Kuzu, çakala emanet

Öğrenim çağında çocuğu, torunu veya herhangi bir yakını olanların dert dönemi yeniden başladı. Kılık-kıyafet ve okul malzemesinden, yani parasal sorunlardan söz etmiyorum. Atatürk'ü kafalardan silmeye uğraşan müfredatçılardan da bahsetmiyorum. Üstünde duracağım kentlerin "öğrenci taşıyan araçları". Yani "servis mafyası". İstanbul başta, büyük şehirlerde "silahlı ve sabıkalı" bir takım oluşumlar türedi. Sözde taşıma ihalelerinde silahlar patlıyor. Yaralama ve cinayetler gırla. Bu sezonun medyaya yansıyan ilk vukuatı Ümraniye'de gerçekleşti. Sonuç, 1 ölü, 2 yaralı. Bu tip olayların arkasının geleceğini tahmin zor değil. Ölüm tehditleri başta, yıldırma taktikleriyle okulları ele geçirenleri tanıyorsunuz. Çoğu sabıkalı çete mensupları. Ruhsatsız silahlarla okullara girebiliyorlar. Çeşitli yüz kızartıcı suçlardan ceza yiyenler bunlar. Hatta aralarında "çocuk istismarı"ndan mahkûm olmuşlar bile ortaya çıktı. Yani kuzuları çakallara teslim ediyoruz. Bu ne gaflettir? Geçmişten aklımızda kalan üç hatırlatma daha yapacağım. Taşıdığı üniversite öğrencisi kızı kaçıran servis şirketi sahibini ne çabuk unuttuk. Ya annesiyle ilişkiye girdiği öğrencisini öldüren şoför. En sonda serviste 9 saat unutulup ölümüne sebep olunan minik! Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz; "nerede bu devlet?" Biz yine de uyarımızı yapalım.

İETT ve denetimindeki özel halk otobüslerinin getirildiği noktaya da bir göz atmak lazım. Bunları kullananların bir kısmı aynı ekolün temsilcileri. Vatandaşa karşı saygısızlar. Yaşlılar, gazi ve şehit yakınlarını kötü bakışlarla karşılayanlar var. Yüz ifadeleri aynı; "sizi beleşçiler". Burada bayramdan kalma bir olayı da aktaracağım. Tuzla'da görevli askerleri aracına almayan şoförün durumu ne oldu? Acaba uygulamadaki özel neden çözüldü mü?

İhtiyaç sahipleri İsveç ve İsrail gibi ülkelerde özel yerlerinde ağırlanır. Türkiye'de ise otobüse bindikleri an "uyuyan taklidi yapanların" sayısı artıyor.

Size geçmişten bir anımı aktarmak istiyorum. İhtilal dönemi. İstanbul Belediye Başkanlığı makamında Korgeneral İsmail Hakkı Akansel oturmakta. Paşa belki de mega kent tarihinin en önemli ve hayırlı işlerinden birini uygulamaya kalktı. Her semt ve sokağa girer hale gelmiş minibüsleri toptan yasaklama kararı aldı. Bunu haber alan mafya, Kara Kuvvetleri Komutanı ve MGK Üyesi Orgeneral Nurettin Ersin'e ulaştı. Sonuçta Ersin Paşa, Akansel'in tepesine bindi ve hazırlığı iptal ettirdi. Böylece minibüslerle birlikte yaşamayı sürdürmeyi devam ettirdik.

İki isim

Bu girişi iki kişiye gönderme için yaptım. İlki meslektaşım Erkan Yiğit. Öğrenicilerin başına kaza gelmemesi için duyarlıların başında gelir. Açtı telefonu "yaz, sen yazdıkça deşarj oluyorum" dedi. Tesadüf aynı gece CNNTURK'teki Ne Oluyor'da Prof. Dr. Tayyar Arı'nın bir konuşmasına tanık oldum. Hoca, "yargı bağımsızlığı"nın işlendiği programda "Ak Parti'nin en önemli işlerinden biri mafyayı bitirmektir" diye konuştu. Şaşırdım. Sayın Prof. Dr. kimi kalabalık ailelerin hâkimiyet savaşlarını hiç mi duymadı. Bunların yaptıklarının farkında değil mi? Oluşturdukları "mafya düzeni" ile geçindiklerini görmüyor mu? Bu kanunsuz oluşumun en küçük birimi "servis çeteleri". Bütün bunlara gözlerini yuman bir hocanın "hükümet borazanlığı"na kim kanar? O yine "tepeden atanmışlık"la ekran ekran gezmeye devam ededursun.

***

Çifte mutluluk

Sporda bir gecede iki sevinç yaşadık. Basketbolda Belçika'yı yenerek ilk 16'ya kalmayı garantiledik. Ömer Üründül'ün dediği gibi "Bu çocuklar yenilse bile fazla üzülmüyoruz. Çünkü basketbolcularımız her maça sonuna kadar asılıyor".

Gelelim Türkiye'nin en tuttuğu oyun futbola. Hırvatistan'ı nihayet yendik. Bu onlara ilk galibiyetimiz oldu -penaltılarla elediğimiz Avrupa Şampiyonası finalleri hariç-. Ukrayna önündeki ekibin önemli bölümünün değiştirilmesi galibiyeti sağladı. Koşan, bastıran ve arzulayan Millî Takım istediğini aldı. Eskişehir seyircisi ise tek kelimeyle muhteşemdi. Macarların uluslararası finaller yönetmiş ünlü hakemi Viktor Kassai'yi ise beğendim. İspanyol Borbalan gibi elinde baltası yoktu.

Bir not da Lucescu'nun basın toplantılarına düşmek istiyorum. Rumen teknik direktör İngilizce de konuştu. Böylece tercümeyi yapanların sayısı ikiye çıktı. Cümlesi bitiyor mütercimler devreye giriyor. Doğrusu buydu. Karmaşa sonlandı. Neyse, uyarılara önem veren TFF'yi kutluyorum -ilk defa-.

Yayın tarafı

Acun Medya, futbol yayınlarının tek hâkimi olmayı sürdürüyor. İzlanda'nın Ukrayna'yı 2-0 yenişi 8.5'tan verilirken, Türkiye-Hırvatistan TV-8'den aktarıldı. Melih Gümüşbıçak tecrübeli isim. Anlatımı iyi. Bu defa yorumcu olarak Sergen Yalçın vardı. Eskişehirspor teknik direktörünün futbol bilgisi mükemmel. Ayrıca ses tonu ekrana uygun. başarılıydı.

Yazarın Diğer Yazıları