Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Kürtler AKP’ye helal CHP’ye haram mı?

İtiraf etmek gerekir ki, bir çok hadisenin gerçekten ‘hayır’ mı yoksa ‘şer’ mi olduğu ancak aradan yıllar geçtikten sonra anlaşılabiliyor.

Malum kaset operasyona maruz kalan Deniz Baykal daha CHP Genel Başkanlığı koltuğundan ayrılmasının ardından bazı kesimler feryad-ı figan etmeye başlamıştı.

Hatta ve hatta aralarında  “Kahrolası karanlık odaklar, kim sızdırdı bu kaseti?”  diye gözyaşı dökenler bile vardı.

Sakın yanlış anlaşılmaya, bu gözyaşı sahipleri öyle sanıldığı gibi CHP’li falan değildi; bizzat iktidar partisi ile ‘göbek bağı’ olanlardı.

Zira, onlara göre Baykal, eşi menendi bulunmayan bir muhalefet sembolü idi.

Zira, zamanında  “Buyrun, buradan geçin”  diyen ve ‘Başbakanlık’ koltuğunu ‘altın kase’ içerisinde Sultan hazretlerine sunan da bizzat muhteremin kendisiydi.

İktidarı her seferinde ‘elinin tersi’ ile iten ve ‘sürekli muhalefette kalma’ olma güdüsü ile hareket eden bu anlayışı hangi iktidar el üzerinde tutmaz ki?

Amma velakin, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık koltuğuna oturması ile CHP’de iktidara ‘alternatifsiz’ olma şerefi bahşeden anlayış bir anda alabora oldu.

CHP, ‘laik-antilaik’ ekseninde sürdürdüğü muhalefet anlayışını terk ederek ‘sosyal nitelikli’ politikaları ön plana çıkarmaya, ‘millet’ ile barışmaya başladı.

*  *  *

İşte o zamana kadar ‘36.5 milletten’ bahsedip, ‘Türk’ kimliğine karşı savaş açanlar; devletin ‘üniter yapısını’ hedef alıp ‘açılım üstüne açılım’ yapanlar, bir anda tavır değiştirip ‘nesep’ ve ‘soy sop’ uzmanlığına soyundular.

Evvelemirde ‘henüz Kemal’e ermemiş zatın’ zürriyeti ve mezhebi masaya yatırıldı.

Oysa buna teşebbüs edenlerin aslında kendi durumları pek de iç açıcı değildi; ki ‘Rum tohumu’ ve ‘Gürcü kırması’ iddiaları bir anda suratlarına çarpılıverdi.

Madem ‘bel altına’vurmak mubah, o halde “Buyurun işin içinden çıkın” 

denildi.

Değil mi ki memleket ‘36,5 milletten’ ibaretti, o zaman ‘etekteki taşları’ dökmenin vakt-i zamanıydı.

İktidar sahipleri, ne zaman ki yedikleri haltın ‘ters tepmeye’ başladığını gördüler, işte o zaman, muhalefeti topyekun ‘ihanet cephesi’ kurmakla itham etmeye başladılar.

Muhalefet partileri, Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerden oy alabilmek için bir takım manevralara girmeye kalkışırsa eğer maazallah tu kaka.

Ama kendileri ‘çözüm’ adı altında ‘bölücülüğü’ alabildiğince kaşıyıp, ‘üç beş çapulcuyu’ yanlarına çekerler ise demokrasi zaferi.

Bunun literatürdeki karşılığı şu:

- “Böl, parçala, yönet; ama senden parça bölen çıkarsa dön bu sefer

küfret.”

*  *  *

Malum odaklar, şimdi hep bir ağızdan koro halinde,  “AKP eğer tek başına hükümet olamazsa CHP, MHP ile koalisyon kuracak, HDP’de dışarıdan destekleyecek”  yalanını pompalıyorlar.

Bu iddianın ‘faraziye’ dahi olamayacağını kendilerini biliyorlar; fakat oyunu kuranlar, bunun ‘iktidar hanesine’ artı olarak kaydedilmesi için ellerinden geleni yapıyorlar.

Mesela Sultan hazretleri gittiği her yerde göğsünü gere gere  “Benim partimde 80 tane Kürt milletvekili var”  diye ferman buyururken Yozgatlı, Kayserili, Edirneli, Trabzonlu bunu asla sorgulamıyor.

Ama CHP ve MHP, ‘Kürt oylarına’

talip olunca, bir anda ‘bölücü’ haline geliyorlar.

Demek ki, ‘Türk’ün oyları ile ‘Kürt’ü Meclis’e taşımak mubah, ama Kürt’ün oyları ile ‘Türk’ü Meclis’e taşımak haram.

Düstur bu:

- “Ey CHP ve MHP, aklınızı başınıza alın. Bir tek Kürt’ün oyu ile tek bir Türk’ü Meclis’e taşıyamazsınız. Ama Amasyalı, Erzurumlu bir Türk’ü kandırarak Meclis’e istediğiniz kadar Kürt vekil sokabilirsiniz.”

Mesela İstanbul’dan Kürt vekil seçtirebilirsiniz de, Diyarbakır’dan Türk vekil asla.

*  *  *

Bu milletin ‘inançlarını’ alabildiğince kullananlar; kurban eti dağıtırken bile ‘kavmiyet taassubu’ile hareket edip ‘parmak hesabı’ yapanlar, bir gün mutlaka Yüce Divan karşısında hesap verecekler.

‘Kirli değirmene’ su taşıyanlar da günü geldiğinde ‘taşıdıkları suda’ boğulacaklar

Keser döner, sap döner.

Yazarın Diğer Yazıları