Kokuşmuş hukuk!

Ak Partilileri referans gösterenler, Ak Parti'de fiilen vazife alanlar, hâkim oluyor, savcı oluyor.

Ak Parti yönetimi aslında, kendi mensuplarını, "adalet" mekanizmasına yerleştirmek için hususî gayret gösteriyor. Yoksa adam, işini yoluna koymuşken, "çıkar kapıları" sonuna kadar açıkken kurulu düzenini bırakıp neden savcı olmak, hâkim olmak istesin! Biliyor ki, dini, vicdanı ve Saray arasında sıkışıp kalacak. Saray'ı dinin başı kabul ederse ne alâ! Bu yönde fetva var!

Tamam işte... Rahat olun! Saray talepleri, dinin talepleri neden olmasın ki... Onlar "İslâmcı" değiller mi? Adı konmasa bile "halifelik" makamında okumuyorlar mı?!

Bunlar "Adalet sahası"nı işgal hareketleridir. Bir tarihte CHP'li Adalet Bakanı Mehmet Moğultay adalet mekanizmalarına adamlarını yerleştirmekle övünmüştü. "Dinî meşrep" tartışmaları bu yüzden çıkmıştı. Mehmet Moğultay, CHP'nin sık yapılan kongrelerinden birinde, 1995'te, "Ben CHP'lileri işe almayacağım da MHP'lileri mi alacağım?" demişti. Sözün arkasında Refah Partisi de vardı. Ben dinlemiştim. Ama kendileri MHP kısmını kabul ediyor, Refah Partisi kısmını kabul etmiyor, "Söylemedim." diyor.   

"Baas tipi tek adam" dönemine adım adım yürüyoruz. Yaşasın Partili bürokrasi, yaşasın partili adalet!

Danıştay Başkanı Zerrin Güngör'ü bilirsiniz... "Muktedir" karşısında düğmesiz cübbesinde düğme aramış, bulamamanın bayağı sıkıntısını çekmişti. (Bir "hayırsever", bir düğmeli cübbe gönderirse sevaba girer!)

Rize'de çay toplama seansında bu hanımefendi de vardı.

Bundan sonra sözü hukukçu yazar Taha Akyol'a bırakıyorum. Özellikle bırakıyorum. Taha Bey'e bildiğiniz "birileri" çok saldırıyor, gereksiz saldırıyor, mantıksız saldırıyor.

Taha Bey, Zerrin Güngör'ün akla ziyan sözleri üzerinde duruyor:  

 "Ben Sayın Başkan'ın konuşmasındaki iki konu üzerinde durmak istiyorum.

- 16 Nisan referandumunda kabul edilen yeni sistemle kuvvetler ayrılığının güçlendiğini belirtti.

- OHAL kararnamelerinin terör örgütü mensuplarından devlet kurumlarını arındırmak ve demokrasiyi korumak amacıyla çıkarıldığını, kişilerin hak ve özgürlüklerine, amaç dışında herhangi bir sınırlama getirilmediğini söyledi.

Evvela milletin yüzde 48.6'sının hayır, yüzde 51.4'ünün evet dediği, tartışmaların hâlâ sürdüğü bir konuda Danıştay Başkanı'nın 'taraflı' beyanda bulunmasını yadırgadım.

İkincisi KHK'lar hakkındaki sözlerini de 'ihsas-ı rey' olarak görüyorum.

Elbette yeni sistem hukuken geçerlidir. Fakat kuvvetler ayrılığını güçlendirdiği mi yoksa zayıflattığı mı konusu hem siyaseten hem hukuken tartışılıyor.

Sayın Başkan'a, 'Hâkimlerin Statüsü Hakkında Avrupa Şartı'nı hatırlatmak isterim. Bu belgede yargı atamalarını yapan HSK gibi kurulların mutlaka 'yürütme organından bağımsız' olması ve bunu sağlamak için 'üyelerinin en az yarısının kendi meslektaşlarınca seçilmesi' hükmü vardır." (Taha Akyol, "Sayın Başkan", Hürriyet, 11 Mayıs 2017).

Kısaca; kim hukukun üstünlüğünden bahsediyorsa yalan söylüyor!

Yazarın Diğer Yazıları