LOZAN VE ERMENİ SORUNU -4-

LOZAN VE ERMENİ SORUNU -4-
Bogos Nubar Paşa, Ermenilerin Türklerle savaştıklarını itiraf etti


OSMANLI İmparatorluğu, bu konferansa ve müzakerelerine fiilen katılamamıştır. Buna rağmen konferansın sonuçlanması çok uzun sürmüştür. Ocak 1919’da başlayan bu konferansın, ciddi müzakerelere sahne olmadığı halde, Ağustos 1920’de bitmesinin nedeni Ermeni sorununa bir türlü çare bulunamamış olmasıdır. Görüldüğü üzere, Ermeni sorunu Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışında bizim sandığımızdan çok daha önemli bir etken olmuştur.
Sözü geçen konferansa, Ermeniler iki delegasyonla katılmışlardır. Bunlardan biri Ermenistan Cumhuriyeti, öteki de onun dışında kalanları temsilen gelen ve “Millî Ermeni Delegasyonu” olarak adlandırılan heyetler olmuştur. Osmanlı paşası olduğu iddia edilen ünlü Bogos Nubar Paşa -ki bir Mısır Ermenisi’ydi- bu heyete başkanlık yapmıştır. Bogos Nubar Paşa, daha toplantının başında, “Biz Osmanlı’yla savaştık. Bu nedenle muhasım tarafız. Bu sıfatla konferansa katılmak istiyoruz” şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu beyan, -uygulama kabiliyeti olsaydı- 1948 tarihli BM Soykırım Sözleşmesi kapsamında yapılacak hukuki bir değerlendirme açısından bile çok ilginç bir durum yaratabilirdi.
Zira anılan sözleşmeye göre, belli bir grup silahlı bir çatışmanın tarafı ise, Soykırım Sözleşmesi çerçevesinde korunacak kişiler kapsamında değerlendirilmemektedir. Dolayısıyla, Bogos Nubar Paşa, Ermenilerin bir harpte muhasım taraf olduğunu söylemekle, Ermenilerin Türklerle savaştıklarını itiraf etmiş, ilerde söz konusu edilebilecek bir soykırım iddiasını da daha baştan dayanaksız bırakmış olmaktadır.
Bu süreç boyunca Ermeniler, mevcut Ermenistan Cumhuriyeti’ne ek olarak, Osmanlı Devleti’nin altı vilayeti ve Kilikya’da yani Adana-Maraş arasındaki bölgede “bir Ermeni devleti” kurulmasını istemişlerdir. Sözü geçen altı vilayet, yaklaşık olarak şu andaki 18 vilayetimize tekabül etmektedir. Bu topraklar, yaklaşık 250-300 bin km’lik bir alanı kapsamakta, Batılılarca da sempatiyle karşılanmakta, fakat anılan bölgede, bu büyüklükte bir devleti oluşturabilecek ve yönetebilecek sayıda Ermeni nüfusu bulunmamaktaydı. Bu nedenle, Rusya savaşta kalsaydı, Ermenistan’ın mandasının Rusya’ya verilmesi düşünülmüştü.