Makul muhalif!

Makul muhalif!

AKP'nin sunduğu "Partili Cumhurbaşkanlığı"nı öngören anayasa değişikliği için MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli "makul" dedi. Oysa bu sistem için neler neler demişti..

Örneğin 9 Mayıs 2012 günü yaptığı konuşmada şöyle demişti.

"Halihazırda başkanlık sistemi hakkında MHP'nin yaklaşımları net olup Türkiye'nin bugünkü siyasi ve sosyal ortamı içinde hayata geçirilmesi asla uygun değildir. Bilinmelidir ki Başbakan Erdoğan'ın başkanlık sistemine istekli olması Türkiye Cumhuriyeti'nin feshedilmesine ve milletimizin ayrıştırılmasına dönük sinsice döşenmiş tuzaklarla doludur. Bu itibarla MHP başkanlık sistemine karşı duracak, karşı gelecek ve karşı çıkacaktır."

***

Ya geçen yıl, 23 Nisan Meclis kürsüsünden söylediği:

"... Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerine bina edildiği parlamenter sistemi kötüleyenler ilk Meclisi özde hazmedemeyenlerdir. Rejim ve sistem değişikliği teklifi Türkiye Cumhuriyeti'ne sivil mahiyetli bir darbe olup aynı zamanda ilk Meclis'i yok etme teşebbüsüdür."

Bahçeli şimdi "makul" diyor.. Bu arada CHP'den ses seda çıkmıyor. Anlaşılan onlar da biraz makul buluyor!

Melih Aşık/ Milliyet

***

Cumhurbaşkanı da bildiğini söylemezse

-------

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, FETÖ ve FETÖ soruşturmalarıyla ilgili bir gün bir kitap yazabileceğini söyledi. "Şu an bildiklerimi söyleyemeyeceğim ama günü geldiğinde belki kitaba yazabilirim. Çünkü her bildiğinizi her zaman söyleyemeyebilirsiniz" dedi.

Bizim siyasal ve sosyal hayatımızda böyle bir şey var:

 "Bildiklerimi bir söylesem yer yerinden oynar" gibi cümlelerle de desteklenen bir önemsenme isteği.

Cumhurbaşkanı'nınki elbette böyle değildir. Çünkü o başından beri her şeyin içinde, başında yer aldı, birinci elden bilgilere sahip. "Ne istedilerse" veren de kendisi, kumpas davalarının Fetullahçı savcılarına kol kanat geren, zırhlı arabasını veren ve bu davaların "fahri savcılığını" üstlenen de kendisi. "Gel bitsin bu hasret" diye kollarını Fetullah Gülen'e açan da oydu, hatırlarsınız. Onun için eminim çok şey biliyordur. Ama "Bildiğinizi her zaman söyleyemeyebilirsiniz" diyor ki bunu Cumhurbaşkanlığı makamı gerekleriyle bağdaştırmakta güçlük çekiyorum.

Bu ülkenin en üst makamındaki insan bildiklerini açıklamaya neden çekinsin?

Bildiklerini şimdi söylemeli ki Fetullahçı çeteyi çökertme mücadelesindeki savcı ve emniyet güçleri nereye, hangi taşın altına bakacaklarını bilsinler...

Mehmet Y. Yılmaz/ Hürriyet

***

Krizin eşiğinde

-------

Cumhurbaşkanı Erdoğan da, AB Bakanı ve Baş müzakereci Ömer Çelik de "Bu kararı yok hükmünde saydıklarını, hiçbir hukuki bağlayıcılığı olmadığını" tekrarladılar.

Ancak bu açıklamalar Dolar kurunun bir anda 3.4420'ye, Euro'nun 3.63'e fırlayarak tarihi rekor kırmalarını engellemedi. Ekonomistler ve ihracatçılar "döviz kurlarındaki oynamalar giderilmediği takdirde Türkiye'nin önlenemez bir ekonomik bir çıkmaza gireceğini" söylüyorlar.

Dolar ve Euro üzerinden büyük ithalat-ihracat- yatırım anlaşmaları yapmış olan sayısız firma ve dolayısıyla Türkiye bu kez ekonomik krizin eşiğine gelebilir.

Güngör Mengi/ Vatan

***

Hipnozcu örgütün "büyülücülük" katli(!)

--------

Evet; Sina Yarımadası'ndaki Sufiler için sembolik bir isim olan 100 yaşındaki Haraz'ın katledilmesini görüntüleyen dinci teröristler, eylemin videosunu paylaşmayı da ihmal etmediler...

Peki, ne yapmıştı da "100" yaşındaki bir din adamı, torununun torunu yaşındakiler tarafından kılıçla başı kesilerek katledildi?..

Ne ilginçtir ki, IŞİD cellatları, yaşlı adamın "büyücü"lük yaptığını öne sürerek infazı gerçekleştirdiklerini duyurmuşlar!.. Heyhat ki heyhat!..

Şaşırtıcı değil mi; adları, sanları, kökenleri, nerede, nasıl örgütlendikleri ve bu kadar para, araç-gereç, silah ve militanı nereden buldukları gizemli olan hayalet örgüt IŞİD, ne vahamet ki "büyü"cülükten yakınmış!!!

O halde şimdi sormak lazım; esrarengiz biçimde meydana çıkarılan karanlık bir örgütün, emperyalist siyasi-diplomatik "sihirbazlar" tarafından adeta "hokus pokus" yöntemiyle Ortadoğu'nun ortasına getirilmesine mi yanalım, insanlığı utandıran eylemler yapabilecek kadar hipnozlanmasına mı, yoksa "büyücülük"ten yakınarak katliam yapmasına mı?..

Söyler misiniz; dünya insanlığı, Ortadoğu ve Afrika'da din adına dayatılan şiddet ve akıtılan kanı şapkadan tavşan çıkartan sihirbazı izler gibi daha ne kadar seyredecek acaba?..

Mehmet Faraç/ Aydınlık

***

"Amin" demeyen var mı!

----

"İstanbul'u bu hale getirenlere beddua ediyorum"

---------

Durumu anlatan iki vak'a:

İnternette resmini gördüm. Kalabalık saatlerde vatandaşlar bir yerdeki üst geçitten karşıya geçebilmek için 45 dakika itişmişler. 

Bana gelen gençlerden biri anlattı: O kadar kalabalık varmış ki, bir yerdeki üstü geçitten elli küsur dakikada karşıya geçebilmişler.

İstanbul'un normal nüfusu dört veya bilemediniz beş milyondur. Şehir otuz milyon nüfusu kesinlikle kaldırmaz. Günün birinde büyük bir patlama olacaktır.

Şehrin etrafı yüz binlerce inşaatla doludur. Bunlar oturuma açılınca nüfus kırk milyona çıkacaktır.

Geçen hafta, şehre on beş kilometre uzaklıktaki bir lokantaya Sultanahmet'ten bir buçuk saatte gidebildik.

Büyük bir depremde kalabalık yüzünden büyük kıyım olacaktır.

Ölenleri gömmeye mezarlık, yaralıları tedaviye hastahane, sağ kalan halkı barındırmaya mekân bulunamayacaktır.

Şehri bu kadar büyütmek cinayettir.

Şehri bu hale getiren gözü doymaz rantçılara ve onlara fırsat verenlere beddua ediyorum.

Mehmet Şevket Eygi/ Milli Gazete