Köşe yazarları bugün ne yazdı (12 Nisan 2016 Medya Arkası)

Köşe yazarları bugün ne yazdı (12 Nisan 2016 Medya Arkası)
Mahkemenin MHP için olağanüstü kurultay kararından sonra yandaş basında yer alan endişe ve karalama kampanyaları köşe yazarlarının gündemindeydi... Türkiye'nin en büyük sorunu terör ve mülteci krizi de yine yazarların gündeminden düşmedi...

CHP / Yılmaz Özdil / Sözcü


Meral Akşener, İstanbul Üniversitesi’nde tarih okudu, Marmara Üniversitesi’nde doktora yaptı, Kocaeli, Yıldız Teknik ve Marmara üniversitelerinde ders verdi, Kocaeli Üniversitesi’nde inkılap tarihi bölüm başkanlığı yaptı, Zübeyde Hanım Şehit Anaları Vakfı’nın başkanlığını yaptı, içişleri bakanlığı yaptı, 1996’dan beri iki kez DYP’den üç kez MHP’den milletvekili seçildi, İngilizce biliyor.


Koray Aydın, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde makine mühendisliği okudu, gençlik kolları başkanlığından beri ülkücü camianın içinde, Alparslan Türkeş’in son genel sekreteriydi, bayındırlık bakanlığı yaptı, 1991’den beri dört kez MHP’den milletvekili seçildi.


Sinan Oğan, Marmara Üniversitesi’nde işletme okudu, Moskova Devlet Diplomasi Enstitüsü’nde uluslararası İlişkiler ve siyaset bilimi üzerine doktora yaptı. Azerbaycan Devlet Ekonomi Üniversitesi’nin işletme fakültesinde dekan yardımcılığı yaptı. Türkiye Cumhuriyeti’nin Azerbaycan’daki TİKA temsilcisi olarak çalıştı, Azerbaycan’dan devlet nişanı aldı. Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi, Türksam’ı kurdu. Pekçok sivil toplum kuruluşundan “yılın milletvekili” ödülü aldı. Rusça ve İngilizce biliyor.


Ümit Özdağ, siyasal bilimler profesörü, Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi’nde okudu, Gazi Üniversitesi’nde öğretim üyesiydi, ABD Baltimore’da Towson Üniversitesi’nde ders verdi. Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’ni kurdu, Ermeni Araştırmaları Enstitüsü’nü kurdu, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nü kurdu, Brüksel’de NATO karargahında terör konusunda danışmanlık yaptı. Avrasya, Ortadoğu, terör, istihbarat ve ordu-siyaset ilişkileri üzerine referans kitapları var, İngilizce ve Almanca biliyor.


Dört tane zıpkın gibi, bilgili, tecrübeli, liyakat sahibi aday… Kırıp dökmeden ama, adeta kanırta kanırta geliyorlar. Birbirlerine de rakip olmalarına rağmen, birbirleriyle akılcı uzlaşmalar yapıyorlar. Partiye heyecan geldi, umut geldi. Sadece ülkücü camiada değil, merkez sağ seçmenin tamamında merakla takip ediliyorlar. Akpci medyanın tutuşmasından, paralelci maralelci diye hepsine saldırmasından belli, hangisi seçilirse seçilsin, MHP oyları artacak.


Şimdi diyeceksiniz ki, MHP’yi anlatıyorsun ama, yazının başlığı CHP.


E çünkü, artık her CHP’linin kendi kendisine sorma vakti gelmedi mi…


Biz bu kadar aciz bir parti miyiz ki, altı defa kaybetmemize rağmen, bizim partiden hâlâ genel başkan adayı çıkmıyor?


Devlet Bahçeli gitmemek için elinden geleni yapıyor ama, bizzat kendi onayıyla milletvekili yaptığı dört tane rakibi var, rakip olmalarını engelleyemiyor. Bizim genel başkan partiiçi demokrasiden bahsederken mangalda kül bırakmıyor ama, kimse aday olamıyor. Hangi parti daha demokrat?


MHP’de genel merkeze karşı çıkan il örgütleri kapatılıyor, buna rağmen Sivas’tan Trabzon’a Denizli’den Çorum’a kadar pekçok il başkanı olağanüstü kongreye gitmek için dava açtı. Bizim il örgütleri bu kadar mı korkak? Kimden, neden tırsıyor bizim il örgütleri?


MHP’de genel merkeze itiraz eden kapının önüne konuyor, buna rağmen 543 delege, olağanüstü kongre için imza verdi. Bizim delegelerin arasında ilaç için bir tane delikanlı yok mu? Bizim delegelerin hepsi mi kapıkulu?


MHP genel başkan adaylarının yanında, kendilerine destek veren MHP milletvekilleri var. Pekçok MHP milletvekili siyasi hayatının bitmesi pahasına risk aldı, inisiyatif kullandı, tercihte bulundu. Bizim milletvekillerinin pekçoğu genel başkandan hazetmiyor, her fırsatta arkasından konuşuyorlar ama, oturdukları koltuğu kaybetmesinler diye, siyasi hayatları riske girmesin diye, yüzüne gülüp, alkışlıyorlar. Biz CHP seçmenleri olarak vekil mi seçtik, dalkavuk mu seçtik?


MHP’deki genel başkan adaylarının hepsi ülkücü, onlara destek veren milletvekillerinin hepsi ülkücü… Peki, bizim genel başkanın bizzat monte ettiği genel başkan yardımcıları neden Atatürkçü değil de, siyasal dinci, cemaatçi, özerkçi? Atatürk’ün kurduğu partimizi, neden dinciler-özerkçiler yönetiyor diye merak etmeyecek miyiz?


Ensar Vakfı’nın önüne yatanlarla mücadele ediyoruz güya… Ensar Vakfı’nda seminer veren arkadaşın babası, bizim partide genel başkan yardımcısı değil mi? Rıza Sarraf’ın ABD’deki mahkemesini takip etmeye karar verdik, göndereceğimiz üç kişilik heyetin biri eczacı, biri müteahhit, biri jinekolog… Rıza Sarraf hamile midir birader? Hukukçu milletvekilimiz yok mu bizim? Partimiz bu kadar mı beceriksiz tiplerin elinde? Düzgün kararlar alacak aklı başında adam kalmadı mı bizim partimizde?


Aynı şartlarda farklı sonuç beklemek ahmaklıktır demiş Einstein… Bilimsel olarak tescillenmiş ahmak mıyız? Partimizin mevcut yönetimine bakıp, ilk seçimden umutlu olan var mı aramızda? Gazetecilerle yemek esnasında, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisi bile açık açık “seçimi kazanma ihtimalim yok” derken, Kılıçdaroğlu’nu hâlâ ve tekrar tekrar genel başkan seçmek gerizekalılık değil midir?


Halk Tv geçen seçimde, belki Akp’nin oylarını düşürür umuduyla HDP’ye sarılmıştı. Şimdi aynı Halk Tv, belki Akp’nin oylarını düşürür umuduyla MHP genel başkan adaylarına geniş yer veriyor. Akp’nin oylarını düşürmek için mevcut CHP’de umut olmadığını Halk Tv’nin goygoycuları bile biliyorken… Halk tv seyredenler bilmiyor mu?


MHP’de yaprak kımıldamıyordu, bakın şimdi cıvıl cıvıl, kapısı penceresi sıkı sıkıya kapalıydı, koridorları bahar havası aldı, geleceğe dair umutlar tazelendi, tek sütun haber bile olamıyordu, şu anda Ankara’nın bir numaralı gündemi… Adaylar hergün bir başka şehire gidiyor, hergün bir başka kanala çıkıyor. İktidarla rekabet edemeyen partiye, henüz kongre bile toplanmadan rekabet gücü geldi, enerji geldi.


Peki n’olacak bu CHP’nin hali…
Artık her CHP’linin kendi kendisine sorma vakti gelmedi mi?

 

***


Amenna / Ahmet Hakan / Hürriyet

 

"MHP’YE OPERASYON YAPILIYORMUŞ
 
MAHKEME karar vermiş.
 
Demiş ki:“MHP kongreye gitmeli.”

 
Hükümet yanlısı medyada bir telaş, bir telaş...
 
“Bahçeli gidebilir” falan diye ödleri patlıyor.

 
Söyleyebildikleri tek şey şu:“MHP’ye operasyon yapılıyor.”

 
Sürece bakalım:
 
- Delegeden gerekenin en az üç katı imza toplanmış.
 
- İş mahkemeye gitmiş.m Mahkeme de zorunlu olarak “kongreye gidilsin” kararı vermek durumunda kalmış.

 
“Şeytan bunun neresinde” diye soran halk âşığı gibi biz de soralım:
 
Operasyon bunun neresinde?
 

AKŞENER, OĞAN, AYDIN, ÖZDAĞ, BAHÇELİ
 
 
MERAL AKŞENER: Kendisini ta 28 Şubat günlerinde sergilediği cesur tutumundan dolayı beğenirim. Yarışa önde başladığını düşünüyorum.

 
- SİNAN OĞAN: Televizyon programlarında sergilediği üstün performanstan her zaman etkilenmişimdir. Geleceği parlak bir siyasetçi...

 
- ÜMİT ÖZDAĞ: Bilgi birikimi, keskin zekâsı, soğukkanlı yorumları, hazırcevaplılığıyla her zaman takdir ettiğim bir siyasetçidir.

 
- KORAY AYDIN: Sağduyulu ve birleştirici yaklaşımını, gerçekçi ve ayakları yere basan politik görüşlerini hep dikkatle izledim.

 
- DEVLET BAHÇELİ: Takdir ettiğim özellikleri de olmuştur, hunharca eleştirdiğim özellikleri de...

 
Size bir şey söyleyeyim mi?Hiçbiri dışarıda kalmayacak şekilde şu isimlerin tümü el ele, omuz omuza verse...Şu esaslı siyasetçi yokluğunda MHP, çok büyük bir birikimi heba etmeyerek muazzam bir sıçrama yapabilir.

 
Bu saatten sonra çok zor ama ben yine de söyleyeyim dedim."

 

***


MHP’de Yeni Başkan Dengeleri Değiştirir / Orhan Bursalı / Cumhuriyet


"MHP’de üst düzeyde değişim isteniyor yıllardır. Geçmişte de Bahçeli’ye karşı adaylar çıkmıştı, ama sonra defterleri dürüldü. 
Ancak artık gelinen noktada Bahçeli’nin, partisindeki değişimi durduramayacak ve engelleyemeyecek bir noktaya geldiği görülüyor. 
Bahçeli, sözde keskin bir iktidar ve Erdoğan aleyhtarı, ama tüm can alıcı karar ve uygulamalarda ise Erdoğan ve AKP’nin kurtarıcısı rolündeydi.
RTE’ye zaferin kapısını açtı 
7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra iktidar olmamak, hükümet kurmamak konusundaki kesin ve keskin tutumuyla, Erdoğan’ın sandık sonuçlarını adeta tekmeleyerek 1 Kasım seçimlerine gitme stratejisinin kapısını açan adam. 
RTE, bu kapıdan içeri girdi ve 1 Kasım’da, kaybetTiği tüm oyları geri alarak seçimi kazandı. 
Bu anlamda, büyük bir yenilgi alan RTE’yi yeniden diriltti.. 
Herkes, 7 Haziran-1 Kasım seçimlerini “RTE’ nin dâhiyane iktidarı geri kazanmastratejisi” olarak görüyor. 
Bu stratejinin hayata geçmesinde ve sonuçta başarı kazanmasında, RTE’nin adeta gizli ortağı Bahçeli’nin, muhalefetin hükümet kurmaması için gösterdiği büyük gayreti anımsayan yok. 
AKP’nin seçimi kazanması bu sayede gerçekleşti.. 
CHP’nin gel sen başbakan ol, ikimiz hükümet kuralım önerisini bile ne yani banaahlaksız bir rüşvet mi teklif ediyorsun diye, karşı saldırıya dönüştürme başarısını gösteren lider.
Adeta gizli anlaşma var gibi 
RTE ile Bahçeli arasında, yüz yüze değil ama devletin gizli derinliklerinde kotarılan bir “anlaşma” var gibi.. 
Bu söylediğim doğru olabilir mi, bilemem. Ama Bahçeli’nin uyguladığı politikaların RTE lehine sonuçları, böyle bir kurgu yapılmasına olanak veriyor. 
Bu kurguyu reddedebilirsiniz, o zaman geride beceriksiz ve adeta partisinin aleyhine sonuçlar üreten bir politik liderin varlığı üzerinde durmak zorundasınız. 
Her iki koşulda da, MHP’nin yeni bir liderliğe, reel politik uygulamaya kavuşmak zorunda olduğu sonucu çıkar. 
Yani iktidardan düşen AKP’yi yeniden iktidar yapan bir “muhalif parti” lideri!
MHP seçmeni iki arada bir derede 
Bahçeli döneminin MHP seçmeninin de bir AKP’ye bir MHP’ye kayması, partisinin bu politikasından etkilendiğini gösteriyor. 
AKP liderliği her zaman PKK ve Kürt kartını seçimlerde oynayarak, MHP seçmenini partisine çekme, 2011 seçimleri öncesi görüldüğü gibi seks kasetleri şantajlarıyla MHP’yi çökertme, Meclis dışına itme politikası izlemektedir. 
Kürt meselesi MHP’nin en yumuşak karnıdır. 
Bahçeli, RTE’ye Nusaybin’i yerle bir et, taş üzerinde taş bırakma diye seslenerek de, Türkiye’yi daha büyük çıkmazlara itecek adeta bir çökertme politikasını öne sürmüştür. 
Eğer, bu durumun yaratıcısı olan AKP iktidarının savaş politikasını, birkaç doz katmerleştirecek öneriyle, AKP’ye kayan MHP oylarını geri alabileceğini sanıyorsa, yine yanlış bir politika ile daha karşı karşıyayız.
Yeni liderlik MHP’yi yükseltir... 
Şimdi çok sayıda lider adayı ortalıkta. MHP mahkeme kararıyla seçimlere gidecek gibi. Meral Akşener şimdilik MHP’lilerin kalbinde yatan lider mi, doğrusu bilmiyorum. 
Ama bu kadar adayla seçimlere gitmek MHP’yi yeniden eski politikaya teslim etmek anlamına gelir mi gelmez mi.. 
Eğer hukuki sorunlar geride bırakılır ve bir şekilde başkanlık seçimlerine varılırsa, bir uzlaşma sağlanabileceğini düşünebiliriz. 
MHP bugünkü kimliğine, AKP’den memnuniyetsizliği, hoşnut olmayan seçmeni katar ve AKP dışında ustaca yeni bir sağın yükselişini gerçekleştirebilirse, Türkiye kazanır.. 
AKP medyasının ve iktidar çevrelerinin, böyle bir olasılık karşısında feryat figan etmeye başlamaları ve Bahçeli’ye sarılmaları yukarıdaki tezleri tümüyle doğrular nitelikte görülüyor. 
MHP’yi izleyin..."

 

***

 

DOĞU’DA NE OLDU BATI’DA NE OLUYOR / Mehmet Tezkan / Milliyet


"Vaatler arasında Güneydoğu yok

Başbakan geçen hafta üç ayda yapılacak önemli işleri açıkladı.. Mesela..
- Türkiye Uzay Ajansı açılacakmış..
- Şirket kuruluş ve tasfiyesi kolaylaşacakmış..
- Ulusal öğretmen strateji belgesi hayata geçirilecekmiş..
- TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun yetkileri artırılacakmış..
Bunun gibi daha bir sürü madde.. Toplam 12 vaat..
*
Vaatler arasında, Güneydoğu’da hayatın normale dönmesi yok.. 
Vaatler arasında, şehit cenazeleri artık son bulacak sözü yok.. 
Vaatler arasında, analar ağlamayacak müjdesi yok..
Anlaşılan o ki; şehir savaşları uzun sürecek..
Anlaşılan o ki; savaşın boyutu çok büyük..
*
Görünen o ki; Güneydoğu’yu askere devrettiler.. Zaten valilerin havlu atmasından belliydi.."     


***

O lojmanlarda erkek kalmadı / Saygı Öztürk / Sözcü

"DESTEK İÇİN ORADALAR

Anlaşılıyor ki önümüzdeki dönem Güneydoğu’nun birçok ilçeleri tam anlamıyla polis ve Jandarma Özel Harekat timlerinin merkezi olacak. Halen 8 bin civarında olan polis sayısı yaza kadar 15 bine, olayların bu hale gelebileceğini önceden değerlendiren Jandarma komuta kademesi de zamanında önlem aldı.
Özel Harekat taburlarını 20’ye, komando taburlarını ise 50’ye çıkarıp sayıyı 20 bine yükseltti. İlçelerin güvenliğinde alınacak yeni önlemlerle yakın bir gelecekte sorun yaşanmayacağı belirtiliyor. Bugün durumun ne olduğunu Mardin’in Kızıltepe ilçesinden bir psikoloğa gönderilen iletiden okuyalım:
“Nusaybin’deki malum operasyonlar canımızı ciddi şekilde yakıyor. Burada özellikle Jandarma Özel Harekât ve Polis Özel Harekât’tan her gün şehitler veriyoruz. Lojmanlarda erkek kalmadı desem yanlış söylemiş olmam; hepsi Nusaybin’de operasyonda ve son 15-20 gündür sadece Kızıltepe Jandarma Özel Harekât ekibinden Nusaybin’deki operasyonlarda 12 şehidimiz var.
Tabii ki bunun diğer aileler üzerinde özellikle çocuklar üzerinde yıkıcı etkileri oluyor. Biz de gönüllü olarak bir şeyler yapmak istiyoruz. Açıkçası iletişime geçip yardım da istediler. Ama içimizdeki acı, profesyonel ve soğukkanlı düşünmemize ve davranmamıza izin vermiyor. Düşünsek bile yine de sizin gibi kıymetli hocalarımızın desteklerine her zaman ihtiyacımız var.”

ŞIRNAK’TA NELER OLUYOR?

Şırnak’ta, Nusaybin’de, Yüksekova’da
sokağa çıkma yasağı iki gün sonra bir ayını dolduruyor. İl merkezindeki son durumu
oradaki bir görevliden dinliyorum:
“Operasyon, şehrin üst tarafından,
aşağıya doğru hilal şeklinde devam ediyor. Şehrin Nuh, Bahçeli, Dicle, İsmetpaşa,
Yeşilyurt ve Atatürk mahallelerinin belli kısımlarında temizlik yapıldı. Aydınlıkevler, Vakıfkent, Cumhuriyet ve Yenimahalle’de ise ağır silahlarla yapılan atışlara karşılık veriliyor. Şu ana kadar güvenlik güçleri kentin ancak yüzde 35’ini kontrol altında alabildi. 132 terörist etkisiz hale getirildi, 23 terörist canlı ele geçirildi. Toplam 89 barikat yıkıldı, 12 çukur kapatıldı, 397 el yapımı patlayıcı imha edildi. Bu dönemde 9 şehit verdik, 57 arkadaşımız yaralandı.”
Teröristler, polisevi, çevik kuvvet şube müdürlüğü ve polis merkezine sürekli taciz atışları yapıyor. Değişik illerden gelen polisler izin yapamıyor, kendilerini de sahipsiz hissediyorlar. O yüzden morallerinin yerinde olduğu söylenemez. Benzer durum askerlerde de var ama yaşanan bazı olumsuzluklara rağmen asker, jandarma, polis kararlı bir biçimde mücadeleyi sürdürüyor."


***


Sinan'ın kayıp kafatası hangi takıma uğur getirir / Ertuğrul Özkök / Hürriyet


"ANKARA’YI ÇOK SİNİRLENDİRECEK AMA ÇOK GERÇEKÇİ BİR TAVSİYE
 
WASHINGTON’da “PYD, Amerika ile aramızı bozmamalı” demişti.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Türkiye’ye döner dönmez yine hayal dünyasına daldı.
 
 
En büyük kâbusu sınırımızda bir PYD koridorunun kurulması ya...
Son çözüm önerisi şu:
“Azez ve Rakka’ya , ‘ÖSO’ girsin, biz de karadan ve havadan destek verelim.”
 

Sayın Bakan biraz gerçekçi olun artık...
 
- BİR: ÖSO diye muhalefet yok. Bunu kaç kere denediniz, hepsi hüsranla bitti.
 
- İKİ: Rus uçağını düşürdüğümüzden beri sınırımızda harita uçağı bile kaldıramıyoruz.
Yapabildiğimiz tek şey, obüslerle karşı tarafa rastgele ateş etmek.
 
- ÜÇ: Ordumuz içeride canla başla bir şehir savaşı yapıyor.
 
- DÖRT: Suriye’ye iki kilometre girseniz bütün dünyayı karşınızda bulursunuz.
 
 
Size çok daha etkili, çok daha mantıklı ve kolay bir önerim var.
Eğer PYD’yi istemiyorsanız...
Bırakın oraya Suriye ordusu girsin...
 
 
- Hem Suriye’nin parçalanmasını önlersiniz...
 
- Hem oraya Kürtler giremez...
 
- Hem IŞİD’le aramıza bir devlet gücü sokmuş olursunuz...
 
- Hem de “değerli yalnızlıktan” kurtulmak ve Suriye politikamızda mantık çizgisine dönüş için iyi bir adım atarsınız."

 


***

 

Dış ilişkiler “rektifiye” ediliyor / Sami Kohen / Milliyet


"Yeni adımlar
Bir ara Suriye krizinden ötürü İran ile yaşanan uyuşmazlığın ilişkileri daha fazla bozmaması için Türk hükümetinin bazı diplomatik açılımları oldu. Başbakan Davutoğlu’nun geçen ay Tahran’ı ziyareti havayı epey yumuşattı. Ankara ve Tahran, Suriye gibi meselelerde aynı görüşleri paylaşmasalar da, ikili işbirliğini sürdürmeye kararlılar. Bu hafta İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin Türkiye’ye yapacağı ziyaretle bu yönde yeni adımların atılması bekleniyor.
Türkiye, İsrail ile kopuk olan diplomatik bağlarını yeniden tesis etme, yani ilişkileri normalleştirme noktasına gelmiş durumda. Bu konudaki mutabakatın önümüzdeki günlerde ilan edilmesi bekleniyor...
Ankara’nın Kahire ile ilişkilerinde de düzelme olasılığı sinyali geliyor. Mısır Dışişleri Bakanı’nın bu hafta İslam Konferansı vesilesiyle Türkiye’ye gelmesi ve Suudi Kralı’nın kolaylaştırıcı rolünü üstlenmesi bu yolu açabilir."


***


'Suriyeliler savaş bitse de gitmeyecek' / Yalçın Bayer / Hürriyet

 


"SURİYELİ mülteciler konusundaki gelişmeleri iktidar ne kadar ciddiyetle izliyor, bilemiyoruz. Verilen resmi rakamlar gerçeği yansıtmıyor.
Mültecilerin en yoğun olduğu illerin başında Mersin geliyor. Adana sonra sayılıyor.
 
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhaneddin Kocamaz, “İlimizde yaşayan Suriyeli sayısı resmi kayıtlara göre 170 bin civarında ama gerçek rakam 300 binin üstünde” diyor.
 
Bunların çoğunluğu Akdeniz, Toroslar ve Tarsus’a yerleşiyor; ekonomik durumu iyi olanlar ise ilin merkezi yerleri olan Mezitli, Yenişehir gibi bölgeleri tercih ediyor.
 
Bu ‘göç’ işsizliği yüzde 20 dolayında artırmış.
 
Kocamaz, fakir olanların da diğer bölgelerde yaşadığını haliyle de ciddi bir güvenlik sorunu oluştuğunu belirtiyor.
 
Kısa bir süre önce belediye olarak Suriyeli mülteciler hakkında bir anket yaptırdıklarını belirten Kocamaz, “Mersin’de yaşayan Suriyelilerin yüzde 70’ten fazlası savaş bitse dahi ülkelerine dönmeyeceklerini söylüyor, yüzde 15’i kararsız durumda.
 
Kısaca yüzde 90’a yakını ülkelerine bir daha dönmeyecek. Mersin sahilini daha özgürce kullanıyorlar” diyor.
 
Mersin’de 850 şirket kurmuş Suriyeliler...
 
OSB’de tesis kiralıyor, üretim yapıyorlar.
 
Kocamaz, ilginç bir durum tespiti yaptı.
 
Güvenlik kaygısını zengin mülteciler de yaşıyormuş.
 
Bu nedenle de güvenliği olan sitelerde ev almak istiyorlarmış ancak site sakinleri de kendi güvenliklerini düşünüp Suriyelilere ev satmıyormuş.
 
Konut fiyatları yaklaşık bir misli arttı.
 
Başkan bir Mersinliden dinlediği ilginç bir durumu şöyle anlattı. “400 bin liralık evi satmamak için 650 bin lira istemiş ev sahibi...
 
Suriyeli ise de ‘Aman satma, 700 bin TL vereceğim, biraz izin verin demiş’... Bu kadar talep hiç olmamıştı.” Araştırmada şu ortaya çıkıyor; Suriyeli’nin fakiri Türkiye’deki vatandaşlarımızdan biraz daha ‘zengin’...""

 


***


PKK ile mücadele ve korucular /  Nihat Ali Özcan / Milliyet


"Koruculuk, PKK ile mücadelenin stratejik bir ayağıdır. Örgütün amacı, halk üzerinde sosyal ve siyasal kontrol sağlamaktır. Halkı aktif destekçi yapmayı başaramıyorsa onu en azından tarafsız hale getirmelidir. Bu sayede lojistik, yeni üye ve istihbarat sağlayabilir. Devletin meşru otoritesini erozyona uğratabilir. 
Örgütün kontrolü dışında kalan, meşru otoriteye yakın gruplara asla tahammül edilemez. Hele örgütü meşru otorite olarak görmeyen, yasal silahlı mücadelenin etkili bir parçası olan koruculuk her daim PKK’nın öncelikli ve stratejik hedefi olacaktır.    
Ayrıca, korucular mücadeleye sadece silahlı katkı sunmazlar. Daha önemlisi, onlar devletin bölge halkı içindeki sinir uçlarıdırlar. Devletle otorite olma yarışına giren PKK’nın tek amacı ise bu sinir uçlarını kesmek ve böylece meşru otoriteyi kör ve sağır etmektir."