Kültüre ve turizme ayrı Bakanlık

Yıllardır yapıla gelen hatalar sonucunda, aslında kültürel emperyalizmin pençesine düşmemizin birinci sorumlusunun, Kültür Bakanlığı’nın gerektiği gibi bir görev tanımının yapılmamasından kaynaklandığını  düşünüyorum. 
Sorgulanmayan ve yıllardır çıkar çetelerinin her tarafından aşındırdığı ve sömürdüğü kültürel varlıklarımız, Kültür Bakanlığı’nın görev tanım ve sorumluluklarındaki eksiklikler nedeniyle devam etmekte. 
Kültürel varlık denilince, yalnızca arkeolojik sit alanlarını, tarihi binaları ve folklorik değerleri  “değer”  sayan bir anlayışa sahip olan politikacılar ve onların yağdanlıkları yüzünden, bugün Türk Kültürünü ve değerlerini ne pahasına olursa olsun maddi ve manevi tüm önlemleri alarak korumakla görevli olması gereken Kültür Bakanlığı, plajda bikinili turistlerin yatıp güneşlendiği ve bunun da adının  “turizm”  olduğu bir zihniyet ile, aynı çatı altında bulunduruluyor.
Oysa ki 1983 yılında çıkan  “Turizm Teşvik Kanunu”  incelendiğinde, Kültür ve Turizm Bakanlıklarının ayrı ayrı olması gerektiği daha iyi anlaşılacaktır. Kültürel varlıklarımız olarak (her ne kadar kültürel varlık kayıtlarında yerleri bulunmasa da) koylarımız, ormanlık alanlarımız, sahillerimiz ve tarım arazilerimiz,  “Kültürel Varlıklarımızdır” . 
Üniversitelerde  “Osmanlı Mimarisi ve Sanat Tarihi”  diye dersler okutacaksınız, bu derslerde konu olarak işlenen tüm varlıkları  “Kültürel Varlık” olarak anlatacaksınız, Cumhuriyet öncesi ve sonrası  “Şehircilik Kültürü”  diye konular işleyeceksiniz, ardından da koylarımızı, sahillerimizi, ormanlarımızı yok eden, temsil ettiği sektörü  “bacasız fabrika”  diye tanımlayarak halkı yanıltan Turizm Bakanlığı ile Kültür Bakanlığı’nı aynı çatı altında birleştireceksiniz
Bu olsa olsa  “kediye ciğeri emanet etmek”  deyimi ile açıklanabilir. Yapılan değişiklikler göstermektedir ki, Kültür Bakanlığı’nın Turizm Bakanlığı ile birleştirilmesi ile  “Turizm Teşvik Kanunu”  dayanak gösterilerek yağmalanacak  “Kültürel Varlıklarımızın”  korunmasının önüne geçilmiş olunmaktadır
Kısacası daha düne kadar kimsenin bilmediği ve 1988’den sonra Türk insanının tanıdığı turizm sektörünün önündeki tüm engelleri kaldırmak için, binlerce yıllık kültürel bilgi ve birikimin ürünü olan  “Kültürel Varlıklarımızın”  yegane koruyucusu olan, Kültür Bakanlığı, turizm yağmacılarına sorun çıkarmasın diye, Turizm Bakanlığı ile birleştirildi.
Başka ülkelerin Kültür Bakanlıklarına baktığımızda, kendi kültürlerine dışarıdan yapılacak tüm müdahaleleri engellemek üzere teşkilatlanmış durumdalar. Ülkelerine sahip olmalarının en birinci temeli olarak, milli kültürlerini korumak, yaşatmak ve sonraki kuşaklara aktarmak bilincinde olan Kültür Bakanlıkları, tüm mesailerini de bunun için harcamaktalar.
Dışarıdan gelen ve kültürel yozlaşmaya yol açacak tüm açıkları engelleyici yasalar çıkararak, yayınları engelleyerek, yabancı kelimelerin kullanımını yasaklayarak ve hatta istihbarat teşkilatları da kurarak, milli kültürlerine zarar veren tüm unsurlarla mücadele etmektedirler.
Ama görülen odur ki, bugünkü düşünce “turizmden para gelsin de karşılığında ne giderse gitsin” , “kültürel asimilasyon ne kadar hızlı olursa batı ile entegrasyonumuz o kadar çabuk olur”  temelleri üzerinde yükselmekte. 
Verdiğim son iki örnek bile aslında bu iki bakanlığın neden ayrılması gerektiğini kesin olarak açıklamaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları