Madem o eli öpecektin...

Biri ötekine dedi ki;

-              Devşirme...

-              Hastalıklı vücut...

-              Çürük ip...

-              Köhne, dönme...

-              Siyasi tortu...

-              Kripto...

-              Küstah...

-              Karaktersiz fırıldak...

-              Pensilvanya beslemesi...

***

Öteki ona dedi ki;

-              Çıkar ittifakının küçük ortağı...

-              Saray yancısı...

-              Sarayın memuru...

-              Eylemsiz doçent...

-              Şerefsiz...

***

Hiçbiri yenilir yutulur gibi değildi...

İki yıldan uzun zaman hakaret gırla gitti; kamuoyuna yansıyan ağır ithamlar, hedef göstermeler, siyasi linç dışında, kamera arkasında kalan galiz küfürler...

Nezaketi gençtim "insanlık" sınırları tekrar tekrar ihlal edildi...

Dolayısıyla, önceki gün milletvekillerinin yemin tören sırasında MHP ile İYİ Parti arasında oluşan "durum"dan sonra iki tarafa da "kal" gelmesi, iki tarafın da "abandone" olması normal...

Ve iki tarafta da sorulan bu soruların tamamı da sonuna kadar haklı:

-              Madem elini öpecektin, neden genel başkanlıktan düşürmek için mücadele ettin?

-              Madem elini öpecektin, neden ayrı bir parti kurup rakip olmayı seçtin?

-              Madem elini öptürecektin, neden "terörist"e kadar bir yığın yaftayla hedef gösterdin?

-              Madem elini öptürecektin, neden "çıra gibi yakmak"la, "acıklı bir hesap sormak"la tehdit ettin?

***

MHP'liler yemin ederken bazı İYİ Partililer alkışladı; bu nezakettir, saygıdır, kabul edilir; hatta ideal davranış şeklidir.

İYİ Partililer yemin ederken, Devlet Bahçeli dahil bazı MHP'liler alkışladı; bu nezakettir, saygıdır, kabul edilir; hatta ideal davranış şeklidir.

Hatta, -bence yemin töreninde bunların hiçbirinin olmaması gerekir ama- ideolojik olarak sürüklendiği iddia edilen "araf"a meydan okumak, üzerinde hissettiği kimlik baskısını bertaraf etmek için Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün yaptığı gibi bir "taraf beyanı"nda da bulunulabilir; amenna...

Ama "Stockholm Sendromu"na bile rahmet okutacak bir tutumla, "Yarabbi şükür" deyip, koşa koşa gidip el öpmek nedir?

Kimse kusura bakmasın, bu "durum" ne ülkücülükle, ne vefayla, ne romantizmle, ne duygusallıkla, ne heyecanla, ne nezaketle; hiçbir gerekçeyle "makul"leştirilebilir, "meşru"laştırılabilir değil!

Ve yine kimse kusura bakmasın, "durum"a konu kişileri az buçuk tanıyan, Türkiye'deki siyaset yapma şekline az buçuk vakıf herkes tahmin edebilir ki, yemin töreninde izlediklerimiz bundan sonra izleyeceklerimiz yanında hiçbir şey değil!

***

1 Kasım'dan sonra, MHP'nin diline dönük eleştirilerimin tamamının merkezinde "bu ihtimal" vardı;

Biz bu filmi çok gördük!

Yazarın Diğer Yazıları