırakırken, yine on bin kişilik bir çalışan kitlesini kayıt-dışılığa itmektedir. Yetkili mercilerde bulunanlar, Batılı ülkelerin her yaptığını doğru kabul edip onlara biat ederken, Batılı ülkelerdeki turizm uygulamalarını neden Türkiye de uygulamaya sokmadıkları da ayrı bir konu olarak karşımıza çıkmakta.
Devlet etmenin en temel şartı “kayıt ve denetim mekanizmasını iyi çalıştırmaktır”. Devletin güvenliği ve bekasını yalnızca elinde silah olanlara havale etmek aslında işin kolaycılığına kaçan toplum ve politikacıların yarattığı bir durumdur.
Sivil denetim mekanizmalarını etkin ve yetkili bir biçimde oluşturmayan, (en iyi örnek turizm sektöründeki başıboşluk) bir devlet etme mantığında, ekonomik ve sosyal sorunların yaşanmaya başlamasında devlet edenler kadar onlara yetki veren toplumun da büyük sorumluluğu vardır.
Turizm sektörünün en dinamik kesimini oluşturan kokartlı profesyonel turist rehberlerine bırakın yetki vermeyi, yaptıkları işi meslek yasası ile perçinlemeyen bir zihniyetin mantığı ancak, kayıtsız ortam yaratıp, bu ortamdan nemalanacak olanları kamufle etmek olarak değerlendirilebilir.
Böyle olmasaydı, turların başında turizm sektörünün her bölümüne girip çıkan kokartlı rehberlerin bir an önce “meslek yasaları” çıkarılıp, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın maaş vermeden çalıştırdığı “gönüllü denetici” olmalarının önü açılmış olurdu.
Başka ülkelerde bu işler çok yüksek maaşlar verilerek insanlara yaptırılmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları