Mahallenin insanlık karnesi

Milleti oluşturan da, devleti sevk ve idare eden de insan.

Bugün her ne yaşıyorsak, ne beladan yakınıyorsak, neyle sınanıyorsak temelde hepsi insani veya şöyle diyelim "insanı insan yapan" değerlerin kaybı yahut yozlaşması yüzünden.

Öyle ya, değerlerini muhafaza edebilmiş bir insan gayri adil olamaz, gayri ahlaki davranamaz; çalamaz, soyamaz, aldatamaz, kandıramaz... Böyle insanlardan müteşekkil bir toplumdan hain çıkmaz, alçak çıkmaz, zalim çıkmaz.

Üniter yapının tasfiyesi mi, federatif sistem dayatması mı, bölünme mi, işgal mi, etnik-dini kutuplaştırma mı, sosyal cinnet mi; her hangisiyse toslayacağız ilk tehlike, ancak bu değerlere sahip insanlardan müteşekkil bir toplum sahiden ve topyekûn dirençle bertarafını başarabilir.

***

Dünkü Milliyet gazetesinde, Abbas Güçlü'nün yalın, sakin kaleminden ve utançla okuduğum bu yazıyı/en azından bir kısmını, bugün özellikle paylaşmak istedim sizinle:

"Hasan Abi, Türk basınının çok önemli duayenlerinden biriydi.

O hiç kimsenin adamı olmadı.

Mesleğinin onurunu hiçbir zaman ayaklar altına almadı.

Söylemesi gerekenleri hiçbir zaman sümen altı etmedi.

Cesurdu, kimilerine göre huysuzdu ama hep dürüsttü.

Bir gün öyle, bir gün böyle olmadı.

Yarım asrı aşan gazetecilik yaşamında pek çok gazetede çalıştı.

En çok da Milliyet'te görev yaptı.

Gazeteciler Cemiyeti, diğer meslek örgütleri ve çalıştığı yayın organlarında, uzun süre yönetim kademelerinde bulundu.

Sıkı bir Kabataş Liseli ve "Ne Fenerbahçe sevdası biter bizde, ne Fenerbahçeli olmanın fedailiği" diyecek kadar FB'liydi.

Uzun süre yan yana odalarda çalıştık.

Davetlere, iş seyahatlerine pek gitmezdi ama gazeteye gelip gideni çok fazlaydı.

Çok uzun yıllar değişmeyen alışkanlıklarından biri de Cumartesi Meyhane Keyfi'ydi.

(...) Mesleği için, okurları için, ülkesi için, ailesi için, çalıştığı kurumlar için ciddi mücadeleler verdi.

Önce çıkmayı sevmez ama arı gibi çalışırdı...

(...) Geçen yıl 83 yaşında aramızdan ayrıldı.

Salı günü ölüm yıldönümüydü.

Mezarı başında anıldı...

Anma saat 11.00'deydi.

İstanbul'un trafiği, yağmur da malum deyip bir yarım saat daha bekledik.

(...) Hasan Abi çok iyi bir gazeteciydi ama mesleki kurumlardan hiç kimse yoktu.

Hasan Abi çok iyi bir yazar ve halk savunucusuydu ama okurlarından tek kişi gelmedi.

Hasan Abi iyi bir arkadaştı ama arkadaşlarından bir kişi bile yoktu. Meyhane arkadaşları bile!

Hasan Abi çok iyi bir aile reisi, çok iyi bir baba, çok iyi dedeydi ama ailesinden de tek kişi yoktu.

Peki, kim mi vardı?

Sadece ve sadece Tunca Bengin ve ben.

Evet, sadece iki kişi.

Bir de dua için gelen imam, organizasyon yapan arkadaşımız ve iki foto muhabiri!

Hiç kimse bu kadarını hak etmez ama Hasan Abi hiç etmez..."

Yeniden bir "millî mücadele"nin fiili duruma dönüştürülmesi halinde bunun dinamolarından biri olması beklenen basının değer karnesi bu. Siz hesap edin gerisini.

***

Şimdi -peygamber sabrı lazım olacak- İngiliz polisi düşünsün!

***

Eksik kalsın

O insanların evine bir ayda giren paranın toplamından fazlasını bir çift pabuca verip de Aladağlı annelerin lastik ayakkabılarına gözyaşı döküyor gibi yapma riyakarlığı; evet "yoksullar", anladın, bravo, eee? Sonra?

Sonrasına dar kurabilecek bir tek cümlen bile yoksa olmasa da olur edebiyatın da; eksik kalsın!

++++++++

 "Elektriğimiz yok" diye feryat ettiği bakandan "loş ışıkta, romantik ortamı seviyorsun" cevabı alan köylü teyzenin, sandıkla ilk buluşmasında Türkiye'yi bu karanlıktan çıkarabilecek aydınlanmaya ulaşmış olduğunu ümit ediyorum!

***

Nasıl olsa...

Aladağ faciasından sonra Balıkesir'den Alp Kaan yazdı:

"Nasıl olsa bir şey olmaz...

Nasıl olsa zarar gelmez..

Nasıl olsa bana dokunmaz...

Devletin her kademesinin aldatıldığı ve sindiği FETÖ gerçeği bile "nasıl olsa"sının siyaseten başkalaşan yüzü değil mi?.."

***

Milletvekilleri için de "güvenli ortam" yaratılsın!

"Meclis üyelerinin, verdiği oyların gizli kalacağından emin olması, baskıları bir kenara itip, akıl ve vicdanları ile baş başa kalarak oylarını kullanabilmeleri için" ATO Başkanlığı seçiminde, hem sandıkların kurulacağı bölümlerdeki kameralar sökülecek hem de oy sandığının bulunduğu kabinlere cep telefonu, kamera, fotoğraf makinası vs. sokulması yasak olacakmış; aynısının Anayasa Taslağı ve referandum oylamalarında TBMM'de uygulanmasını öneriyorum!

Şu anda akıl ve vicdanıyla baş başa kalmaya en çok muhtaç olanlar milletin vekilleri!

Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası ATO'nun bekasından daha önemsiz değildir herhalde; değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları