Kuzeyin davetsiz misafirleri!

Afrika, yıllarca insanı ve toprağıyla Avrupa’yı sırtında taşıdı ve besledi. Kuzeyi kalkındıran ana unsur sanayi devriminin yanısıra güneyin doğal zenginlikleri ve beşeri gücüydü. Avrupalının refahında, proletaryadan çok siyahi adamın artı değeri vardır. Hatta şartlar tersine dönüp  “İşçi Partileri”  iktidara gelmeye başladığında, yani gelir seviyeleri yükseldiğinde bunda en büyük pay Afrikalının alın teriydi.
Kuzey Yarım Küreden, 40. Paralelin üstünden gelen davetsiz misafirler, başta Afrika olmak üzere, Güney Amerika, Afrika ve Güney Asya’yı âdeta kanlarının son damlasına kadar istismar etti.
Sömürülen toprakların yerlileri alışık olmadıkları bu yabancıların vahşetleri karşısında sendelediler, gerilediler ve akıbetlerini çaresiz kabul ettiler. Çünkü Afrika’nın canavarları, hatta yamyamları dahi avını parçaladıktan sonra köşelerine çekiliyor ve diğerlerini serbest bırakıyordu. Bunlar ise eziyette, işkencede ve katliamda sınır tanımıyor, ellerindeki silahlarla bir köyü topluca yakıp yıkabiliyordu.
Sonuçta kaderlerine razı oldular ve kendi vatanlarında köleleştirildiler. İhtiyaç duydukları gıdalı ekinler yerine batı ve kuzeyin insanlarının ihtiyaç duydukları sanayi ürünlerini yetiştirdiler. Nihayet akursuların mecrası kaydırıldı, topraklarının verimi düştü ve zamanla iklimleri değişti. Şimdi dengesi bozulan dünyalarında kuraklık, açlık ve kıtlık yaşıyorlar.
Batının kazandığı para, hak etmedikleri haram bir paraydı. Sömürgeciler hırsları sebebiyle onu da kendi aralarında bile eşit paylaşamadı. Önce 1. Dünya Savaşında burunlarından geldi. Sonra 2. Dünya Savaşında neredeyse yediklerinin tamamını 5 yıl boyunca kustular. Şimdi yeni felaketlere doğru amansızca sürükleniyorlar.
Afrikalı ve Güney Amerikalı nisbeten uyanıp kendine gelince bu kez ucuz işgücü potansiyeliyle Çin devreye girdi. Çinli işçilerin maliyeti kölelerden bile ucuzdu. Ayrıca yurtlarından çıkarılmadan, bulundukları yerde, üstelik daha disiplinli ve nitelikli olarak boğaz tokluğuna çalışabiliyorlardı. Fakat artık onlar da uyanmaya başladılar. Maliyetleri her geçen gün artıyor.  Sonuçta beşer esir olmak istemediği gibi ecir (ücretli) olmak da istemez.
Başkasının emeğiyle geçinmek, uyuşturucu kullanımı gibi bir müpteladır. Alt sınıfa inmek, süper ligdeki takımın ligden düşmesinden daha zordur. Kolay kazanılan paranın tadı insanın karakterini değiştirmeye başlar. Doğunun ve güneyin kaynaklarıyla kuzeydeki ve batıdaki asillerin sayısı arttı, soyları çoğaldı. Ancak eskisi gibi ne şövalye ne de asilzade olabildiler.  Sonradan görme aristokratlar, geçmişlerini, kültürlerini, tarihlerini ve inançlarını dahi unutur. Ayrıca tekrar servis masasının arkasına geçmek veya önünde beklemek dayanılmaz psikolojik sorunlar doğuracaktır!
Yeniden deniz tükendi ve refah sistemi batıyor. Sistem, devreye girecek gönüllü veya gönülsüz yeni köleler/işçiler arıyor. Çarkı döndürmek konusunda ise kendi aralarında bile görüş birliğine varamıyorlar. Kimisi tank, füze, jet vs. satmak istiyor, kimisi de bilgisayar, televizyon ve beyaz eşya.Sömürülen ülkelerin başındaki kukla başkanların kullanım ömürleri doldu. Rafta bekletilenlerin bile son kullanım tarihleri yaklaşmaya başladı. Onlar yaşadıkları hayatın bedelini ödüyorlar ve ödeyecekler. Fakat sahipsiz halkları koruyacak, gözetecek, sahip çıkacak, üstelik bunları asaleti ve insanlığı sebebiyle yapacak bir Osmanlı da yok. Hiç olmazsa küçük yardımlarla kendimizi avutalım!

Yazarın Diğer Yazıları