KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü
1 Mart Tezkeresi ve perde arkası

Yıllardır hararetle tartışma konusu olan ve önümüzdeki günler içerisinde 16. yılını dolduran 1 Mart tezkeresinin Meclis'ten geçememesinin arkasında ilk defa gizli ellerin olduğu geçtiğimiz günlerde devletin en üst katında ifade edildi.

Türkiye'nin ABD öncülüğündeki koalisyon güçleriyle birlikte kuzeyden Irak'a girmesini öngören 1 Mart tezkeresi, Türkiye'nin ısrarla savunduğu kırmızı çizgilerin yanı sıra Türkiye ve Türkmenlerin Irak'ın siyasi denklemi içerisinde yer almasını öngörmekteydi. Tezkere Meclis'ten geçseydi Irak'ın Musul ve Diyale vilayetlerinin merkez ve kasabalarında kimliklerini saklı tutan ve Araplaşmış Türkmenlerin büyük bir bölümü gerçek kimliklerini ilan etmesiyle 3 milyonu aşan Türkmen nüfusu tescil edilecekti. Tezkereyi o zaman bu sebeple savunmuştum, bugün de aynı görüşteyim.

Tezkereye karşı çıkanlar, ABD askerlerinin Türkiye'den geçmesini kabullenemeyenler 1991'de Çekiç Güç İncirlik'te yıllarca konuşlandırılırken neredeydiler? Türk ordusunun Irak'ta bataklığa saplanacağı görüşü ise elde edilecek toplam müktesebat, risk ile orantılıdır. Bazılarına göre Arap dünyasında kahraman ilan edileceğimiz konusu ise çuvalla sonuçlanmıştır.

***

ITC Temsilcisi sıfatıyla tezkere sürecinin bazı bölümlerine tanık olmam hasebiyle Meclis'ten geçmeme sebeplerinden biri olarak gördüğüm iktidar partisinin grup kararı almaması sonucunda 264 kabul, 250 ret, 19 çekimser oy almış ve Anayasa'nın salt çoğunluk gereği 3 oy farkla 1 Mart Tezkeresi reddedilmiştir. Ayrıca diğer bir sebep ise tezkere süreci ve Amerikalı yetkililer ile yapılan görüşmeler hakkında detaylı bilgi sahibi olan dönemin Büyükelçisi Deniz Bölükbaşı ve Dışişleri Müsteşarı Uğur Ziyal'a kürsüye çağrılıp konuşma fırsatı verilmemesi de bu sonucun alınmasına sebep olmuştur. Diğer bir husus da Mart Tezkeresinin TBMM'de oylamasından önce Genel Kurmay'ın da sessiz kalmasıdır. Bu hususlar mutlaka sorgulanmalıdır. 1 Mart Tezkeresi ile ilgili olarak Meclis tutanaklarından kimlerin neler söylediğinin araştırılması,  bir ihanetin olup olmadığına ışık tutacaktır.

Görüşmeler sırasında Amerikalıların Türkiye'den sakladığı B planının olduğunu 29 Ocak 2003'te Türkmenleri temsilen Davos'ta katıldığım toplantıda NATO'nun eski komutanı Wesley Clark'ın konuşmasıyla öğrenmiştim. Nitekim 20 Mart tarihinde yapılan Amerikan müdahalesinde, Clark'ın dediği gibi, Irak'ta kuzey cephe yerine güney kullanıldı ve Türkiye devre dışı bırakıldı. Bu müdahaleye kadar Davos'taki konuşmalara itibar etmeyen, Amerika'nın kuzeyden başka bir müdahale şansı olmadığına inanan Ankara, Amerikalı yetkililer ile görüşmelere devam etmiştir.

ABD ile Türkiye arasında gerginleşen ilişkilerin düzelmesi için 18 Mart 2003'de Ankara devlet konuk evinde Iraklı muhaliflerle yapılan toplantıda Kürt Liderlerinden Kerkük'e girmeyeceklerine dair alınan taahhüde de daha sonra sadık kalınmamıştır. Toplantının akabinde Amerikalıların yönlendirmesiyle Genelkurmay başkanlığına davet edilen Kürt lideriyle ITC heyetinin de katıldığı toplantıda Türk ordusunun koalisyona katılabileceği önerisi Barzani tarafından reddedilmiştir.

Nereden nereye?

25 Nisan 2003'te Bağdat toplantısında, Türkmenlerin de devre dışı kaldığı açıkça anlaşılmıştır.

***

Irak'ta düşülen hataya Suriye'de düşmek istemiyoruz tezine gelince, Türkiye'nin bugünkü şartlar altında Suriye'deki durumu Irak'taki tezkere sürecinden çok farklıdır. Hali hazırda ABD, Suriye meselesinde Ankara ile aynı fikirde değildir. ABD'nin politikası Ruslarla örtüşmekte ve PYD'yi de müttefik olarak görmektedir. Neredeyse geçiş hükümetinde Esad'ı bile kabul edecektir. Türkiye, Suriye politikasında beklentilerinin karşılanmasının mümkün olamayacağı endişeleri içerisindedir. Buna rağmen Türkiye, başta ABD olmak üzere NATO'yla müşterek hareket etmek mecburiyetindedir. Bir ülkenin duruşu, stratejik kararları gücüyle orantılıdır. BM ve uluslararası camianın müdahaleleri bir yere kadardır.