Kur artışında soru işaretleri

TÜİK, Nisan ayı Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksini (YD-ÜFE) açıkladı. Nisan ayında YD-ÜFE yüzde 4 arttı. Nisan'dan Nisan'a son bir ayda ise yüzde 21.72 oranında arttı.

Nisan ayında aylık ve yıllık bazda YD-ÜFE'de en yüksek artış sırasıyla 9.54 ve yüzde 32.53 oranıyla kok ve rafine ürünlerinde oldu. Zira bu sektör en fazla ithal girdi kullanan sektördür.

YD-ÜFE endeksi aylık ve yıllık olarak içerde üretilip ihraç edilen malların üretici fiyatlarındaki değişmeyi, FOB satış fiyatından ölçen bir endekstir.

İhracat mallarının üretim maliyeti neden bu kadar artıyor?

Tek nedeni elbette üretimde yüksek oranda ithal girdi kullanılmasıdır. Zira kur artışı ithal girdi fiyatlarını da artırıyor. Eğer ihracat mallarında ithal girdi payı yüzde 10 gibi düşük düzeyde olsaydı, kur artışı YD-ÜFE artışını çok az etkilerdi.

Aslında istikrarlı bir ekonomide millî para değerli ise ithalat daha ucuza gelir ve ithalat artar... Dış ticaret açığı oluşur. Millî para düşük değerde ise ihracatta rekabet imkânları artar ve ihracat artar. Dış ticaret fazlası oluşur. Çin baskılara rağmen dış ticarette açık veririm diyerek millî parasının değerlenmesini önlüyor.

Türkiye'de dış açık ayağı çalıştı. İkinci ayak çalışmadı.

2012 öncesi TL değerli idi. 2007 sonunda Merkez Bankası 2003-TÜFE bazlı reel kur endeksi 128 idi. Yani TL yüzde 28 daha değerli idi. Gerçekte TL'nin 1.50 olması gerekirdi. Bu demektir ki ithalatçı 1.50'ye ithal etmesi gereken bir ara malını 1.17 TL'ye ithal etti. Herkes iplik fabrikaları gibi ara malı üreten  fabrikaları kapattı. Yerine ithalata yöneldi. Dış ticarette açık verdik. Ancak giren sıcak para cari açıktan daha fazla olduğu için kur artmadı. 

Geldik 2012 sonrasına... Bu defa TL düşük değerde kaldı. Söz gelimi dün itibariyle TL döviz sepetine göre yüzde 25-yüzde 26 dolayında daha düşük değerde idi.

Yani bir doların 4.60 TL değil, 3.60 TL olması gerekirdi. Bu demektir ki bir dolarlık ithalat 90 kuruş daha pahalıdır. Yerli üretim daha avantajlıdır. İthalat pahalı olduğu için ithalatın azalması, ihracatta rekabet gücümüz arttığı için de ihracatın artması gerekirdi. Ne var ki üç nedenden dolayı sistem çalışmıyor.

1-            Üretim ithalata bağımlıdır. İhracatçıların belirttiğine göre, ihraç malı üretiminde yüzde 70-yüzde 80 oranında girdi olarak ithal malı kullanılıyor. Bu demektir ki kur arttıkça, ihracat malının maliyeti de artıyor. Söz gelimi 100 dolarlık ihraç malında yerli katma değer 20 cent oluyor. Fiyatı belirleyen ithal girdi oluyor.

2-            İthalat pahalı gelince, işletmelerin yatırım yaparak yerli üretime geçmesi gerekir. Ne var ki yerli veya yabancı Türkiye'de yatırım yapmıyor. Çünkü OHAL var. Hukukun üstünlüğü kayboldu. Yargıya güven azaldı. Mülkiyet güvencesi konusunda tartışma var. İnsan hakları ve siyasi özgürlüklerde kayıp var. Bunun için de siyasi iktidara güven yok. Yatırım altyapısı yok.

3-            Siyasi iktidar ekonomik sorunlara ve istikrar sorunlara karşı da makul ve rasyonel kararlar alamıyor, günübirlik uygulama dışına çıkamıyor. Söz gelimi faiz, iktisat politikasının önemli bir aracıdır. Kurlarda panik yaşanırken  faizin artması ve MB'nin daha fazla müdahale etmesi gerekir. Bunlar yapılmıyor. Tersine faiz insin denilerek, kur artışına adeta körükle gidiliyor. Neden? Nedeni muğlak olunca, piyasa dinamikleri çalışmıyor.

Eğer farklı hesaplar ve beklentiler yoksa, Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Bugün yaşadığımız kaosu ancak rasyonel ve konjonktüre uyan politika ve kararlarla önleyebiliriz. 

Yazarın Diğer Yazıları