Kürt ile Kürtçüyü ayıralım

                Ülkemiz için en önemli sorun insanların konuştukları ana dile göre ayrıştırılmaları ve haklarında kolay ve basit genellemelere gidilmesidir. Kurmançça veya Zazaca konuşan vatandaşlarımıza yanlış etiketler vurulmaktadır. Ülkeyi yönetenlerin terörist başını Kürtlerin temsilcisi gibi görmeleri ve onun görüşlerinden istifade edilebilirliğini ileri sürmeleri ne kadar yanlışsa; Kürt vatandaşları da kolay ve basit genellemeye giderek terör örgütü üyesi gibi görmek o kadar yanlıştır. Kürt ile Kürtçü birbirinden çok farklıdır. Türkiye'de bir Kürt sorunu değil; Kürtçülük sorunu vardır. Bu konu maalesef siyasi rant hesaplarına bir malzeme olmuştur. Kürtçülük sorunu da Kürtlerin değil; Kürtleri dün Osmanlı'ya, bugün de Cumhuriyet Türkiye'sine karşı kullananların sorunudur. Asıl amaç bazı Kürtlerin ve terör örgütünün Büyük Ermenistan için malzeme olmasıdır. Kullanılanlar zamanla kolay atılır. Günümüzde terörle iç içe olan, sadece Kürtleri değil Anadolu halklarının temsilcisi olduğunu iddia eden malum partinin ve bazı temsilcilerinin Ermenistan ile yakın temasta olmaları bundandır. Hayali Ermeni iddialarını destekleyen, Erivan'a destek için giden malum partili belediye başkanları vardır. Van'da Ermeni mezalimini yok sayan bu iş birlikçiler, önce eski Van ile yeni Van arasındaki farkı yakalasınlar. "Anadolu'daki emanetlerinizin bekçileriyiz", diyerek Erivan'dan alkış alanlar, başkaları adına ülkelerine savaş açanlardır. Hilale karşı Haç'a malzeme olanlardır.

                Bir eş başkan bayrağa düşman olmadıklarını söylüyor. Kendilerini Türk Milletine mensup hissetmeyenlerin bayrakla da millî kimlikle de sorunları vardır. Kongrelerinde Türk bayrağı asmayanlar, bayrağı indirenler, Diyarbakır'da bir askeri üssün önündeki direkten bayrağı indirip atanlar, bayrak dostu mudur?

                Türkiye'de asıl sorun ülkeyi yönetenlerin bölücü ırkçılık sorununu demokrasi içinde çözülemez noktaya taşımalarındaki ihmal ve gaflettir. Terörü bizzat yönetenler azdırmış, ona yeni mevziler kazandırmışlardır. Vatandaş terör örgütüne yönlendirilmiştir. Çıkarılan birçok kanun özellikle Yerel Yönetimler Yasası ve İç Güvenlik Yasası'ndaki değişiklikler sadece birer örnektir. Ülkeyi yönetenler sık sık "terörle bir yere varılmaz; terör daha fazla demokrasiyle çözülür; hak ve imtiyaz verirsen birlik sağlanır" anlayışından hareket ederlerdi. Bundan dolayı terörle mücadele, müzakere ve pazarlık safhasına dönüşmüştür. Yenikapı mitigleriyle bu iş olmuyor.

Hem etnik milliyetçiliğe karşıyız diyeceksiniz; hem de yıllardır etnik merkezli politikalar uygulayacak ve bunlara göz kırpacaksınız. Bu çelişkileri yaşadı bu ülke... Kaldı ki, etnik milliyetçilik kavramı da yanlıştır. Etnik grupların değil; milletleşmiş toplumların milliyetçiliği olur. Milletleşemeyen, millî seviyede mutabakat kuramayan toplumlar etnik ve mezhep çatışmaları ile uğraşır durur. Demokrasi de onlara çok yabancıdır. Uygulamak isteseler de uygulayamazlar.

                Türk Milletine mensup herkesin, müslim veya gayrimüslim, hangi etnisiteden olursa olsun; milliyetine ait olan milliyetçiliğe sahip çıkması tabiidir. Türk Milliyetçiliği etnik ölçekli bir kavram değildir; bundan dolayı etnik çağrışım yapmaz. Türk Milliyetçiliği, Türk Milletini bir bütün olarak bağımsız ve hür yaşamasını sağlayan iradenin adıdır. Diğer milletlerin varlığını da inkâr etmeden, dünyayı daha adil, anlamlı ve istismar edilmeden yaşayabilmenin reçetesidir. Milliyetçilik kimsenin tekelinde de değildir. Duygusal düşmanlığa da girmez. Bu sene Hacda hayatını kaybeden hacılarımız milliyetleri itibariyle Türk hacılarıdır. Bunların ne kadarı Kürt, Zaza veya Çerkes gibi ayrıştırmaya kalkmak, ayrıntıyla uğraşmak ve etnik ırkçılığa özenmektir.

                Dün Sevr ve Mondros barışı ülkemiz için nasıl bir barış sayılamazsa; bugün de buzdolabına konulan, çöken terör soslu sözde çözüm süreci de ülke yararına bir çözüm olamaz. Sorunların çözümü Türkçe yer adlarını değiştirip mesela Güroymak'ı Norşin yapmaktan, Türk kimliğini reddetmekten geçmez. KCK'ya af çıkaranlar şimdi çark ediyorlar. Analar ağlamasın diyenler, ülkenin anasını ağlattılar. Bilhassa Suriye politikasındaki yanlışlar ve çelişkiler ülkeyi bölgesel terörün ithali ile karşı karşıya bıraktı. Bir dönem IŞİD'e doğrudan veya dolaylı destek olanlar, diğer bir dönem Kobani'ye, peşmerge ve PKK'ya destek olur hale geldiler. Ülkeyi de yalnızlaştırdılar. Şimdi ise yanıldık ve aldatıldık diyorlar.

 

Yazarın Diğer Yazıları