Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Konuşmak; “Suskunun karanlığına teslim olmayalım”

Sözcüklerin hayatımızdaki anlamı çok büyük ama bu sözcükleri biçimlendiren ise konuşma yeteneğimizdir. Bizi, düşünebilen ve ifade edebilen canlılar olarak hayvanlardan ayıran yegane unsur konuşma yeteneğimizdir. Kişilik kazanmamızın duygu, düşünce ve düşsel yeteneklerimizi geliştirmenin en etkin yoludur konuşabilmek. Akıl ve gönlü bir eden düşüncenin doğru sözcüklerle doğru zamanda buluşup en etkili şekilde ve en yüksek seviyede karşınızdakine sunulması ya da sunabilmek bizi ifade eder. Peki bizler bunu başarabiliyor muyuz? Öz eleştiri yapalım; önce kendimiz sonra toplum olarak konuşabiliyor muyuz gerçekten?
İletişimin ve ifade edişin en güçlü unsurunu ne kadar doğru kullanıyoruz? Çağlar boyunca bilgeler, düşünürler bu güce göre insanoğlunu öteki yaratıklardan ayırmışlar. Bir kez birlikte düşünelim. Dilsizleştiğimiz zaman suskunun dayanılmaz köleliğine düşmüyor muyuz? Ancak akıl yürütülerek bulunan gerçekler, düşünceler söze dönüştürülmediklerinde ölü bir sessizlikte kalıyorlar. Siz çok şey bilen bir alim olabilirsiniz. Hatta saltanat sahibi padişah dahi olabilirsiniz. Şansınız bazen sizi hayal edemeyeceğiniz yerlere de taşıyabilir. Ama konuşamıyor, iyi iletişim kuramıyorsanız, sözcükleriniz dilsiz bir ifade edişe mahkumsa o taht hiçbir zaman size ait olmayacaktır. Aslında siz de padişah değilsiniz. Kısacası düşünce size ait değilse, sözcükler dışlaşmıyorsa ve insanlara ulaşmıyorsa siz konuşamıyorsunuz demektir.
Dünyada milyarlarca insan konuşuyor. Halk arasında bilinen tabirle  “Ağzı olan konuşuyor” ama gerçekte çoğu kişi konuşmuyor aslında. Konuşmak üretmektir bana göre, iletişimdir, iletmektir. Düşünceyi sözcüklerle projeye dönüştürebilmektir. Ya da şöyle demek daha doğru; akıl ve düşünme gücümüzü geliştiren, onların verimlerini taşıyan doğurgan güçtür konuşmak.
Radyo, televizyon, sinema vs. iletişim alanında ya da derin düşünce(Felsefe)nin etkileşmesi anlamında, kısacası yararlanmasını bilenlerin elinde etkili bir araçtır. Yunus bir şiirinde şöyle der:
Sözünü bilen kişinin / yüzünü ak ede bir söz
Sözü pişirip diyenin / işini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı / söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı / balıla yağ ede bir söz
Evet Yunus ve benzeri tüm söz ustaları cehennemi cennete çevirecek üstün bir güç, bir sihir bulur konuşmada. Bugün siyasetten sanata konuşmanın gücünden en yüksek düzeyde yararlanmayı bilmek zorundayız. Yemek yemek, su içmek kadar gereksinimimizdir konuşmak. Peki sorunumuz ne? Sorun susmak. Peki susmayı mı tercih etmek lazım yoksa konuşmayı mı diye bir soru sorabilirsiniz. Bence dengelemek lazım.  “Söz gümüşse sükut altındır” demiş atalar. Ama o sükut içinde gerçekten engin bir düşünce ve doğru bir ifade barındırıyorsa  “Evet” .
Sürüden toplum bilincine geçen insanlığın ilkellikten medeniyete ulaştığı süreçte konuşmak çok önemli bir yapı taşıdır. Zamanla sözün ustaları ölürler ya da öldürülürler. Ama onların konuşturdukları sözcükler veyahut yazdıkları replikler, fikirler ölmezler, öldürülemezler. Bir kitapta okumuştum. Rus romancı Konstantin Paustovski diyor ki;  “Sözcükleri mat edemiyorum. Dediklerini anlıyorum, tadına varıyorum, bütün özelliklerini biliyorum ama onları dilediğim gibi kullanamıyorum. Her birinin bir çok ve ayrıntılı anlamı var. Bir sözcüğü öbürünün yanına öyle bir getireceksin ki, okuyanın, dinleyenin yüreğindeki tel titreyecek” .
Unutmayalım bizi bizleştiren ve insanlaştıran konuşma yetimizi göz ardı etmemeliyiz. Gelin sözcükleri suskunun karanlığına teslim etmeyelim.

Yazarın Diğer Yazıları