Kurt Dağı'ndan görünen Astana gerçeği!..

ABD'nin  PKK/YPG'ye zırhlı araç desteği yaptığını sağır sultan bile biliyor. Bölücü terör örgütü mensupları Suriye'de bu zırhlı araçlarla şov yapıyormuş!.. "Çözüm süreci"nin bir zamanlar dokunulamaz paydaşı, "kitarcı çocuklar", "sazcı kardeşler," Mehmetçikleri kendi sınırlarımız içinde ABD'nin silah ve mühimmatını kullanarak,onlardan aldığı eğitim vs. destekler  ile  şehit etmiyor muydu?..

Acı acı bakıyorum bu gaflet ve dalalet tablosuna!..

 Astana'da önceki gün sona eren (Suriye konulu) teknik zirve ile  birlikte burnumuzun dibinde olup bitenlerden, saha gerçeklerinden haberimiz var mı?.. Aşağıdaki fotoğrafa bir bakın:

Burası Kilis ilimizin hemen dibindeki Kurt Dağı. Kabaca anlatmak gerekirse, -görünen- uçtaki karakolumuz. Yani, dağın eteğinden sınırımız geçiyor. Aslında bu sınır, dağın tepesinden geçmesi gerekiyor. Ama, zamanında yetkililerimiz savunma zorluğu olmasın diye sınırı alttan geçirmişler. Dağın, hemen öteki tarafında neler oluyor?.. PKK/YPG her gün iş makineleri ile harıl harıl bir çalışma yürütüyor. İstihbarat birimlerinin raporlarına göre dağı delik deşik etmişler. Sığınaklar, cephanelikler, silah depoları inşa edip, yollar açıyorlar.

Ne yapıyoruz?.. Sadece seyrediyoruz...

Astana zirvesinde önümüze konulan ve özerk Kürt bölgesine itiraz edemediğimiz, Rusya'nın hazırladığı  Suriye anayasa taslağı ile ilgili yazımızı hatırlayın. Şimdi, önceki gün sona eren teknik zirvenin perde arkasını aralayarak devam edelim. El Bab'daki  şu andaki saha gerçeğinden başlayalım.

Bölgedeki askeri kaynaklara göre:

"IŞİD'in büyük kısmı El Bab'dan çekildi. Sivillerin içindeki canlı bombalar dışında kalan yok. Dayanacak güçleri, silahları da kalmadı. Son kozlarını oynuyorlar. Rakka'dan gelenler çok zayiat verdi. Rakka yolunda PYD ve Esad güçleri var. El Bab'ın önemli semtlerinde Esad'a ait güçler var. Esad da şunu görüyor; ne olursa olsun El Bab'ı Esad'a verecekler."

Astana'daki teknik zirveyi takip eden diplomatik kaynaklara göre:

"Astana toplantısında Rusya'nın ve İran'ın tavrı; barış süreci hayata geçtiğinde Kürtlere bir parmak bal çalacaklar ama denetimi Esad'a verecekler. Suriye'nin her bölgesinde yönetimi Esad'a verecekler. Gerçek yönetim bunlar. Ordu bu, polis bu, siz de Kürtsünüz, vali, belediye başkanı sizden olsun deyip bu yönde bir çalışma yapacaklar. Bir federasyon olur. Orada bir başkanlık sistemini oluşturmak istemeleri, insanların kendi dillerine konuşmalarına izin verilmesi, kantonlar, özerk bölgeler oluşturulması, Suriye anayasasına bunun yazılmasının ana nedeni bu zaten. Herkes memnun. Türkiye'nin buna karşı çıkma şansı yok.

Astana'dan çıkan sonuca, silahların bağlı olmasına paralel olarak süreç devam edecek. Sonuçta biz çekildiğimizde Esad'a bırakacağız, şansımız yok. Esad'da burada vali, kaymakam atarsa başarısı olur. Bizimle teması olmaz. Rusya işin içinde. Rusya, Esad ve Kürtlerin denetimi benimle olsun, gerisi ne yaparsa yapsın diyor. Rusya'nın bu süreçte ana isteği IŞİD'in içindeki Çeçen militanların bir daha Rusya'ya dönmelerinin engellenmesi.  Rusya çok sıkıştırdı Türkiye'yi. Ekonomik anlamda da sıkıştık. Ekonomik, siyasi, coğrafi, jeopolitik anlamda sıkıştığımızı görüyorlar. Herkes bundan pay kapmak istiyor."

Fırat Kalkanı operasyonu devam ederken, bölgedeki askeri kaynaklara göre de Türkiye'nin bırakın 20 kilometre derinliği,  ancak 15 kilometre derinliği kontrol edebilmesi mümkün olabilecek!..

Astana'yı çözebilmek için Kurt  Dağı'nı iyi görmek gerekir!..

Aytun Çıray'dan cevap    

***

TBMM Darbe Araştırma Komisyonu "FETÖ" dosyasını kapattı ama tartışmalar hâlâ devam ediyor. Avukat Rasim Kuseyri'nin, CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın komisyonda söylediklerine verdiği cevabı buradan sizlere iletmiştik. Cevap hakkı kutsaldır. Aytun Çıray da, Kuseyri'ye, kendisi hakkında söylediklerine ilişkin bir cevabi ihtarname gönderdi. Çıray'ın  avukatı vasıtasıyla, Sincan  Kapalı Cezaevi'nde tutuklu olan Rasim Kuseyri'ye gönderdiği cevabi  ihtarnamenin en can alıcı bölümüne cevap hakkı kapsamında yer veriyorum:

"Makamı ve görevi gereği FETÖ kalkışması hakkında araştırma yapmak, görüş almak ve vermek ve üçüncü kişilerin açıklamalarını değerlendirmek müvekkilimin en doğal hakkı ve görevidir. İhtarnamenizde yer alan 8 maddelik açıklama da bu bağlamda değerlendirilmektedir. Ancak, İhtarnamenizin 5 numaralı bendinde yer alan ve gerçek dışı olduğunu söylediğiniz kaynağı ise doğrudan muhatabın eşi olup, TBMM'de resmi kayıtla ziyaretçi olarak müvekkilimi ziyaret ettiği bir anda ve tanıkların huzurunda bu hususu dile getirmiş "Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ 17/25 aralığa kadar eşimin müvekkiliydi" demiştir. Haber kanallarında yer alan gerçeğe aykırı bilgi ve değerlendirmeler var ise bunların sorumluluğu ilgilisine ait olup müvekkilim ile arasında illiyet bağı kurulamaz. Muhatabın suçlu olup olmadığı bağımsız Türk yargısının münhasır yetki ve görev alanındadır. Müvekkilimin yargılamayı etkileme gibi bir amacı, faaliyeti ve etkisi bulunmamaktadır."

Yazarın Diğer Yazıları