Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Coşkun ÇOKYİĞİT

Coşkun ÇOKYİĞİT

Kuzuların Sessizliği

Kuzuların Sessizliği

Depremi, saat 04.30 sırasında, oğlum Çağrı''nın beni, kuzu kuzu uyurken uyandırdığında öğrendim. Kardeşlerimi arayarak durumlarını anlamaya çalıştım, onların söylediği şu oldu:  "Maraş karanlığa gömüldü!"

Facianın boyutlarını anladım!

***

Ankara''da iş adamı Hamdi Akın çekimlerinden dönüp bantları Harbiye''deki televizyon binasına bıraktıktan sonra Beykoz''da, temeli kayaya gömük olan bir evde 17 Ağustos 1999''da, yine kuzu kuzu uyurken deprem sarsıntılarıyla uyanmıştım.

Ev çatırdayarak beşik gibi saniyelerce sallandıktan sonra "İstanbul karanlığa gömülmüştü!"

Pilli radyoda bir haber sunucusu "İstanbul''un batısı yerle bir oldu" diye haber geçiyordu. Bir başka bantta bir başka sunucu, "İstanbul''un doğusu yerle bir oldu" diyordu. Yani deprem İstanbul Depremi sanılıyordu… Hâlbuki depremin merkez üssü Gölcük''tü…

Facianın boyutlarını öğrenebilmemiz üç gün sürmüştü.

***

"brt TV" ana haber bültenine katılan Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan''a bir Kahramanmaraşlı olarak doğup büyüdüğüm şehrin deprem riskini sormuştum. Ercan, "Maraş (Pazarcık) Fayının" 500 yıldan beri deprem üretmediğini, çok fazla enerji biriktirdiğini, şiddetli ve yıkıcı bir deprem oluşturacağını söylemiş, birkaç dakika sonra, ana haber bülteninde bu öngörüsünü alenen tekrarlamıştı.

Depremden sonraki günler boyunca televizyonlar, canlı yayınlarda sahadaki muhabirlerinin "mucize kurtuluş haberlerini" vermekte birbiriyle yarış etmişlerdi. O yılların "deve dişi" anchormanları, "Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!" sözünü slogan haline getirmişlerdi.

17 Ağustos 1999''dan 6 Şubat 2023 saat 04:17''ya kadar hiçbir şeyin değişmediğini de yine kuzu kuzu uyurken, deprem tarafından uyandırıldığımızda öğrendik.

Bugün hâlâ İstanbul''da, depreme dayanıklı olup olmadığını bilmediğim kira evinde kuzu kuzu oturup, depremci bilim adamlarının gelecek İstanbul depremi için geçtiği anonsları dinliyorum.

Gelecekteki İstanbul depreminin nelere mal olacağını kuzu kuzu izleyen sadece ben miyim yoksa 15 milyon da "kuzuların sessizliğine" bürünmüş ekran karşısında mı?

***

Bugün 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremin yedinci günü…

Depremin her bir insan, her bir şehir halkı ve bütün Türkiye''de yaptığı manevi tahribat, maddi tahribat kadar zalim ama bu mücadeleyi de kazanacağız!

Türkiye yeniden sağlığına kavuşacak, dimdik ayağa kalkacaktır. Hayatına yeni bir azim ve neşeyle devam edecek, bundan eminim çünkü Ağustos 1999 depreminde çok çabuk bir şekilde ayağa kalkmış, fabrika bacaları tüter olmuştu.

Tabii şunu da eklemeliyim. 1999 depreminin durdurduğu "üretim biçiminin" alametifarikası, modern sanayi idi…

Şubat 2023 depremi ise hem modern üretim biçimini hem de gelenekseli yerle bir etti: yok ettiği bazı şeyler, çok koruyucu davranmazsak hiç geri gelmeyebilir!

Dikkat ederseniz deprem, Adana, Hatay, Urfa, Antep, Maraş, Diyarbakır, Malatya, Adıyaman gibi, kozmopolit-modern üretim zinciri karşısında, geleneksel-yerli üretim biçimlerini inatla sürdüren, geliştiren, coğrafi işaret tespitiyle tescil ettiren büyük havzada her şeyi durdurdu. Geleneksel yapıyı çok iyi bilen, usta çırak ilişkisi ile yetişmiş, 50-60 yaş üstü aksakallılar ve hanım üreticilerin pek çoğunu kaybettik. Orta kuşağın pek çoğunu da kaybetmiş olabiliriz. (Kaybetmediklerimiz ise ya bu yaşadıkları yerlerden göç edebilir veya üretim gücüne yeniden kavuşamayabilir.) Eğer böyleyse geleneksel üretim zinciri bir daha belini doğrultamayabilir demektir… 

Kolayca anlaşılabilecek şekilde örnek verecek olursam, Adana kebabı, Hatay künefesi, Urfa isotu, Antep baklavası, Maraş dondurması, Diyarbakır içli köftesi, Malatya gülkurusu kaysısı, Kilis tavası ve Adıyaman çiğ köftesi asla aynı tatta olmayacaktır!

Diğer yandan mesela Kahramanmaraş Ulu Camisi gibi tarihi mirasımızın bir kısmı ağır yara almışken bir kısmı tamamen yıkılmış olabilir. Bu da o şehir ahalisinin oryantasyonlarını kaybetmeleri, doğup büyüdükleri kentte bir yabancı gibi hissetmeleri anlamına gelir.

Şehirlerimizin geleneksel dokusunun, maddi ve manevi kültür mirasımızın kaybolmaması için Kültür Bakanlığı''na büyük bir planlama görevi düşmektedir.

GÜNÜN SÖZÜ

"Daha da önemlisi, bu emtia bize efsunlu diyarlardan geldiği için zihnimizin tahayyülünden ayrılan imgeler; savaş, dış ticaret ve diplomasinin pratik "gerçekleri" olmuşlardır. Hakikaten seyahatte iken söz konusu malları satın aldığımızda ışıltılı hayal dünyamız, geçek yaşamda vücut bulmuş olur." (Semerkand''ın Altın Şeftalileri, s: 21)

Edward Hetzel Schafer

Yazarın Diğer Yazıları