Kültür turları nasıl artacak? (1)

Özellikle 1997 yılından sonra yapılan uygulama hataları nedeniyle turizm merkezlerinin belediyelerin denetiminde yapılaşmasının önüne geçilmemesi yüzünden kısa sürede ihtiyaç fazlası konaklama tesisleri her yeri kapladı.
İktisat biliminin “kıymet paradoksu” dediği olgu, turizm sektöründe de bugün yaşadığımız olayları en iyi açıklayan olgudur. Şöyle ki; Elmas yenmez, içilmez, solunmaz, kısacası insana biyolojik anlamda hiçbir faydası olmayan bir maddeyken, “az bulunurluğu” nedeniyle çok değerlidir. Su olmadan yaşayamayız, ama kıymet karşılaştırması yaptığımızda “elmas sudan daima daha pahalıdır”, nedeni iyi suyun günümüz şartlarında çok bulunur olmasından kaynaklanmaktadır.
1990 yılları öncesinde gelen turistlerin hep çok kaliteli, zengin ve anlayışlı olduğunu duyduk. Evet öyle idi, çünkü o zamanlar ülkemizin sahil kesimleri ve diğer kültür turlarının yapıldığı bölgeler beton yığınlarıyla doldurulmamıştı. Efes antik şehrini ziyarete gelen bir turist ziyareti bittiğinde bile hâlâ 2 bin yıl öncesinin izlerini taşıyan Selçuk ilçesindeki basit ama temiz konaklama tesislerinde kalıyor ve daha mutlu oluyordu.
Konaklamaların bu şekilde yöre işletmelerinde yapılması, turizm girdilerinin doğrudan yöreye kalmasını sağlıyordu. Derken büyük otelleri ve tatil köylerinin her tarafı doldurması ve daha sonraki süreçte “özelleştirme furyası” ile yabancılara peşkeş çekilmesi sonucunda, artık konaklama girdileri de yöre halkının cebine değil, yabancı şirketlerin cebine girmeye başladı.
Tur firmalarının araçlarda bulundurması gerekli olan evraklardan birisi olan “tur programı” evrakına bakıldığında hiçbirisinde “alışveriş” durak yerlerinin belirtilmediğini görürsünüz. Fakat gerçek olan, her tur firmasının ya halı ya kuyum ya da deri satışı yaptırmak için turlarını alışveriş noktalarına soktuğudur. Yol denetimlerine çıkan Kültür ve Turizm Bakanlığı ve TÜRSAB görevlilerine önerim, idare-i maslahatçılığı bırakıp gerçek anlamda denetim yapmaya başlamalarıdır.
Artık durum o hale geldi ki, bazı tur firmaları neredeyse verdikleri tuvalet molalarından bile komisyon almaya başladılar. Siz dünyanın neresinde gördünüz yemek yediğiniz restoranın tuvaleti için ayrıca para ödendiğini. Restoran ruhsatı alabilmeniz için zaten tuvaletiniz olmak zorunda ve yediğiniz yemek karşılığında ödediğiniz ücretin içerisinde o işletmenin “ruhsatı gereği” sağlamakla mükellef olduğu tuvalet de var. Ama gelin görün hangi dinlenme tesisinde durursanız durun tuvalet için ayrıca para tahsilatı yapılmaktadır.
Bir beldeye gidersiniz belediye görevlileri hemen gelip otopark ücreti olarak otobüs başına 25 YTL para alır, ama otopark göstermez, yine aynı belediye dönüşte turistlerin tuvalet ihtiyacı gereği kullandığı belediye tuvaletinden kişi başı 2 YTL para alır ve bunun adına da turizm denir.
Sayın belediyeler benden otopark ücreti alıp otopark bile göstermezken, bir de tuvaletten para alarak kendinizi belki çok zeki sanabilirsiniz, ama bunun adına “literatürde soygunculuk” denir.
Efes antik şehrine girişte 20 YTL kişi başı giriş ücreti ödersiniz, ama antik şehrin hemen çıkışındaki tuvaletlere ayrıca para ödemek zorunda kalırsınız. Söyler misiniz bu 20 YTL kişi başı ücret niye ödenir, bu giriş ücretini alan kurumların sağlamakla mükellef oldukları altyapı tesisleri bu fiyata neden dahil olmaz?

Yazarın Diğer Yazıları