KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü
Lozan’a dikkat *

10 Nisan 1920’de San Remo Konferansında, 1916’da imzalanan Sykes Picot Antlaşması gözden geçirilerek Osmanlı topraklarının paylaşılması gündeme alınmıştır. En önemlisi de bununla 10 Ağustos 1920 tarihinde imzalanan Sevr Antlaşmasının temelleri atılmıştır. Bugünlerde ise Sykes Picot antlaşmasının 100. yıldönümü münasebeti ile söz konusu antlaşmanın 2. kez gözden geçirileceğinden söz edilmektedir. Diğer bir ifade ile BOP Projesi adı altında bölgenin farklı bir şekilde bölünmesi planlanmaktadır.
Atatürk ve silah arkadaşlarının başlattıkları İstiklal Savaşı sonucunda Türkiye Cumhuriyeti kuruldu ve Türkiye aleyhine yapılan antlaşmalar da geçersiz sayıldı. 1922 tarihinde imzalanan Mudanya Mütarekesi, Lozan Barış Antlaşması’nın yapılmasına vesile olmuştur.
Lozan görüşmelerinin en tartışmalı ve heyecanlı bölümünü Musul, Kerkük meselesi teşkil etmiştir. Türkiye ile İngiltere arasında yapılan görüşmelerde her iki tarafın birbirlerine alenen veya üstü kapalı savaş tehdidinde bulunmalarına rağmen doğabilecek bir savaşı göze alamamışlardır. Zaman zaman barış konferansında şiddetli tartışmalar meydana gelmiş ve hatta görüşmeler birkaç defa kesintiye uğramıştır.
Reva Bahalla’nın 07 Ekim 2014 tarihinde Geoplatical Weekly’da yayınlanan ; “Türkiye, Kürtler ve Irak; Kerkük bir ödül müdür veya tehlike midir?” isimli makalesinde İngiliz arşivlerinden aldığı bilgilere dayanarak bölgeyi gezen İngiliz subaylarının Musul yolu üzerinde tüm yerleşim bölgelerinde Türkçe’nin yaygın  dil olarak konuşulduğunu fark ettiklerini yazmaktadır. Aynı yazara göre Lozan görüşmelerinde Türklerin Musul meselesi ile ilgili olarak kendi aralarında görüş birliği içerisinde olmadıklarını, bazılarının her ne pahasına olursa olsun Musul’un Türkiye’ye dâhil edilmesini istediklerini, bazılarının ise ülkenin yeni zorluklara karşı tahammülü olmadığını belirttiklerini ve bunların sonucunda da Türklerin Musul’u kaybettiğini ileri sürmektedir. Yine aynı makaleye göre; Batı’nın o zamandan beri Kürtleri tampon unsur olarak kullandığını, şu an bile Batının Türkiye’nin genişleyeceği korkusunun da devam etmektedir.  Ve makalenin sonunda da; şu an Kürtler endişe dolu bir ödül üzerinde oturmaktadırlar ifadesi yer almaktadır.
Musul ve Kerkük meselesi ile ilgili olarak Danıştay üyesi hukuk bilim adamı Sayın Ali Kurumahmut 19 Eylül 2014 tarihli makalesinde,  Türkiye’nin Kıbrıs sorunundan haberdar olmadığını, 1950’li yıllarda zor şartlarla karşı karşıya kalan İngiltere’nin Lozan’ın 16.maddesine dayanarak Türkiye’yi Kıbrıs meselesinin içine çektiği yer almaktadır. Yine aynı yazara göre aynı hukuki zemin Musul, Kerkük ve Irak’ın kuzeyi için de mevcuttur. Ayrıca 5 Haziran 1926 tarihli Türkiye ile İngiltere ve Irak Arasında Sınır Antlaşması da 1923 Temmuz ayında imzalanan Lozan Barış Antlaşmasının 3.maddesini esas almıştır.
16. madde ise  “Türkiye antlaşmada belirtilen sınırlar dışında bulunan topraklar üzerindeki her türlü haklarından ve egemenliğinden vazgeçmiş olduğunu bildirir ve ancak bu toprakların geleceği (kaderi)  ilgililerce düzenlenmiş veya düzenlenecektir”  hükmü yer almaktadır. Buna göre Türkiye, Musul vilayeti üzerindeki haklarını Irak devleti lehine feragat etmişse de ancak Lozan Antlaşmasına göre; Türkiye, Musul ve Kerkük’le İlgili taraflardan birisidir. Diğer bir ifadeyle; Lozan Barış Antlaşması’na göre Türkiye’nin onayı olmadan Musul ve Kerkük’ün statüsü değiştirilemez, Irak’ın kuzeyinde ve Lozan Antlaşması kapsamında Türkiye ile sınırı olan bölgelerde yeni devletler, statüler ortaya çıkamaz. Bu hükme göre herhangi bir değişiklik durumu ise Türkiye’nin müdahil olmasına (Kıbrıs’ta olduğu gibi)  yol açar.  
Lozan görüşmeleri sırasında Türk tarafının plebisit (referandum) talebi, bölge halkının cahil olduğu gerekçesi ile İngilizler tarafından reddedilmiştir. Bugün illegal nüfus kaydırmaları sonucu demografik yapısı değiştirilmiş Kerkük’te referandum yapılması istenmektedir.
Diplomasi tekniğinin profesyonelce kullanılmasının önemi, Lozan’da olduğu gibi, bugün de görülmektedir. Musul Petrolleri gelirlerinden 25 yıl süreyle Türkiye’ye verilmesi kararlaştırılan %10’luk paydan 500,000 sterling dışında herhangi bir ödeme yapılmadı.
Her şeye rağmen Lozan yeni Türkiye devletinin toprak ve hak bütünlüğünü bütün dünyaya tanıttıran ve tasdik ettiren siyasi zaferin bir belgesidir.
* (01 Kasım 2014’de SAV tarafından OTİM’de gerçekleşen Lozan; Kerkük ve Musul Panelindeki sunumun özetidir.)