Malazgirt neyin başlangıcı?

Tarih: 26 Ağustos 1071. Anadolu'nun ve Rumeli'nin kapılarını açan Malazgirt Zaferi'nin mahiyetini, özünü kavrayamayan, "Türk"ü kavrayamaz... "Türk" Anadolu'yu ve Rumeli'yi Malazgirt Zaferi'yle vatan edinmiştir. Anadolu Türk yurdu olduktan sonra, Avrupa Türk'ü tanımış ve Selçuklu sahasına, sonra Osmanlı sahasına "Türk" demiştir. (Türk, kendisine "Türk" demezse, Avrupa, niçin bu sıfatı kullansın ki... "Türk"ü silmeye kalkışan art niyetli, emperyalistlerin maşası "siyasî İslâmcılar"a aldanmayalım. Açın Fars asıllı Nizamülmülk'ün Siyasetname'sini... Kitabını "Türk" mantığı üzerine kurmuştur ve vezirliğini yaptığı Alparslan'ın "Türk" vurgusunu kitabında hususiyetle işlemiştir.)

Son zamanlarda dikkat etiniz mi? Binali Yıldırım'ı geçiyorum, o ısrarla "Türk milleti" diyor, Reis de, 15 Temmuz'dan sonra sıklıkla şuurlu olarak "Türk milleti" demeye başlamıştır. Bir ara kendilerine "Bu Vatanın Evlatları" diyen kişi veya grup, 15 Temmuz'da darbeye direnişi, HDP/PKK diliyle "halklar"a mal etmeye kalkışmış, televizyon kanallarına ilânlar vermiş, bir sürü etnisite sıralamıştı. Biz şiddetle tenkit etmiştik. Herhâlde, "yukarılardan" müdahale edildi ki, sonra "parçalama" ilânı kesildi.

Malazgirt, bazı Anadolucu grupların da hareket noktasıdır. (Burada, bir iki defa yazdım: 1924-1925 yılları arasında Mükremin Halil (Yınanç), Mehmet Halit (Bayrı), Hilmi Ziya (Ülken), Ziyaeddin Fahri (Fındıkoğlu) ve sonra tanınacak daha birçok isim -Necip Fazıl'ın koşmaları da bu dergide yayınlanmıştır- dönemin M. Kemal muhalifi Hüseyin Avni (Ulaş)'nin maddî desteğiyle Anadolu Mecmuası'nı çıkarmıştı. Anadoluculuğun başlangıcını anlamak için, 12 sayılık bu dergi mühim. Tamamını Dr. A. Zeki İzgöer'le yeni harflere aktardığımızı bir daha hatırlatayım. TTK yayını.)

Malazgirt, dünyanın gidişine yeni bir yön veren zaferdir. Erol Kılınç, yeni kitabı "Zihin Sancıları"nda (Ötüken Neşriyet. Kitap önemli, sonra tekrar ele alacağız.) Malazgirt Zaferi'nin neticesini şu satırlarla anlatıyor:

"Bundan sonra Kutalmışoğulları'ndan Süleymanşah, Mansur, Alp İlig, Dolat, ayrıca akıncı başbuğlarından Artuk Bey, Tutak ve diğer kumandanlar Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da bulunan Selçuklu ileri karakollarından ha­reket ettiler. 1078 senesine kadar hemen hemen bütün Anadolu'yu fethettiler. Artık Türkistan'dan gelen Türkler kendilerince yerleşecek bir vatan sahibi olmuşlardı. 1078 senesinde, Büyük Selçuklu Devleti'nin en büyük kolu olan Anadolu Selçuklu Devleti'nin merkezi İznik şehriy­di. Türkler Üsküdar'a dayanmışlar ve İstanbul Boğazı'nı kontrole başlamışlardı. Artık Türkler kendi öz yurtları olan bu yurtta en yüksek medenî eserlerini vermeye, en mükemmel devlet nizamını te'sîs etmeye, ilimde, sanatta ve teknikte en ileri seviyeye ulaşmak üzere çeşitli faaliyet­lere girişebilirlerdi. İşte ilerideki tarihlerde Anadolu Sel­çuklu medeniyeti ve daha sonra dünyanın gelmiş geçmiş en büyük devleti olan Osmanlı Devri Türk-İslam Medeni­yeti, bu Malazgirt temeli üzerinde yükselecektir." (s. 24-25)

Bu vatan, bu topraklarda yaşayan herkesindir. Kimse kimsenin yerine göz dikemez. Kişiler, topluluklar kendilerini nasıl adlandırırsa adlandırsınlar, muhakkak Alparslan'a bir şükran borçları vardır. O, Türklerle beraber bütün İslâm âlemine kilitli nice kapıları aralamıştır.

Yazarın Diğer Yazıları