KONUK KALEM / Dr. Sakin ÖNER

KONUK KALEM /  Dr. Sakin ÖNER
Atatürk'ün başarısı

                Türkiye Cumhuriyetinin son otuz yılı, bölücü PKK örgütünün ve bu örgütü destekleyen politikacıların bütün çalışmaları ve son on yıl da siyasi iktidarın başının sürekli "Türkiye'de 36 etnik grup var" söylemi ile geçmiştir. Bölücüler, biraz da siyasi iktidarın gaflet ve dalaletinden dolayı epey mesafe almışlardır. Fakat bütün bu ayrıştırıcı söylem ve eylemlere rağmen Türkiye ne bölünmüş, ne de bir iç savaş çıkmıştır. Bu başarı, Atatürk'ün, çeşitli farklılıkları bünyesinde barındıran bir imparatorluk bakiyesinden bir "millî devlet" oluşturma projesinin başarısıdır. 

                Atatürk'ün milliyetçilik düşüncesi, "ırkçılık" ve "ayrımcılık" düşüncelerinden farklı olup, Türkiye'nin gerçeklerine göre şekillendirilmiştir. Çünkü, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılıp, İstiklal Harbinin zaferle sonuçlanması ile elimizde kalan Misak-ı Millî hudutları içinde, Anadolu'nun fethinden önce yerleşmiş olan kavimler, çeşitli zamanlarda İmparatorluğun değişik bölgelerinden göçler veya zorunlu iskan yoluyla gelen, Lozan'dan sonra mübadele ile gelenlerden oluşan bir toplum yaşamaktaydı. Bunların ortak bir coğrafyada, ortak değerler ve ülkülerle yoğrulması gerekiyordu. Bu oluşumun mayasını da, Atatürk'ün ifadesiyle "Yüksek Türk Kültürü" oluşturacaktı.

                "Türk kültürü"; "dil, din, vatan, tarih, töre, hukuk, ahlak, edebiyat, güzel sanatlar, folklor, gelenek ve görenekler"i kapsar. Bunlardan sadece biri millî kimliği oluşturmaz, ancak tamamı millî kimliği oluşturur. Türk kültürü, Türk kimliğinin mayasıdır. Türkiye Cumhuriyeti dışındaki Türklerde, milletin oluşumunda kan bağı önemli bir amil olabilir. Onlarda bile millî kimliği ayakta tutan kan bağından çok, dil ve din gibi unsurlardır. Fakat çeşitli medeniyetlere ve imparatorluklara beşiklik yapmış, çeşitli alt kimliklere mesken olmuş Anadolu ve Trakya coğrafyasında, milletleşme sürecinde en önemli amil, "millî kültür"dür. Osmanlı devletinin yıkılmasından sonra Atatürk, kurduğu "millî devlet" sürecinde Türk millî kimliğini oluştururken, millî kültürü ön plana çıkarmıştır.

 Yeni Türk milleti, millî kültür ortak paydasında oluşunca, "Türk milliyetçiliği" kavramı da, yeni bir boyut kazanmıştır. Bu milliyetçiliğin, "ırkçılık" ve "ayrımcılık" ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Milliyetçilik, mensup olunan milleti, bütün maddi ve manevi değerleriyle sevmek ve onun mutluluğunu ve refahını istemek demektir. "Türk Milliyetçiliği"nin hareket noktası, Türk milletidir. O zaman Türk deyince neyi kastettiğimizi açıklayalım. Ziya Gökalp'e göre, "Kendini Türk hisseden, Türk kültürünü benimseyen ve Türk milletinin menfaatine çalışan herkes Türk'tür. Irk, hayvanlar için önemlidir, çünkü hayvanlarda biyolojik özellikler genetik yoluyla aynen geçer. İnsanlar ise yetiştikleri kültür ve medeniyet çevresine  göre kimlik kazanırlar." Gökalp burada, kan bağı dışında kültür bağıyla kendini Türk hisseden ve Türk milletine ihanet etmeyen insanların da Türk milletinin bir ferdi olduklarını vurgulamaktadır..

Atatürk'e göre "Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran halka Türk milleti denir." Atatürk de Gökalp gibi, milliyetçiliği bir his ve şuur olarak görmüş ve onun için "Ne mutlu Türk olana!" değil, "Ne mutlu Türk'üm diyene!" ifadesini kullanmıştır. Atatürk bu ifadeyi, Türkiye coğrafyasında yaşayan insanların sosyolojik tahlilini yaparak, birleştirici bir ifade olarak kullanmıştır.

"Irkçılık" kavramına gelince; Bir halkın, diğer halk ya da insanlardan farklı olmakla kalmayıp, aynı zamanda diğerlerinden fiziksel, entelektüel ya da ahlaki bakımdan daha iyi, daha güçlü, daha yüksek ya da daha yaratıcı olduğunu, bu üstünlüğün atalarından miras alınmış olan biyolojik farklılıklardan kaynaklandığını savunan anlayışa "Irkçılık" denir.

"Ayrımcılık" ise "Bir kişinin veya grubun; cinsiyeti, ırkı, ten rengi, dini, inancı, siyasi görüşü, yaşı ya da milli, sosyal ya da etnik kökeni sebebi ile başkalarından daha kötü, haksız ve yanlış muamele görmesidir" diye tanımlanabilir.

Görüldüğü gibi, bazı kişilerin ve çevrelerin, bilmeden veya bilerek "Milliyetçilik" düşüncesini, "Irkçılık" ve "Ayrımcılık" düşünceleri ile bir göstermeleri son derece yanlıştır. "Irkçılık" ve "Ayrımcılık" ne kadar bölücü ve ayrıştırıcı ise, "Milliyetçilik" o kadar birleştirici bir düşüncedir. Fikir dünyası ile siyaset dünyası birbirinden farklıdır. Fikir dünyasında söylemler daha radikaldir. Fakat bir fikir, siyasi platforma taşındığı zaman daha geniş kitleleri kuşatması için esner.

Atatürk'ün, çeşitli farklılıkları bünyesinde barındıran bir imparatorluk bakiyesinden bir millî devlet çıkarma projesi, son derece tutarlı bir projedir ve başarılı olmuştur. Bugüne kadar iç ve dış bölücüler, bütün çabalarına rağmen, milletimiz arasında bir iç savaş çıkaramamış veya ülkeyi bölememişlerse, bu Atatürk'ün "millî devlet" oluşturma projesinin başarısındandır. 36 etnik alt kimlikten bir Türk üst kimliği oluşturabilmiştir. Bunun için Türk milliyetçileri, işin özünden sapmadan pergellerinin bacaklarını, bütün milleti kuşatacak şekilde açmalıdırlar.