KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü
Suriye Türkmenleri

Geçen hafta sonu “ASAM-Avrasya Bir Vakfı” nın mutat toplantısında konu Suriye Türkmenleri idi.  Oturum başkanlığını yaptığım toplantıda söz alan Suriye Türkmenleri Meclis Başkanı Abdurrahman Mustafa’nın konuşması özetlendiğinde;
“1047 yılından günümüze kadar Suriye toprakları Türkmenler için Anadolu kadar kadim vatandır. Türkmenlerin yaşadıkları bölgeler olan Halep, Lazkiye, Humus, Hama, Rakka gibi yerleşim yerlerinin Suriye’nin birliği ve bütünlüğü açısından önemli olduğu kadar Türkiye için de stratejik öneme haizdir. expndtw-4 Halep şehri Milli Mücadele döneminde Misakı Milli sınırlarına dahil edilmiş, ancak 1921 yılında Fransa ile imzalanan Ankara Anlaşması uyarınca Fransız mandasına bırakılmıştır. Hatay’ın Türkiye’ye katılması sırasında Suriye Türkmenlerine ilişkin hiçbir çekincenin konulmaması bölgede yaşayan Türkmenlerin hukuki statülerini belirsizleştirmiştir. Bir buçuk milyon civarında Türkçe konuşan ve iki milyona yakın dilini unutan Türkmenler Suriye’de azımsanmayacak kadar büyüktür. Suriye Türkmenlerinin büyük bir kısmı köylerde ve kırsal kesimde yaşamaktalar ve eğitim seviyeleri de ne yazık ki çok düşüktür. expndtw-2 Türkmenleri Türkiye’nin uzantısı olarak gören anlayış, Türkmenleri rejim ile muhalifler arasında bir tercih yapmaya zorlamıştır. Bu zorlu süreç Suriye Türkmenlerini de siyasi mücadeleye ve silahlı örgütlenmeye götürmüştür. Suriye Türkmenleri örgütlenme tecrübesi ve lider kadrosu olmadığı için Suriye’deki siyasi denklem içinde yer almakta zorlanmışlardır. Türkiye’de yaşayan 350 Suriyeli Türkmen delegenin katılımıyla 42 kişilik bir meclis ve bu meclisin içinden de 13 kişilik yürütme kurulu seçilmiştir. IŞİD’in ortaya çıkmasıyla Suriye’de en fazla zarar gören topluluk Suriye Türkmenleri olmuştur. NATO eski genel sekreteri Rasmussen Gaziantep’te düzenlenen bir toplantıda yaptığı konuşmada Suriye’nin tek kurtuluş yolunun Bosna tipi bir yapılaşmadan geçtiğini ifade etmiş ve Esad rejimi giderse IŞİD’in kontrolü ele geçireceğini ve bunun için Esad rejiminin devam etmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bizim tek derdimiz yıllardır yasaklanan dilimizi, yaşayamadığımız kültürümüzü, söyleyemediğimiz türkülerimizi ve milli şuurumuzu geri almak ve onu korumaktır. Maddi ve manevi desteğini esirgemeyen Türkiye Cumhuriyeti’ne ve bizleri misafir eden tüm Türk halkına şükranlarımızı sunarız.”  
Daha sonra söz alan Prof. Dr. Ferman Demirkol, “Kaos döneminden yararlanılmalıdır. Irak Türkmenlerinin mücadelesinin her aşamasını biliyorduk, Suriye Türkmenlerini ise ilk kez bu kriz döneminde duymaya başladık. Kalem tuttuğunuz kadar silah da tutmalısınız. Meclis kurmanız güzel ancak açık söylemeliyim ki ne kadar uyanık olduğumuz değil size ne kadar destek verdiğimizin endişesi içerisindeyim. Türkiye’nin başı ne kadar karıştırılırsa Türkiye Türkmen meselesiyle o kadar ilgilenemez” demiştir.
Konuşmacılardan Emekli Albay Süheyl Çobanoğlu “Suriye Türkmen meselesi maalesef Türkiye’de bilinmeyen bir konudur. Stratejinin hatasını taktik kahramanlık kapatamaz. Stratejik yaklaşımda cephenin genelini düşüneceksiniz. Diğer bir ifade ile bu bölgede Suriye ve Irak Türkmenleri birlikte ele alınmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Türkmenlerin durumunu uluslararası camiaya taşırsa bir sonuç alınabilir. Suriye Türkmenleri Türkiye’nin gündemine girmeyi başarmalıdırlar.” 
Dr. Nefi Demirci ise “Türkmenlere insani yardım yapılıyor, diğerlerine askeri yardım yapılıyor. Bütün bunlar ortada. Türkiye bunları gözden geçirmeli. Suriye Türkmenleri Iraklı Türkmenlerin tecrübelerinden yararlanmalıdırlar.” 
Son konuşmacı olan Prof. Dr. Ömer Aksu, Fuzili derki “Dert çok hem dert yok”. Günümüzde ortada bir tehdit var ve Türk milleti bu tehdidi fırsata çevirmelidir. Ortadoğu’da 1956 yılına kadar önemli aktör İngiltere iken bu tarihten sonra Yahudi lobisi destekli ABD yönetimi tek aktördür. Türkiye oyunların tamamını biliyor ve bu oyunları sabırla takip ediyor. Türkiye bu oyunları bozacak güçtedir. Cumhurbaşkanının Harp akademilerinde ben yanıldım demesi çok önemlidir. Bölgemizde İran bile bize karşı oyun içerisine girmektedir. Türkiye’nin birliğini ve dirliğini koruyarak Türk dünyasına kol kanat gerecek potansiyel gücü vardır.  
Oturum başkanı olarak bana göre Suriye’nin Türkiye ile olan 877 km.lik sınır şeridi jeopolitik açıdan olduğu kadar stratejik ve ekonomik yönden de önem arz etmektedir. Bir toplum, coğrafyasını ve dilini muhafaza ettiği sürece varlığını devam ettirebilir. Suriye Türkmenlerinin varlığı ve geleceği ancak ve ancak yaşadıkları yerleşim yerlerinde Türk-Türkmen kültürünü yaşatacak STK ve kültür merkezlerinin inşa edilmesiyle mümkün olabilir. Türkmen gençleri Suriye’ye dönmeleri şartıyla Türkiye’deki okulların eğitim hizmetlerinden yararlandırılmalıdır. 
Türkiye Suriye’deki iç savaşta tarafsız kalamaz mıydı?