Kurtarıcı
“Yeni yüzyılın kurtarıcısı olarak sizi görüyoruz” diyor, Sayın Bahçeli!
Bu cümleleri ilk duyduğumda aklıma, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra, 13 Ekim 1980’de tutuklanıp önce Buca E Tipi Cezaevi’nde, sonra da 19 Ağustos 1981 tarihinde yargılandığımız Mamak Askeri Cezaevi’nde geçirdiğimiz günler aklıma geldi.
Ne günler, ne aylar, ne yıllardı?..
Ne işkencelerden yılmıştık, ne idamlarla yok olmuştuk…
Kurtarıcı beklemedik, kurtulmayı da beklemedik! İnandığımız bir dava için ödediğimiz bedeldi bu günler; sabrettik…
Ben 8 Şubat 1964 doğumluyum.
İnandığım için bir neferi olduğum MHP ise 9 Şubat 1969 yılında kuruldu.
Ben henüz 16 yaşındayım, MHP 11 yaşında.
MHP ve Ülkücü kuruluşlar yargılanıyor; 1 numaralı sanık(!) Başbuğ Alpaslan TÜRKEŞ, 428 numaralı sanık ben.
Başbuğ ile kader arkadaşlığını, O’nun ile yargılanmanın onurunu yaşadık. Ve bu onuru ömrümüzce taşıdık.
Darbeyi (olgunlaştırarak) yapan Kenan Evren “bir sağdan bir soldan astık!” diye anlattı; idam edilen dokuz arkadaşımızı.
İdam edilen arkadaşlarımızı anlattılar; idamında bulunan imamlar, avukatlar… Bu anlatılanlardan öyküler yazıldı… Gördük ki dokuz arkadaşımız arkalarına bakmadan sehpaya yürümüşler;
kurtarıcı aramadan, beklemeden... Her biri sehpaya yürürken “beni kim kurtaracak” düşüncesiyle arkasına bakmadan…
Yani, (O'ndan başka ilah yoktur, hayat verir ve öldürür. Sizin rabbinizdir, önceden gelip geçmiş ecdadınızın da rabbidir. Vakıa Suresi 60-61. Ayet: Aranızda ölümü biz takdir ettik; sizi benzerlerinizle değiştirmemiz ve bilemeyeceğiniz bir şekilde sizi yeniden var etmemiz hususunda bizim önümüze asla geçilemez.) “Kurtarıcıya” yürümüşlerdi…
MHP 9 Şubat 1969’da kurulduğundan bu yana Türk milletine hizmet edecek “idealist vatan evlatlarının” önemli bir buluşma adresi olmuştu.
Bu adreste kendini ve kişiliğini bulanlar, hiçbir şekilde sorunlar ve zorluklarda kurtarıcı aramamışlardır.
Kurtarıcıyı vicdanlarında ve mücadelelerinde oluşturmuşlardır.
Hayatı bir kurtarıcıya ihtiyaç duyarak yaşamak, ne büyük aşağılayıcı bir “çaresizliktir” bir ülkücü için…
Vatanı, milleti, inançları için yaşamak; ideali olmuştur ülkücünün, milliyetçinin.
Milliyetçilik, milletin bizzat kendisine umut vermektir. Milletin umudunu bir kişinin yaratacağı mucizeye bağlayıp “kurtarıcı aramak” Türk Milliyetçiliği olabilir mi? Dindarlık olabilir mi?
Değerli Yeniçağ okuyucuları, Türk tarihinin önemli isimleri, kahramanları, Büyük Selçuklu Devleti’nin ikinci hükümdarı Sultan Alparslan 43 yaşında, İstanbul Fatihi Fatih Sultan Mehmet Han 49 yaşında, Osmanlı’nın büyük komutanı Enver Paşa 41 yaşında, Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk 57 yaşında ömrü hayata veda etmişlerdir.
Allah Resulü İslam peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V) 63 yaşında vefat ettiğini düşündüğümüzde, hiçbir insanı kurtarıcı ilan etmek doğru gelmiyor bana.
Üstelik neden kurtuluyoruz?.. 22 senedir kurtulmamız gereken hâle nasıl geldik?..
(Gaşiye 21-22) “O halde (Resûlüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin” diyen Allah, Peygamberine vermediği kurtarıcılık görevini, kim/kime neden veriyor?
Hiçbir kimse kurtarıcı olmuyor, ancak milliyetçiler eli/kolu, gözü bağlı bir şekilde “İslamcılara!” teslim ediliyor. Niçin?..
“Liderin lideri” olamayacağına göre, MHP’nin lideri artık Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan mıdır?..