Komşuda işler karışık

Yunanistan’da, iki erken seçimden sonra Ocak ayında iktidara gelen aşırı sol parti SYRİSA ve genç lideri Çipras, kararlı bir şekilde Avrupa Birliği’nin canını sıkmaya devam etmektedir. İktidarını riske sokarak geçen Pazar günü ’benim AB karşıtı politikalarımı destekliyor musunuz yoksa başka bir seçeneği  mi tercih edersiniz’diye Yunan halkına sordu. Ülke içinde bu anlaşmayı imzalayan veya onay veren partiler ve AB yetkilileri, Yunan halkını önceki anlaşmaya evet demeleri yönünde teşvik ettiler, ama genç solcu Başbakan Çipras bahsi kazandı. Bu bahsi kazandığına ne kadar sevindi, onu ancak Allah bilir, zira başına büyük bir iş aldı. Yunanlar, dua etsinler ki İngilizler Euro Bölgesi’nde değiller ve bu olayın içine girmiyorlar. Ancak İngilizlerden pek farklı olmayan Almanlar, bu referandum sonuçlarından memnun kalmadılar, bu referandumu ve sonuçlarını sorumsuzluk olarak gördüler. Avrupa’nın en fazla para biriktiren halkı olan Almanlar “biz para biriktiriyoruz, hükümet Yunanlara veriyor ve onlar da bu parayı yiyorlar”  sendromuna girdiler. Özellikle Yunan halkının ve hükümetinin borçlarımızın bir kısmını silin dedikçe, kendi çocuklarına bile, yazın ’okul yok git çalış harçlığını kendin kazan’diyen Avrupalı zihniyet bu Yunan isteklerini duyunca çıldırıyor. Çok kişi farkında değil ama silinmesini istedikleri borcun kendisi değil, faizlerinin silinmesini istemektedirler. Bu ayrıntının altını çizmiş olalım.

Üç kazanıp beş harcadılar

Yunanlar kendilerini Avrupa’nın sömürgesi olarak görmeye başladılar. Bunu çok aşağılayıcı olarak bulmaktadırlar. Avrupalılar ise Yunanları, tembel, hazır yiyici, israf edici, abartılı harcayan bir millet olarak görmektedir. Yunanistan’a gidenler bilecektir, eğlence, hizmet, yeme içme ve genel olarak turizm sektörü çok gelişmiştir. Eğlenceye düşkün Türklerin de Yunanistan’a sık gittiklerini duyuyoruz. Özellikle Yunanistan’ın 1981’de Avrupa Birliği’ne girmesiyle turizmde bir patlama yaşanmıştır. Bu tarihe kadar gelirinin önemli bir kısmını gemi taşımacılığından elde eden Yunanistan’ın, 1981’den sonra turizm en büyük gelir kaynağı olmuştur. Yunan halkı bu turizm işini çok sevmiştir, hem eğleniyor hem de para kazanıyor. Yunanistan, renkli masa örtülü ve bu masaların üzerinde “uzo” yani Yunan rakısı ve çeşitli şarap ve sayısız mezelerle süslü görüntülerle anılmaya başlandı.

 İç pazar küçük olduğu için büyük kapasiteli üretim yapan fabrikalar yoktu, küçük işletmeler de Avrupa’nın rekabetine dayanamayıp kapandılar. Üretim yok oldu, üç kazanıp beş harcadılar, hava güzel, yemekler leziz, eğlenceler tam gaz, yani keyifli bir hayat buldular. Bu rahat hayatı Avrupa Birliği’nin getirdiği bir olanak olarak gördüler ve ülke içinden ve dışından gelen uyarıları dikkate almadılar. Bankalar kredi kartı harcamalarını kısmak yerine limitleri artırdılar, ülke hep birlikte borç batağına düştü ve Avrupa Birliği duvarına tosladılar. Avrupa diğer ülkelere değil de niçin Yunanlara, bu kadar kredi açtı diye akıllara gelebilir. Bunun birçok nedeni var. Birincisi tarihi nedenler: Avrupa medeniyeti ve felsefesinin üç temel kaynağı olduğuna inanır. Birincisi Roma medeniyeti, Avrupalılara devlet yönetimi ve hukuk öğretmiştir, ikincisi Yunan (Grek) medeniyeti demokrasi ve insan haklarını öğretmiştir, üçüncüsü ise Hıristiyanlık, o da ruhani tarafını tamamlamıştır. Bu nedenle Avrupalılar Yunanlar ve İtalyanlara karşı özel bir sempati beslerler. İkinci nedeni Avrupa bankalarında çok para vardı, sermaye birikimi yüksek ve bu parayı AB üyesi bir ülkeye vermek çok kolay, zahmetsiz ve en az riskli bir durumdur, bu nedenle Yunan bankaları ve devleti istediği kadar kredi aldı. Avrupalılar paralarını kurtarmak için Yunanların ödeyemeyeceği bir planı önceki hükümete dayattılar, onlar da evet demek zorunda kaldı ve Çipras bu oyunu bozdu. Kendi gücü değiştirmeye yetmeyince, referandum ile Yunan halkını AB’nin karşısına koydu.

Avrupa karşıtları pusuda

Şimdi ne olacak... Yeni bir ödeme planıyla yola devam edecekler, ama sorun Eylül, Ekim ve Kasım aylarında Portekiz, İspanya ve İtalya’da seçimler var ve bu üye ülkelerde benzer solcular ile benzer borçlar var. Onlar da Çipras gibi yaparlarsa AB, bu büyük ekonomilerin borçlarını ödeyemez. Almanya ve Fransa da yelkenleri indirebilir ve patronluğu bırakabilirler, zira bunların da imkân ve sabırlarının bir sınırı var, iflas eden Avrupalı ülkeler sorunu ortaya çıkar. AB belki de çok daha ciddi kararlar almak zorunda kalabilir. Zenginlerin ve fakirlerin Avrupası durumu ortaya çıkar, o zaman da birileri Avrupa’nın yerlisi, gerçek sahibi, patronu, sömüreni diğerleri de yanaşma, sömürge ülkesi gibi olur ki bu da Avrupa’nın sonunu getirir, zira azımsanmayacak miktarda sağcı ve solcu Avrupa karşıtları pusuda beklemektedir. Onların ekmeğine yağ sürülür, olayları bekleyip görelim, bugünden kestirmek mümkün değildir.

Yazarın Diğer Yazıları