Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Yavuz Selim DEMİRAĞ

Kumpasın görüntüleri

Sisler dağıldıkça manzara meydana çıkmaya başladı. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk gibi kumpas davalarında yargılanan binden fazla insanın içinden biri çıkıp da “evet, yaptık..”  demediği gibi “gizli tanık olun” tekliflerini de geri çevirmişti. Arama, gözaltı ve savcılık sorguları esnasında masumiyetlerine inandıkları için çoğunluğu tutuklanıp yıllarca hapis yatacağını da aklına bile getirmemişti. Yine de içlerinden bir tane  “itirafçı” çıkmayışı kimsenin dikkatini çekmedi. 

Bu günlerde “paralel yapı avına çıkanlar”  ile  “ateş olmayan yerden duman tütmez”  diyenler ve  “darbeciliği gelenek haline getiren askerin burnu sürtülmeli” inancına sahip olanlar kumpas esnasında ellerini nasıl da oğuşturuyordu. Suçlanan asker ise iddiaların hepsinin doğru olacağı kanaatinde olanların bugünkü  “U”  dönüşlerine bakmayın. İlk fırsatta hedefte asker olunca görevlerini itina ile yerine getireceklerdir. Söz konusu güruh kumpas davalarındaki savunmalara hiç kulak vermedi. Duruşmaları merak edip takip etmedikleri gibi avukatların mahkemeye sunduğu delillere de göz atmadılar. Kendilerine gönderilen mektup ve e-postaları açmadılar bile. Bu satırların yazarı gibi bir elin parmağını geçmeyen gazetecilerin haber ve yazıları da görmezden gelindi, yok sayıldı. Daha savcılar iddianameyi yazmadan çoğu davanın ortak senaryosu  “buzdolabının arkasına saklanan delil” lerin inandırıcı olmadığını,  “devletin teğmeni evinde, iş yerinde buzdolabının arkasına niçin suç unsuru saklasın?”  diye sorduk. 
Her biri on binlerce öğrenci arasından sınav ile seçilmiş,özel eğitimden geçmiş, IQ seviyesi yüksek bu insanlarla beraber, okuyup-yazan, yorumlayan sıradan insanların da zeka seviyeleri ile alay edilmişti aslında. Polisler talimat üzerine sözde delil toplama sırasında arkalarında kocaman çamlar devirerek gidiyorlardı. Zücaciyeciye giren filler gibi kırıp-döküyorlardı.
Geç gelen hukuk, hukuk olmasa da hukukun üstünlüğüne ve adaletin eninde sonunda yerini bulacağına inanan insanların sabırlı bekleyişinin karşılığı geldi. Pandora’nın Kutusu açılınca polislerin bir kısmı gerçekleri itiraf etmek zorunda kaldılar. Onlardan biri Üsteğmen Onur Süer’in evini arayanlardan. Operasyona gitmeden önce dönemin polis amiri (sonra emniyet müdürlüğüne terfi etti) Mehmet Emin Çakıcı’nın  “özellikle buzdolabının arkasını kontrol etmeleri”  emrini verdiğini mahkeme huzurunda açıkladı. Yasaya göre ev sahibi olmadığı zaman arama yapmanın koşulları var. Ama Onur Üsteğmenin ev sahibi Ayşe Akman kiracısının evde olmadığını beyan etmesine rağmen polislerin eve girdiğini belirtiyor. Giriyorlar ve bırakıyorlar yani.. Sonra yeniden giriyorlar ve buzdolabının arkasında bilgisayar harddiski buluyorlar. Ne hikmetse tozlu yerde ter temiz harddisk var. Polis temiz oluşuna şaşırmıyor. Ama yıllar sonra itiraf ediyor. Onur eve gelip, çıktığı iddia edilen harddiskin yasaya göre imajının verilmesini istiyor. Polis teknik imkanı olmadığını söyleyip vaziyeti geçiştirmeye kalkışınca gözlemci olan Jandarma imajı verebileceklerini ifade ediyor. Ama amir Çakıcı durumu savcıya soracağını söylüyor. Savcı ile görüşüp görüşmediği meçhul. Sonuçta polis memuru Adem Demir’in beyanına göre imajı vermeden arama mahallinden ayrılıyor. Onur Süer bu harddisk yüzünden üç yıla yakın hapis yatıyor.
Dünkü duruşmada Mahkeme Başkanı Orhan Kızıltaş “Arama görüntülerini izleteceğim. Özellikle 57. saniyeye dikkat edin”  diyerek görüntüleri izletti. Bir polis elinde siyah renkli poşet ile evin üst katına çıkıyor ve sonra poşetsiz bir şekilde aşağı iniyor. Arama başlıyor, alt katta bir şey bulunamayınca yukarı kata çıkılıyor. Polis siyah poşetin içinde bir şey bulup delil torbasının içine bırakıyor. Hakim duruşma sırasında poşeti koyan polis Ali Bekar ile aramayı yöneten amir Yaser Özoğul’u telefon ile arayıp duruşmaya gelmesini istiyor. Görevden atıldığı anlaşılan Yaser Özoğul avukatı ile görüşmesi gerektiğini belirtirken Ağrı iline sürüldüğü iddia edilen polis memuru Ali Bekar’a ise ulaşılamıyor. Bu evde yapılan arama tutanağının imzalatıldığı Narin Korkmaz’ın babasının görme özürlü olduğunu hatırlatmaya bilmem gerek var mı? Beş ay boyunca Narin Korkmaz’ı fiziki olarak takip eden polis memuru Hanifi Aydın ise takip esnasında suç unsuruna rastlamadığını yine huzurda belirtiyor. Ancak Narin üç yıl boyunca özgürlüğünü kaybetmiş kimsenin umurunda değil.

Yazarın Diğer Yazıları