KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü
Kuzey Irak’ın asli unsurlarından Şahbeg-Şebekler -II-

Şebekler, 1920’lerde Irak Devleti’nin kurulduğu günden beri mezhepsel ve etnik toplulukların baskıları ve kıskaçları arasında kalmaları sonucunda Alevi Bektaşi sayısının azalmasıyla birlikte büyük bir bölümü ya Sünni Arap, ya Şii Arap ya da Şafii Kürtleşmişlerdir. Bu itibarla Şebeklerin kökenleri hakkında pek çok yazar tarafından Türkmen, Kürt, Arap ve hatta Farisi olduklarına dair farklı görüşler öne sürülmüş olup halen de bu görüşler devam etmektedir. Bu bağlamda Şebeklerin kökenleri ile ilgili olarak kendi kurum ve kuruluşları tarafından açık ve net bir görüş beyan edilmediği müddetçe bu karışıklık devam edecektir.

Mamafih tarihi silsile içinde pek çok tarihçinin, Haşim Söylemezoğlu’nun 2008’de Aksiyon Dergisi’nde yayınlanan Şebeklerle ilgili makalesindeki görüşlerini paylaştıklarını görmekteyiz. Şebeklerin soyunun Batı Türkistan’da yaşayan Şiban Özbeklerine dayandığı bir çok kaynakta ifade edilmektedir. XV. Yüzyılda Sırderya havzası kıyılarını ve Harizm’i yavaş yavaş Timuroğullarının elinden aldılar. Bu dönemde bunların en önemli yöneticisi Şahbeg veya Şeybeg Han idi. Böylece Şebeklerin etimolojik olarak Şahbeg, Şeybeg (Şeybani)’in torunları olduğunu ve isimlerini bu yöneticilerinden aldığını söylemek mümkündür.
Bu görüş T.C. Dışişleri Bakanlığı’nın resmi internet sayfasında Şebekler için aslen Oğuz Boyuna mensup, çoğunluğu Bektaşi olan topluluk olduğu vurgulanmakta ve kökenlerinin Şahbeg’den geldiği belirtilmektedir. Ayrıca bu husus Iraklı yazar Said Deveci tarafından teyit edilerek Musul ahalisinin Şebeklere ‘Şebeki’ dedikleri bunun da ‘Şahbegden’ kaynaklandığını ifade etmektedir.
Iraklı ünlü bilim adamı Mustafa Cevad, 1931 yılında Arap Lügatı Dergisi’nde yazdığı bir makalede; ‘Timur, Anadolu Seferi’nden döndükten sonra Şah İsmail’in dedelerinden olan Sadreddin Musa’yı ziyaret etmiştir. Yapılan bu ziyarette Sadreddin Musa, Timur’dan elindeki esir Türklerin salıverilmesini talep etmiş ve bu talebi Timur yerine getirmiştir. Bu olaydan sonra ‘Erdebil’de bulunan bütün Şeyh ve Ulema takımları Safevilere biat ettiklerini ve daha sonra Musul’a yerleşen Kızılbaşlar’ın Oğuz boyunun Bayat aşiretinden olduklarını, bunların da Şebek olmayıp Türkmen olduklarını söylemek mümkündür’diye belirtmiştir.
Irak’lı tanınmış tarihçi Ahmed Hamid Sarraf’ın ‘Şebek’ isimli eserinde öne sürdüğü 5 ihtimalden 4’ünde bunların Türk olduklarını, beşinci ihtimal olarak ise hiçbir kanıt göstermeden Şebeklerin Kürt olduklarını ifade etmesi ise düşündürücüdür.
Şebek Seyitlerinden; Seyid Şemseddin Seyyid Abbas’ın 1971’de Kardaşlık Dergisi’nde yayınlanan makalesinde; Şebek köylerinin Buyruk, Tahriri, Niyazi, Miratül Muhaddis adında Türkmen isimleri olduğu, kitaplarının Azeri Türkçesi ile yazıldığını, inançlarının tamamen Kızılbaş ve Bektaşilerle benzeştiğini, Türkmenlerle ortak köyleri paylaştıklarını ve aynı gelenek-göreneklere bağlı olduklarını, dillerinin Türkçe olduğunu ancak zaman içerisinde Arapça, Farsça ve Kürtçe konuştuklarını ifade etmesiyle birlikte, Şebeklerin kesinlikle Farisi ya da Kürt olmadıkları belirtilmiştir. Bilindiği gibi 1980’li yıllara kadar Şebek Seyitleri ile Türkiye’deki Seyitler arasında görüşmeler devam etmiştir. Saddam’ın Türkmenler üzerindeki sıkı baskılarından Şebekler de nasibini almıştır.
Osmanlı Devletinde tutulan Tapu Tahrir Defterleri’nde ve Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgeleri incelendiğinde Şebeklerin Safevi Devleti’nin kuruluşundan sonra Şah İsmail Devleti’nin unsurlarından olduğuna dair bilgiler verilmiştir.
Öte yandan Şebeklerin dinsel ritüelleri sırasında, ünlü Türk-Türkmen şairleri; Nesimi, Fuzuli, Virani, Yemeni, Kul Himmet, Pir Sultan Abdal, Şah Hatayi, Seyyid Nizamoğlu, vd. şairlerin deyişlerinin okunduğu bilinmektedir.
Lozan görüşmeleri sırasında gözardı edilmeye çalışılan Türkmen meselesi Şebekleri de kapsamıştır.
Şebeklerin konuşma lisanında Farsça sözcüklerin ağırlıklı olması aynen Arapça sözcüklerin Türkmen dilindeki mevcudiyeti gibidir.
1952 yılında Irak’ta azınlık statüsü kazanan Şebekler, Şebek sivil toplum örgütlerinin çalışmaları neticesinde uluslararası arenada varlıklarını hissettirmiş ve 2006 yılında kimliklerini ve sorunlarını dünya kamuoyunun dikkatine taşımıştır. Halen Irak parlamentosu ve Musul vilayet meclisinde temsilleri için birer kişilik kontenjan tahsis edilmiştir.
IŞİD’in Haziran 2014’te Musul’a yapmış olduğu saldırılar sonucunda Şebekler, Telafer’de yerleşik Türkmenlerden sonra en fazla zarar gören topluluktur.
Genel olarak Irak’ta yaşayan Türkmen toplumunun bir bölümü Sünni, diğer bölümü ise başta Şii olmak üzere Alevi, Bektaşi, Kakeyi ve hatta Hıristiyanlardan oluşmasına rağmen Türkmen kimliği ön plandadır. Bu itibarla Şebeklerin Türkmen kimliğini muhafaza etmeleri koşuluyla çeşitli mezheplere mensup olmaları Türkmenler için herhangi bir engel teşkil etmeyecektir.