KONUK KALEM / Emin Ergün Sazak

KONUK KALEM / Emin Ergün Sazak
Teksaslı milisler

Şimdilerde Amerika’da özellikle Teksas’ta etkili moda bir akım var. Aksiyon meraklısı Amerikalılar çeşitli kiliselerin teşkilatlandırdığı milis gruplara katılıp eğitim aldıktan sonra Suriye’nin, Irak’ın yolunu tutuyorlar. Çoğu Teksaslı Hristiyan milisler Peşmerge çatısı altında IŞİD’e karşı savaşıyor. Amaçları coğrafyadaki Hristiyanları IŞİD’in şerrinden korumak. İyi de şu IŞİD denen iyi eğitimli, milyar dolarlık silahlarla donatılmış, paralı askerlerden oluşan diğer milis güç birdenbire nereden çıktı. Nasıl oldu da mucizevi bir şekilde bu kadar kısa bir zamanda bölgede söz sahibi oldu. Bu sorunun cevabını ararken önce Küba’ya gitmemiz gerekiyor.

Guantanamo hapishanesini muhakkak duymuşsunuzdur. Küba’nın en güney noktasında bulunan bir askeri üssün içinde bu hapishane. Üs Amerikan topraklarında olmadığı için ABD kanunlarının geçerli olmadığı bir yer, ama Amerikan Deniz Kuvvetlerine ait. ABD ilk olarak 1903 yılında Küba’dan kiralamış bu toprağı. Devrimden sonra Küba, toprağını ne kadar geri istese de pek kulak asan olmamış bu isteğe. Amerika teröre karşı verdiği mücadelede kullandı burayı. Acaba hedefi insanlıktan çıkmış teröristleri; sorgu yöntemlerine insani sınırlamalar getiren kanunların dışında kalarak konuşturmak ve planlanan eylemleri engellemek miydi, yoksa oradan, buradan topladığı zavallı fanatikleri rahatlıkla kafa kesebilen, kestiği kafayla futbol oynayabilen ölüm makinelerine çevirmek miydi?

Zihinsel formatlama

Uluslararası Kızıl Haç örgütünün 2004 yılında verdiği rapora göre; Guantanamo hapishanesinde uygulanan sorgulama yöntemleri işkence olarak tanımlanmıştır. Bu işkencelere rağmen Guantanamo’da uzun süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye olup, terör eylemlerine katılanların sayısı çoktur. Tahliye edilen tutuklular arasından birçoklarının IŞİD içinde aktif olduğu ayrıca bilinmektedir.

Bu yöntemler çok basit bir mantık üzerine kurulmuştur. Tutuklu zihinsel olarak adeta bir formatlamaya tabi tutulur yani sıfırlanır. Öncelikle oraya düşen terör zanlısının bir hâkim karşısına çıkacağı ve kendini savunma imkânı bulacağı hakkında hiçbir umudu yoktur. Bu daha birinci günden tüm direncin kırılmasına sebep olur. Umutsuzluk temeline kurulan işkenceler kişinin gerçekle bağlantısını koparmak üzere tasarlanmıştır. Kişiye hiçbir surette toparlanma, durumunu değerlendirme ve gücünü toplama fırsatı verilmez. Aralıksız olarak sorgulama, sorgu aralarında fiziksel acı veren pozisyonlarda uzun süre bekletilme, tuvalet ihtiyacı olsun diye devamlı su içirip ihtiyacı kişinin kendi üstüne yapması için tuvalet kullanmasına yasak getirmek, günlük rutin içindedir. Ayrıca uyku çok sık aralıklarla bölünerek çok az uyuma imkânı verilir. Hücreler devamlı olarak değiştirilir ve mahkûmların birbirleriyle tanışıp dayanışma içine girmeleri engellenir. Cinsel taciz ve tecavüzle tehdit edilen mahkûmlar uzun süre bazen 5-6 saat kadar “beyaz ses” denen özel frekanslı bir ses ve seri flaş ışık altında tamamen çıplak; el bilekleri, ayak bileklerine kelepçelenmiş çömelme pozisyonunda soğuk hava üfleyen bir pervane önünde tutulur. Bu işkence en fazla 1-2 saat sonra kişide halüsinasyonlara sebep olur. Çeşitli gizemli kimyasalların da tutukluya zorla enjekte edildiği Kızıl Haç raporlarında mevcuttur. Böylesi yıkılmış bir zihinle, duvarları fotoğraflarla dolu bir odaya alınan kişi yoğun, çok taraflı sorgulamaya tabi tutulur. Çoklu sorgulama aynı anda birkaç kişinin kulağının dibinde, bağıra bağıra, peş peşe sorular sorduğu bir sorgulama yöntemidir. Çok geçmeden tutuklu hiç alakası olmasa dahi her suçu kabul edip itirafnameleri hemen imzalama yolunu seçer. Bir de bu anlatılanların itiraflara rağmen aylarca devam ettiğini düşünün.

Bu noktadan sonra şahsın nasıl psikopat bir katil yapıldığı ile ilgili elimizde bir belge olmasa da biraz tefekkürle birçok yöntem telakki edilebilir. Akla ilk gelen; bir kurtarıcı figürün adeta ilahi bir zuhurat gibi mahkûmun hücresinde belirmesi ve ona yakında kurtulacağını sonra da takip etmesi gereken yolu vaaz etmesi olabilir. Bu elbette çeşitli uyuşturucular etkisi altında olan tutuklu tarafından hemen yutulacak bir yalandır. Bu süper gücün onlarca yıldır zihin kontrolü üzerinde çalıştığı ve bu yolda  milyarlarca dolar harcadığı bilindiğine göre; bizim hayal edebileceklerimizin çok ötesinde tekniklere sahip olduğunu düşünmemiz yanlış olmaz.

Türkiye’ye karşı tuzak

Daha önce geçmişte hiç görülmemiş bir şekilde türbelerin yıkılması, kafaların bıçakla kesildiği idamlar, ya da insanların diri diri yakıldığı sahnelerin ve daha birçok akıl alamaz vahşetin ancak özel olarak formatlanmış kişilerce yapılabileceği aşikârdır.

IŞİD’in Suriye’den çok Türkiye’nin başına örülmüş bir çorap olduğu artık yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Önceden yalnızca PKK, Türkiye karşıtı silahlı bir güçken şimdi bir de IŞİD çıktı başımıza. Henüz nereden temin ettiği belli olmayan silahlarını bize doğrultmadı gerçi. Ama Batı’nın PKK’ya doğrudan tanksavar gibi ağır silah desteği vermesine bahane oluşturması dahi, IŞİD’in Türkiye’ye karşı kurulmuş bir tuzak olduğunu anlamamıza yeter.