Küçük bir kıvılcım kafiymiş

TGB’lilerin ABD’lilerle olan macerasını biliyorsunuzdur. Bu, bir maceradan çok umut taşıyan küçük bir fırtına gibi. ABD’den ve dünyadan gelen yankılar çok şaşırtıcıydı. O gözlüklü çocuk, başka bir mesele. Onun merkezinde kaldığı bir fırtınadan bahsediyorum.
Şimdiye kadar emperyalistlerin ve AKP’nin yaptığı bütün kötülükleri ve yanlışları derin bir şefkatle karşıladık. Hatta şefkatli bir unutkanlıkla karşıladık. Bu hadiseyle, artık sabrın bittiğini, sabır taşının çatladığını TGB’li gençler gösterdi.

***

Fırtınadan etkilenenler gençler değil, söylemek istediğim de bu. Onlar ateşli esintilere nasılsa göğüs geriyorlardı ama esas etkilenen, halk oldu. Şimdiye kadar ilgilenmeyen, ilgilenmediği için bir sebebi olmayan kadınlar ve erkekler, memnuniyetlerini bildirdiler.
Acayip bir görüntüydü. Başörtülü kadınlar bile bu küçük fırtınadan etkilenmişti. Antiemperyalist bir bilinçle değil, kendiliğinden...
Asker, subay, çuval... Bir çoğu bunların başına gelen çuval hadisesini  bilmiyor ama orada öğrendiler. Şaştım kaldım... O bizim, suya sabuna dokunmamaya çalışan halkımız, memnuniyet beyan ediyor, hem de memnuniyetin içine heyecan koyarak. Başörtülü kadınlar, savaşa gider gibiler. Sanki kalkıp bir kağnıya binecekler ve cepheye gidecekler.

***

TGB’liler küçük bir kıvılcımı ateşlediler. Bizim çocuklarımız böyle şeyler yapmazdı değil mi? Saygılı olurlardı. Babalarının yanında sigara içmezlerdi hele cumhurbaşkanlarının yanında hiç içmezlerdi. Ama mesele, onun veya bunun yanında sigara içip içmemek değil. İçse de içmese de ayağa kalmakmış, onu gördük bu eylemde.
ABD’den ve dünyadan gelen yankılar şöyleydi: ABD, tabii itiraz halinde. Ama dünya gençleri, ilk defa karşılaştıkları bu hareketten dehşetli etkilenmişler. Türkiye’deki arkadaşlarına omuz veriyorlar.
Hep böyle olmaz mı? İşi ya Manisa’daki Müftü Âlim efendi başlatır, ya Tarsus Kadısı Ali Sabri Efendi, ya Ankara’daki Müftü Mehmed Rıfat (Börekçi) Efendi, ya Doğu’daki Şahin Bey, ya Karadeniz’den Halime Kaptan...
Heyecan bir patlayıcı ve sirayet edici nesnedir. Onu bilmezsen, onun önünde duramazsın. Türkiye’de böyle şeyler oluyor. Ve çok kişi bu şeyleri anlayamıyor, çok kişi de anlıyor. Küçük kıvılcımların büyük ateşler gibi olmaları yakındır.
Sabır taşları çatladı. O çocukların yaktığı küçük çoban ateşleri fırtınadan etkilenmiyor. Fırtınayı gözlüklü Amerikalı gence sormak lazım. Bizim cumhurbaşkanı o zamanlar bu konudaki soruya şöyle cevap vermişti:  “Büyük devletler özür dilemez.”
Evet şimdi büyük mü, küçük mü olduğumuza karar verin...

Yazarın Diğer Yazıları