KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü
Mursi’yi savunmak bize mi kaldı?

Öncelikle Muhammed Mursi’ye ne önyargılı ne de karşı olmadığımı ifade etmek isterim. Hukuk kurallarına göre seçilmişlere karşı verilen idam kararı,  hukuk devleti ve insan hakları prensiplerine kesinlikle aykırıdır.

Mursi meselesi ile ilgili olarak meydana gelen olayların tamamı Türk medyasına tam olarak yansıtılmaması nedeniyle halen farklı bir şekilde yorumlar yapılmaktadır. Bu bağlamda konunun Türkiye’nin yüksek menfaatleri açısından incelenmesinin daha yararlı olacağı kanısındayım.

Bilindiği üzere Mısır halkı ordunun desteği ile 2012 yılı başlarında geçmiş dönemin Cumhurbaşkanı olan Hüsnü Mübarek’i devirmiştir. Ardından kurulan geçici konsey tarafından 30 Haziran 2012 tarihinde yapılan seçim sonucunda Müslüman Kardeşler adayı Muhammed Mursi hasbelkader ve kerhen Cumhurbaşkanı seçilmiştir.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Mursi, rakibi olan Ahmet Şefik’in, Mübarek çizgisinde olması nedeniyle, karşısında kazanma şansının yüksek olmasına rağmen ilk turda oyların ancak % 25,5’ini, ikinci turda ise rakibinin çekilmesi sonucunda oyların % 51,5’ini alabilmiştir. Bu arada seçimlerin halkın %54’ünün katılımı ile gerçekleştiğini belirtmekte yarar görmekteyim.  Mısır’da “Flul” olarak adlandırılan Mübarek yandaşları ile bağlantısı olmayan bir liberal aday seçime katılsa idi Mursi’nin kazanması zor olacaktı.

Mısır halkının beklentilerine istenilen düzeyde cevap veremeyen, şeriat yasalarının uygulanabilmesi için uğraşan ve Mısır ordusunun Sina Yarımadası’nda cereyan eden olaylara karşı uyarılarına kulak asmayan Mursi ve yönetimine karşı başlatılan imza kampanyasında Mısır medyasına göre 22 Milyona yakın imza toplanmıştır. Washington’da yerleşik Ortadoğu Enstitüsü’nün raporuna göre “Sina’daki bedevi köktendinciler ile liberal ve ulusalcılar arasında gerçekleşen çatışmalar ve bunun sonucunda Sina Yarımadası’nda 14 Mısır askerinin öldürülmesi bardağı taşıran son damla olmuştur.” Nihayet 30 Haziran 2013’te 33 Milyon Mısır’lının katılımıyla Tahrir Meydanı başta olmak üzere ülkenin birçok şehrinde yapılan ve Mısır’ın siyasi tarihinde eşi ve benzerine rastlanmayan gösteriler Mısır ordusunun müdahalesine yol açmıştır. Müdahale sonucunda Mursi’nin Cumhurbaşkanlığı görevinden uzaklaştırılması ve tutuklanmasına tepki gösteren Müslüman Kardeşler yandaşları aylarca Rabia Meydanı’nda protesto gösterileri düzenlemişlerdir. 90 Milyon nüfuslu Mısır’da gösteriye katılanların, Mısır halkının % 51,5’ini değil % 5’ini bile temsil etmediği iddia edilmektedir.

Burada ilk sorgulama; % 51,5 oy oranı nerededir? Nüfusu 90 milyon olan Mısır halkının % 10’u Hıristiyan’dır. Müslümanların ise dini ve ideolojik yönden; Ulusalcılar, Liberaller, Laikler, Selefiler, İhvanlar, Nubiler, Bedeviler, vs. olmak üzere büyük bir çoğunluğunun mütedeyyin ve muhafazakâr olmalarına karşın Müslüman Kardeşler safında sayılması doğru olmayacaktır. Nüfusun % 40’tan fazlasını, yoksulluk sınırının altında kalan kararsız kesim oluşturmaktadır.

TUİK ve Turizm Bakanlığı verilerine göre 2000’li yılların başından itibaren Türkiye’nin Mısırla hem ticaret ve hem de turizm hacminde sürekli artış meydana gelmiş ve 2012 yılı sonunda bu rakam 5 Milyar dolara ulaşmış olup bunun 3,6 milyar doları ihracat olarak gerçekleşmiş ve 560 bin turist ülkemizi ziyaret etmiştir. Mursi’nin tutuklanması süreciyle birlikte Mısırla başlayan kriz sonrasında 2013 ve 2014 rakamlarına bakıldığında turizm rakamlarında % 30, ticarette ise % 40’lara varan düşüşler meydana gelmiştir.

Ankara’nın 30 Haziran 2013’de meydana gelen halkın isyanını dikkate almadan Müslüman Kardeşler’in yanında yer alması hem Mısır ve hem de Körfez Ülkeleri nezdinde Türkiye’ye karşı tepkilerin doğmasına yol açmıştır.

Hasbelkader bir seçimle yönetime gelen Mursi’nin görevden uzaklaştırılması konusunda Ankara tepkisinde ısrar etmektedir. Mısır halkı ise, “Türkiye Cumhuriyeti kendini Osmanlı Devleti, Mısır’ı da halen Osmanlı Devleti’ne bağlı bir eyalet mi sanıyor? Mısır halkının büyük bir bölümü biz liderimizi seviyoruz, kesinlikle bizim iç işlerimize karışmayın” diyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 2023 yılı stratejik hedeflerinin gerçekleşebilmesi için Mısır’a en azından 10 milyar dolarlık ihracat yapması ve Mısır’dan da bir milyon turist getirmek için çalışma başlatması gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti antidemokratik usullerle yönetilen diğer ülkelere de diplomatik savaş açabilir mi? Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti bölgesinde Mısır gibi ağırlığı olan bir ülkeyi kaybetmeyi göze almamalıdır.

Mursi’nin idam kararı başta Mısır Müftüsü olmak üzere diğer hukuki süreçler tamamlandıktan sonra Cumhurbaşkanı’nın onayına tabidir. Ben Mursi’nin idam kararının onaylanmayacağı kanaatindeyim. 22 Arap ülkesinin sahip çıkmadığı Mursi’yi savunmak bize mi kaldı? Yoksa Mursi ile gündem mi değiştirilmektedir.