Maliye Bakanlığı ve kira sözleşmeleri

Cocukluk dönemlerimi düşündüğümde belki nostalji yapıyormuş gibi olacağım ama, ne senet, ne çek ne de kira kontratı diye bir şey duymamıştım. Özellikle 1980 darbesi ve onun sonrasında iktidara gelen Özal Hükümetleri ile ülkemizde bir dizi değişikliklerde gerçekleşmeye başladı. Değişikliklerin büyük bir bölümü de “devletin hantallığını ve kayıt dışılığını ortadan kaldırmak” için diye topluma anlatıldı.
Başlangıçta kulağa çok hoş gelen bu söylemlerin aslında büyük bir balondan başka bir şey olmadığı, bizlere  “cambaza bak oyununu seyrettiklerini” anlamamız epeyce bir zaman aldı. 1985 yılından bu yana dinlemeye mecbur edildiğimiz propagandanın aslında “devletin elindeki malların kendi sermaye gruplarının emrine verilmesinden başka bir şey olmadığı ortaya çıktı”. Özelleştirme dediler,  “devlet bez, ayakkabı, şeker, süt, çimento mu üretir” bunlardan elini çeksin dediler, devlete ait ne varsa hepsini satıp geçtiler. Ama devlete ait kurumlar satılınca ne elektrik direkleri değişti, ne kablolar değişti ne de telefon direkleri. Yani devletin tekel olduğu kurumlardaki  “devlet tekeli” ortadan kaldırılıp  “özel sektör tekelinin” önü açılmış oldu.
Kanunlar Maliye Bakanlığı lehine olmasına rağmen, başlangıcından bu yana belki de devletleşmesine hiçbir zaman izin vermedikleri tek konu  “kira sözleşmelerinin devlet matbuu evrakı haline dönüşmesi”  oldu. Evini, arsasını, iş yerini, arabasını v.s kiraya verenler için hiçbir zaman “matbu bir devlet evrakı göremedik”. Herkes kafasına göre önceleri elle, sonraları daktilo ile şimdide bilgisayar aracılığı ile istediği formatta kendi kira sözleşmelerini hazırlar olageldi. Kiralanan şeyin  “fiyatı”  kısmına da  “istediği kadar miktarı yazıp” altına da bir güzel imzasını attı.
Maliye Bakanlığı, devlete ait hazine arazileri “ecri misil” yöntemi ile  “üç kuruş bedelle” yıllarca kiraya verilirken  “illa da devletin matbuu evrakı üzerinde kiralama sözleşmeleri düzenlerken”. Aynı Maliye Bakanlığı  “dur bakalım, devletin arazisini kiralarken ben sana matbuu sözleşme ile veriyorum, sen de bundan sonra şahsına ait bir malı kiraya verirken, devletin matbuu sözleşmesini kullanacaksın” demedi, demiyor da. Yani yıllarıdır sürdürülen bu uygulama ile Maliye Bakanlığı asli görevi olan  “adaletli vergi toplama görevini suiistimal ediyor”.
Devlete ait hazine arazisini  “üç kuruş bedelle kiralayıp devleti kazıklayanlar” kendilerine ait malların  “kira bedellerini düşük göstererek devleti iki defa kazıklamış” oluyorlar. Maliye Bakanlığı  “kira sözleşmelerinin kırtasiyelerden alınıp doldurulmasının önüne geçmediği sürece”  devletin kira stopaj gelirleri bırakın artmayı daha da azalacaktır.
Önerimi tekrarlıyorum, özellikle turizm bölgelerinden bir bölgeyi kendinize  “pilot bölge”  olarak seçin ve bir o bölgede yapılacak tüm kiralama işlemlerinde (otel, restoran, iş yeri, otobüs, tekne v.b) 3 nüshadan oluşan Maliye Bakanlığı logolu “matbuu bir kira sözleşmesi uygulaması yapın” . Bu sözleşmenin bir nüshası Maliye’ye, ikincisi kiracıya son nüshası da mal sahibine kalsın. Kira stopaj vergisini de hem kiracı hem de kiralayandan eşit oranda aldığınız zaman gelirler de bir anda artış sağlanacaktır.
Bu uygulamaya geçildiğinde birileri anti demokratik olmakla ve serbest piyasa ekonomisine müdahale etmek olarak yaygarayı basaklardır. Bu yaygara çıktığı anda “doğru karar verdiğinizi anlayacaksınız”.
Eğer turizmi vergilendirmeyi bilmiyorsanız, ben şahsen sektöre 20 yılını vermiş bir vatandaş olarak bakanlığınıza gönüllü olarak yardımcı olmaya hazırım Sayın Maliye Bakanım. 

Yazarın Diğer Yazıları