Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Körler ülkesinde görmek!

İdeallere değil de sözde onu taşıyanlara kesin inançla bağlı olanlar söylenenlere değil söyleyene bakarlar.

Fanatik taraftarlığın mantığı da, muhakemesi de olmaz.

Her söyleneni alkışlamak siyasi müritler için görevdir.

Partilerin bunun için var olduğu düşünülür.

Siyasi liderler bu yüzden mensuplarını çocuk yerine koyarlar.

Alkışlamak ya da baş sallamakla görevli olanlar!

Lider kılıklı zatların malayani sözlerini ellerini patlatırcasına alkışlayanlar gerçekte ne yaptığının kendileri de farkında değildir.

Kendisini gönüllü kulluğa adamış siyasi müritlerin tavırları çok da yadırganmamalıdır. Toplumsal ve ekonomik sorunların altından kalkmayı beceremeyenler; sorunları bireyselleştirerek yetersizliklerini kapatmaya çalışırlar.

Dalkavukluk, alkış ve övgü, iktidarı çürüten olguların başında gelir.

Liderlerin yakın çevreleri, varlıklarını yönetimlerin inayetine borçlu olduklarından gerçek düşüncelerini asla söyleyemezler.

Onlara görüşlerini serbestçe söyleme hakkı tanındığında da zaten bu haklarını  "evet" demek için kullanmaları gerektiğini öğrenmişlerdir.

Yönetimin tepesinde bulunanların hoşgörüsü yoksa demokratik kültür yerleşmemişse, eleştiri onu yapanların felaketine neden olur.

Bu nedenle insanlar başlarını belaya sokmamak için gördükleri aksaklıkları, yanlışları ya da eksiklikleri asla söylemezler.

 Bu insanların temel ilkeleri neme lazım, idareimaslahat, görme-duyma-duyurma üzerine kuruludur.

Herkesin kör olduğu yerde görmenin tehlikesi

Herkesin kör olduğu yerde şaşı olmak varken "kral çıplak" demek, mevkiini muhafaza etmeyi gaye edinmişlerin işi olamaz.

Çünkü yönetimler ancak "gözlerimi kaparım vazifemi yaparım" diyen insanların kurumlarda barınmalarına izin verirler.

İtirazın ihanet olarak nitelenmesi yüzünden gidişin vahametini ortaya koyan kimse kalmaz!

Rutinin dışına çıkarak, bütün cesaretini toplayıp yaklaşan tehlikeyi haber vermeye kalkanlar yetkili makamların etrafını kuşatmış unsurlar tarafından engellenir ve linç edilir.

Siyasi parti mensuplarına düşen görev, olana bitene yönetim lehine olacak tarzda makul gerekçeler bulmaktır.

İnanmadığı halde tepe yönetimine yaranmak için yalan söylemek zorunda kalanlar söylediklerine inanır hale gelirler.

Bu kısır döngü, kurumun fasit bir daire içine girmesine neden olur. Süreç, yıllar içerisinde kronik bir körleşmeye neden olur.

Liderin konuştuğunda konuşmanın, sustuğunda susmanın, savunduğunda savunmanın keramet olduğu yerde kişilikler yok olur.

Hatadan münezzeh olduğu düşünülen sözde lider, felaket kapıyı çaldığında bunu birilerinin ihanetine bağlayarak kendisini kurtarmaya çalışır.

Sonuçta orada insanlar, düşünür Wells'in romanında anlattığı, anadan doğma ya da sonradan olma körler ülkesinde gözleri açık olanların durumuna döner.

Wells'in "Körler Memleketinde" adındaki meşhur romanının kahramanı, bugün dünyadan çok uzak Andes Vadisi'nin dağlık arazisinde dolaşırken, bütün mensupları anadan doğma kör bir memlekete gider.

Bu zavallılar birkaç nesilden beri her türlü ışık ve renk intibaından mahrum kalmışlardır.

Bunların arasına giren ve gözleri gören bir Alpinist, gözle görülen dünyanın bin bir çeşit manzarasını onlara anlatır, fakat hiç birini inandıramaz.

Körlerin hâkimiyeti!

Körlerin doktorları ki hepsi kördür bu gözleri gören adamı muayene edince, onun bir deli olduğuna hükmederler ve normal hayata dönebilmesi için, gözlerini dikmeye karar verirler.

 Körlerin egemenliğindeki memleketlerde, görenlerin tedaviye muhtaç hasta olarak görülmelerinden daha doğal bir şey olamaz.

 Başarı ya da zafer, körü körüne tepeye bağlı ya da tepeden bağlı olan körlerin işi değildir. Aksine acımasız bir biçimde eksiği, hatayı ve yanlışı görenlerin işidir.

İnsanlar bir kez hata yapabilir. İki kez hata yapmak hem kör hem de görmeyi unutmuş olanların işidir.

Zaferi, aynı körlüğü iki kez yapmayanlar kazanır. Körlüğü sürekli hale getirmek için görmeyi yasaklamak da gerekmez. Alkışçı ve onaycıları yönetime getirin yeter!  

Yazarın Diğer Yazıları