KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü
IŞİD'in ipleri kimlerin elinde

IŞİD veya diğer kısa adıyla DAEŞ olan ve Irak Şam İslam Devleti olarak bilinen terör örgütü, 10 Haziran 2014'te Irak'ın ikinci büyük kenti Musul'da büyük bir güçle ortaya çıktığı günden itibaren arkasında kimlerin olduğu hakkında birbirinden farklı ve çeşitli yorumlar halen yapılmaktadır. Hatta yapılan yorumlar arasında hiçbir kanıt göstermeksizin bazı devletlerin adları açıkça telaffuz edilmektedir. Bu ve benzeri muamma organizasyonların aydınlığa kavuşturulması noktasında iki husus önem arz etmektedir. İlki devletler ve toplumların gerçek dost ve düşmanlarını öğrenmesi, ikincisi ise bu tip kurgulara karşı alınması gereken tedbirlerdir. Kanımca halen devam etmekte olan IŞİD operasyonlarının cephane ve mühimmat dahil parasal ve lojistik yönden verilen desteklerin arkasında, bu küresel güçlerin bünyelerindeki gizli istihbarat servislerinin bu konu ile ilgili çalışmalarının olduğu tartışılmaz bir gerçektir.
Küresel güçlerin kim olduklarına dair bir soruya karşılık, konumuz Irak olduğu için, geçmişte Irak'ta yaşanan bir olayı hatırlatmakta fayda vardır. 11 Mart 1970'te Irak Merkezi Hükümeti ile Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) arasında imzalanan antlaşma daha yürürlüğe girmeden bozulunca, Kuzey Irak'taki çatışmalar dört yıl süreyle devam etmiştir. CIA ve İran'dan lojistik dahil her türlü yardımı elde eden KDP lideri Molla Mustafa Barzani, 1975 yılında Irak yönetimi adına Saddam ile o zamanın Körfez jandarması görevini üstlenen İran Şahı Rıza Pehlevi arasında yapılan anlaşma ile lojistik destek kesileceğinden, çatışmadan vazgeçmiş ve İran üzerinden ABD'ye iltica etmiştir. Barzani'nin Washington'da ABD yetkililerine 'nasıl oldu da beni yarı yolda bıraktınız' şeklindeki sorusuna aldığı şu cevap çok düşündürücüdür. "Seninle görüşenler, kesinlikle bizim adamlarımız değildir." Bu bağlamda Geoff Simons "Future Iraq" adlı eserinde Kürtlerin 1990'da da ABD tarafından yarı yolda bırakıldıkları ile ilgili yaptığı değerlendirmede, ABD'li üst düzey bir yetkilinin kendisine ''elimizde kızartmaya hazır daha büyük balıklar var'' ifadesini kullandığı yer almaktadır. Buna göre ABD'nin daha önce 1975'te izlediği politikanın bir benzeri olduğunu söyleyebiliriz.   
Bölgedeki toplumlar açısından incelendiğinde, 1916 yılında Washington'da devlet araştırma merkezi olarak kurulan Brookings Institute tarafından yirmi gün kadar önce yayımlanan çok ilginç bir çalışmada; 2015 yılında Twitter hesabını kullananlar arasında IŞİD'i destekleyen kullanıcılar sıralamasında aşağıdaki grafikte de görüleceği üzere Suudi Arabistan 866 sayısı ile birinci sırada yer almaktadır. 
menhu.jpg
Yine aynı araştırmada verilen bilgilerde Batılı istihbarat teşkilatlarının internette IŞİD'i takip etmekte başarılı olmadığı belirtilmekte, bunun sonucu olarak ister istemez herkeste IŞİD terör örgütü içinde çalışanlar arasında know-how (bilgi tekniği) konusunda yetişmiş uzmanların istihdam edildiği kanaati hasıl olmaktadır. Ayrıca, özellikle gençlerin örgüte katılmaları konusunda etkilenmeleri ve ikna olmalarında çeşitli yöntemlerin kullanıldığı ve buna engel olunmada zorlanıldığı da söz konusu çalışmada yer almaktadır.  
Her ne kadar grafikte Tunus, IŞİD'e 125 destek tweeti ile son sırada yer alsa da örgüte katılım açısından durumun öyle olmadığı iddia edilmektedir. Türkiye ise her ne kadar 7. sırada yer alsa da Orta Doğu ülkelerindeki yaygın kanaat, Türkiye'nin IŞİD'in önemli destekçilerinden birisi olduğu yönündedir. 
Hali hazırda Irak ve Suriye örneği farklı yöntemlerle Yemen'de uygulanıyor. Belki de bu uygulamalar çok kısa bir süre içerisinde bölgenin diğer ülkelerine de sıçrayarak devam edecektir.
Böylece yazımızın başında da izah edildiği gibi bu tip organizasyonlar karşısında alınacak ve alınması gereken tedbirler dikkatle alınmalıdır.