KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü
IŞİD ve İsrail’in yeni Ortadoğu sınırları

Irak Şam İslam Devleti olarak bilinen kısaca IŞİD veya DAEŞ olarak adlandırılan ve küresel güçler tarafından desteklenen örgüt ve İsrail, Ortadoğu Bölgesinin yeni sınırlarından söz etmektedirler. Meseleye ilk bakışta, her iki tarafın görünürde birbirinden farklı ideoloji ve görüşlere sahip olmalarına rağmen her ikisi hakkında yapılan analizler ve siyasi açıklamalardan görüldüğü üzere birbirini tamamlayan aynı bir yapı olduğu anlaşılmaktadır.

İsrail’in bölge politikası aslında çok eskilere dayanmaktadır. İsrail Başbakanı David Bengurion, İsrail’in etrafında bulunan Arap kuşatmasını kıracak ve güç dengesini İsrail lehine bozacak bir çevre doktrini üretti. Bu bağlamda gündemi işgal eden Ortadoğu’nun yeni sınırları hakkındaki senaryonun taslağı 1982 yılının Şubat ayında Eli Ayal, YoramBeck, AmnonHadari, YohanonManor, ElieserSchweid’dan oluşan yazarlar komitesinin kaleme aldığı senaryo, İbranice KİVUNİM (Yönler) dergisinde yayımlanmıştır. Çalışmada yer alan hedeflerin başında tüm bölgenin küçük eyaletlere-bölgelere bölünmesi ve mevcut tüm Arap bölgelerinin ve hükümranlığının yok edilmesi gelmektedir. Bu çalışmada ayrıca Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin etnik ve mezhepsel yapıları hakkında detaylı bilgiler verilirken, bu ülkeler içerisindeki gruplar arasında çatışma ortamının nasıl yaratılacağı,  bölünmenin ne şekilde cereyan edeceği de yer almıştır.

ABD Başkan Yardımcısı DickCheney’deIŞİD’i kastederek “Biz Afganistan ve Irak’ı işgal etmeseydik onlar İslam hilafetini kurup İsrail’i yok edeceklerdi” demiştir. Diğer taraftan NATO’nun eski Başkomutanı GenaralWesleyClark 22 Şubat 2015 tarihinde CNN’de yaptığı açıklamada, “İslam Emirliği anlamına gelen IŞİD’in bir İsrail projesi olduğunu ve Hizbullah’ı yenmek için bizim arkadaşlar ve müttefikler tarafından yaratılmıştır” ifadesini kullanmıştır. Öte yandan İsrail Savunma Bakanı MosheYalon geçen ay Washington’da NBA kanalında yaptığı açıklamada, “Hiç kimsenin kuşkusu olmasın, Ortadoğu sınırları değişmek üzeredir” demiştir. Yalon ayrıca “Esasen hali hazırda sınırlar değişmiştir demiş ve Suriye’den söz ederek Suriye’nin bu saatten sonra birleşmesi mümkün mü” diye de bir ifade kullanmıştır. Bilindiği üzere Suriye topraklarının ancak % 25’i devlet başkanı Beşar Esad’ın, % 31’i ise IŞİD’in hakimiyeti altındadır. Öte yandan Yalon, Washington’da NBA televizyonuna verdiği demeçte de Ortadoğu ülkeleri ile ilgili farklı yorumlarda bulunarak “Mısır’ın devlet bütünlüğünün korunabileceğini ancak Libya, Suriye ve Irak’ın kesinlikle bölüneceğini” ifade etti.

IŞİD ise bölgenin geleceği ile ilgili olarak yaptığı açıklamalarda “Yalnız Ortadoğu değil de dünya çapında bir İslam Devletinin kurulmasını hayal ettiklerini” dile getirmektedirler. Bu görüş her ne kadar gerçekle bağdaşmasa da, bir önceki yazımda da belirttiğim üzere ortaya koyduğu gücü küçümsenmeyecek ölçektedir. 3 Mayıs 2015 tarihi itibarıyla IrakiPress’ten alınan bilgilerden Irak topraklarının % 41’inin, Suriye topraklarının %31’i üzerinde IŞİD’in hakimiyet kurduğu ve bu fiili durumun da halen devam ettiği anlaşılmaktadır. Ayrıca Yemen ve Libya’daki durum da ortadadır.

İsrail’e göre Ortadoğu’nun nasıl bölüneceği konusu, bölgede iç savaşların yaratılması ile müm-kün olacaktır. Bu bağlamda bölge için Kürdistan Meselesi, yol haritası konumundadır. Nitekim İsrail’de yayınlanan gazetelerde açıkça Kürdistan Bölgesi’nin özgürlüğünden bahsedilmektedir. 

Siyasi gözlemciler tarafından bu hususun aynı zamanda nihai hedefinin hem Türkiye ve hem de İran’ın ilgi alanında olduğu iddia edilmektedir. 

İsrail’li bazı tarihçiler bölgede kurulacak Kürdistan bölgesini aynen İsrail devletinin kuruluş sürecine benzetmektedirler. İsrail tarihçisi Gerald Haranof, Kürtler ile Yahudiler arasında benzerlikleri dile getirirken, Kürtlerin er geç bölgede özgür bir devlete sahip olacaklarını ifade etmiştir. Bu husus yalnız Haranof’un değil, ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger  “Dünya Nizamı” adlı son kitabında, Suriye’deki gelişmeleri hem Irak hem de Türkiye’de cereyan eden olaylarla birleştirmektedir.

Öte yandan İsrail ve IŞİD, 1920 yılında İtalya’nın San Remo şehrinde Sykes-Picot antlaşmasının revizeye tabi tutulmasından söz etmektedirler.

Diğer taraftan İsrail Filistin meselesini gerekçe olarak göstermekle dünya kamuoyunun dikkatini farklı bir şekilde cezp etmektedir. Hali hazırda günümüzde Irak, Suriye, Yemen ve Libya’da şiddetli bir şekilde cereyan eden iç savaşın başka ülkelere de sıçramasının küresel güçler tarafından arzu edildiği siyasi yorumcular tarafından iddia edilmektedir.

Netice itibarıyla, IŞİD ve İsrail’in aynı stratejik hedefe hizmet ettikleri hususunun aksinin kanıtlanmasının mümkün olmayacağı görülmektedir.