KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü
Uçak krizinin düşündürdükleri

Ülkeler sınır ihlallerinde uluslararası hukuka göre angajman kurallarını uygulayabilme hakkına sahip olmalarına rağmen, sorunu genellikle diplomatik yollarla çözümlemeyi tercih etmektedirler. Tabi ki burada kasıt ve niyet faktörü önem arz etmektedir. Rus askeri uçağının sınır ihlali sonucu düşürülmesi ile başlayan kriz hem Türkiye hem de Suriye'de yaşayan Türkmenler açısından gün geçtikçe daha da sorunlu hale gelmiştir.

Ankara'ya göre; "Rus uçaklarının beş dakikada on defa hava sahamızı ihlal ettiği radarlarla tespit edilmiş ve müdahale edilen uçağın iki parçası Türk topraklarında bulunmuştur." Ruslar ise; "Uçaklarının IŞİD ile mücadele görevini yerine getirirken Suriye hava sahası üzerinde iken karadan havaya atılan füze ile düşürüldüğünün yanı sıra Türkiye'nin IŞİD ile petrol kaçakçılığı içinde olduğunu da iddia etmektedirler."

Aslında Rus uçaklarının Türkiye'nin hava sahasında bir ihlalin olup olmadığına dair resmi bilgiler, hem Türkiye'nin, hem bölge ülkelerinin ve hem de özellikle NATO radarlarının kayıtları altındadır. Bu olayın perde arkası incelendiğinde; 

Uçak düşürülmeden önce 23 Kasım 2015 günü Yeniçağ Gazetesi'nde yayımlanan "Türkmenler Suriye'de Sahipsiz" başlığı altındaki yazımda "Öte yandan Türkiye'nin yıllardır Cerablus ve Azez bölgesinde güvenli bölge oluşturulması tezine ABD sıcak bakmamış ve sürekli oyalamıştır. G-20 toplantısında bu konunun gündeme gelmesine ABD'nin de olumlu bakması bölgede çıkarı olan uluslararası güçleri harekete geçirdiği kanaatindeyiz. Bayır-Bucak'a yapılan saldırı da bunun bir göstergesidir" şeklinde bir tespitte bulunmuştum. Özellikle Türkmenlerin Cerablus bölgesindeki birkaç köyü IŞİD'in elinden geri almasından sonra Rusya Bayır-Bucak'taki Türkmendağı bölgesinin ağır bombardımana tutulması ile eş zamanlı olarak uçak düşürme olayının da meydana gelmesi düşündürücüdür.

Türkiye'nin uçak düşürülme olayının hemen akabinde NATO ve BM Güvenlik Konseyi'ndeki beş daimi üyesinin Ankara'daki temsilciliklerini hem radar izleri ve hem de beş dakika içinde yapılan on uyarının ses kayıtları ile birlikte bilgilendirildiği ulusal ve uluslararası medyada yer almıştır.

Aslında bölgede kimin ne istediğinin büyük bir kısmı ortadadır. Türkiye, Cerablus - Azez hattında bir güvenli bölge oluşturulmasını ve Esad'sız bir geçiş dönemini talep etmektedir. Suriye rejiminin hedefi ise Rusya  birliklerinin desteği ile hakimiyet alanını genişletmek ve ileride yapılması muhtemel görüşmelerde güçlü bir şekilde söz sahibi olmaktır. Rusya'ya gelince Suriye'deki hedefleri arasında iki husus önem arz etmektedir. İlki; Tartus'ta deniz ve Lazkiye'de uçak üslerinin emniyetini sağlamak, ikincisi ise; Hem Lazkiye'nin yakınlarında bulunan Bayır-Bucak bölgesi, hem de Türkiye'nin öteden beri üstünde durduğu Cerablus-Azez hattındaki bölgede yaşayan Türkmen gücü ve aynı zamanda Hatay'ın güneyindeki Türkmen varlığını IŞİD terör örgütünü bahane ederek zayıflatıp PYD'nin hakim olmasını sağlamaktır. Aslında bu gelişmeler Rusya'nın bölgedeki uzun vadeli stratejik hedefleri ile ilgili hususlardır. Ne hikmetse ABD'de Suriye'nin kuzeyinde PKK uzantısı PYD'nin Kanton bölgeler adı altında özerk Kürt bölgesini tesis ederek Kuzey Irak'takine benzer durumun oluşturulmasına destek vermektedir!

Bundan sonra Rus savaş uçaklarının sınırda Türk hava sahasını ihlalleri devam edecek mi? Devam ederse ki bu ihtimalin gerçekleşmesi bu saatten sonra bir savaş ilanı anlamına gelecektir. Ancak Rusya'nın Türk sınırı yakınlarındaki Türkmen bölgelerine karşı hava saldırılarının artarak devam edeceği ihtimal dahilindedir. Suriye'deki Türkmenler Rusya'nın kontrolü altında Esed-Hizbullah ve PYD'den oluşan güçlerden oluşan bir cepheyle savaşmaktadırlar. Türkmenlerin ilkel silahlarla sürdürdükleri kahramanca direnişlerine devam etmesi zor olduğundan, Türkiye ne yapıp edip katliamı sona erdirmek için uluslararası camiayı devreye sokmalıdır. Aksi takdirde buradaki Türkmenler bombardımanlar neticesinde ya tamamen imha edilecekler ya da içlerinde Türkmenlerin de yer aldığı yaklaşık beş yüz bin Suriyelinin Türkiye'ye sığınması kaçınılmaz olacaktır. Zira hali hazırda Türkiye'ye doğru hareket eden yüz elli bin civarında insandan söz ediliyor. Bu olayın perde arkasında Türk-Rus ilişkilerini bozmanın yanı sıra Rusya ile NATO arasındaki bu kriz ve gerginlik ile bir nevi Türkiye-NATO güvenlik ilişkilerinin nabız yoklamasıdır.