Köstebeklik suç değil mi?

Bir ülke düşünün ki, hırsızlık yapanlar değil de hırsızı yakalayanlar çetecilikle suçlanıyor. Hükümet üyelerinin yolsuzluklarını soruşturan savcılar ajan muamelesi görüyor. Hırsızlara, takip edildiklerini bildirmeyenler görevden alınıyor. Peki hırsıza yardım ve yataklık etmek suç değil mi? Gizli operasyonu deşifre edenlere ‘köstebek’ denmez mi? Polis her iki durumda da zan altında kalmayacak mı?
Basına yansıyan bilgilere göre 4 bakan yolsuzluk operasyonunun odağında, 3’ü oğulları ile işin içinde. Başbakan Tayyip Erdoğan operasyonunun bir çete tarafından planlandığını, kirli bir tezgah kurulduğunu iddia ediyor. Üstelik yolsuzluk suçlamasıyla yargılanacak bakanlarına, soruşturmayı duyurmayan polisleri devlet içinde devlet olmakla, çetecilikle suçluyor. Peki bakanlar yolsuzluğa bulaştıysa, suçluya takip edildiği bilgisini haber veren de suç ortağı sayılmaz mı?
Hükümet dün yaptığını bugün karalıyor!  “Paralel devlet” yapılanmasını tasfiye etmekle görevlendirilen İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, kendisinin atadığı 5 şube müdürünü görevden alıyor, sonra kendisine görevden el çektiriliyor. Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla Gezi olayları başlarken göreve getirilen bu müdürler mi çeteci? Çeşitli illerde görevden alınan 33 polis müdürü paralel devlet yapılanması için mi göreve getirildi? Yani İstanbul’daki çetenin lideri de Çapkın mıydı? Komik olmanın ötesinde trajik uygulamalarla karşı karşıyayız?
Operasyonun zamanlamasından dem vuruluyor. Önümüzdeki iki yıl seçim maratonuyla geçecek. Operasyonun düğmesine basmak için iki yıl daha beklenmeli miydi? Peki suç delilleri ortadan kalksa, bakan babası oğluna,  “dikkat et izleniyorsun”  dese ve paralar ayakkabı kutularından çıkarılıp off-shore bankalara aktarılarak aklansa kimden nasıl hesap sorulacaktı?
Hükümet sözcüsü kalemlere göre Halkbank, İran’dan gelen paraları Türk ekonomisine soktuğu için İsrail’in hedefindeymiş! ABD’de de Türkiye’nin İran ile ilişkilerinden rahatsızmış. Peki hangi devlet örtülü işlerini bakanlar ve oğulları üzerinden yapar, sonra da bu paraları saklayacak başka yer bulamaz ve evinde saklar? Derin işler bu kadar sığlaştı ise yandı gülüm keten helva! Hani ABD, İran ile anlaşmıştı? Bizim hükümet de ambargoların gevşemesinden dolayı gelecek paraları düşünerek ellerini ovuşturmaya başlamıştı?
Böylesi durumlarda hükümet sözcülüğüne soyunan kalemşorların işi çok zor? Biraz olsun habercilik mesleğiyle uğraşmış, kalemini satmanın onursuzluğunu bilen, yazarlığın haysiyetine değer veren gazeteciler için yolsuzluk yapanların tarafına geçmek, katlanılabilir şey değildir. Hele birkaç ay öncesine kadar alkışladıkları polis ve savcılar, şimdi aynı kelepçeleri patronlarının eline takmak isteyince “paralel devlet var”,  “devleti çeteler ele geçirdi”, “belgeler sahte”, “bize tezgah kuruldu” diye bağırmaları kulağa hiç de inandırıcı gelmiyor!
Hükümete sağduyu önerenlerin de yerinde olmak istemezdim. Sayın Başbakan bir kere kavgaya girdikten sonra aklı selim tavsiye edenleri dinleyebilecek ruh halinde değil. Sert üslubunun sebebi de bu. Açıkça “ya benimlesin ya da karşımda”  diyor. Fakat bir de, kötü yönetimden kaynaklanan hataların ve yolsuzlukların üzerini komplo teorileriyle örtbas etmeye çalışan danışman-gazeteciler var ya! Asıl zararı kraldan fazla kralcı kesilen, aklını yöneticilerin cebine koymuş bu ekipler veriyor!
Kolluk güçleri tarihlerinde ilk kez bu kadar kapsamlı bir operasyona cesurca imza attı. Başlarına gelecekleri tahmin ettikleri halde yolsuzluğu ortaya çıkarmayı tercih etti. Devlet adamlığının gereği onları cezalandırmak mı olmalıydı? Bu kadar daraldıysanız, ya hırsızlığa yardım-yataklık yapmayı ya da yolsuzluğu suç olmaktan çıkarın ki, yargı ve kolluk gücü elinde tutanlar ve vicdanları arasında sıkışıp kalmasın!

Yazarın Diğer Yazıları