Man Adası, Zarrab ve uluslararası tazminat!

"Türkiye ciddi bir süreçten geçiyor..." Bu cümle artık bir klişe haline geldi. Çünkü Türkiye'nin "kritik eşikten, ciddi süreçten" geçmediği bir dönemi yok.

Sonra bir bakıyoruz seçimlere gidilirken kritik eşik bir anda aşılıyor ve olay parti mağduriyetine dönüşüyor. Bu mağduriyet de artı oy olarak sandığa yansıyor.

Hollanda'da, Aile Bakanı'nın kendisini araca kilitlediği olayları hatırlayalım. Koskoca devletin bakanını aracın içinde çekiciye yüklediler, danışmanları göz altına alındı, vatandaşlarımıza polis köpekleriyle saldırıldı. Bu olay seçim propagandası yapıldı. Ne bir yaptırımda bulunabildik ne de Hollanda özür diledi.

Sonrasında olan tek şey; Türkiye'nin yıkılan itibarıydı.

***

Her ülke gibi Türkiye'nin de kritik dönemlerinin olduğu mutlak. Ancak bu sefer işler gerçekten kritik bir boyuta taşındı.

Ana Muhalefet Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu, elinde banka dekontlarıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ailesinin yurt dışına para transferi yaparak, vergi kaçırdığını iddia ediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, "Manda derisi gibi yüzü olduğu için istifa etmeyecektir. Para transferleri yurt dışına yapılmamış, yurt içine yapılmıştır. Belgeler yalandır hâlâ savcılığa teslim etmedi, gerekeni yap ve istifa et" şeklinde iddiaları çok sert bir dille yalanladı.

Kılıçdaroğlu'nun bahsettiği Man Adası oldukça enteresan bir yer. Adanın ismi, Panama belgeleri ve devamında gelen Paradise sızıntılarıyla yurt dışında epey biliniyor. Man Adası'nda vergiler çok düşük olduğu için, hesap hareketleri ve varlıklarını gizli tutmak isteyenler bu ülkeye yöneliyor. Adada, 4 bin 893 off shore hesabı var.

Sözcü Gazetesi'nden Nedim Türkmen dünkü yazısında, konuyla ilgili çok önemli bir bilgi paylaştı. 2006'da Kurumlar Vergisi Kanunu'nda değişiklik yapıldığını söyledi. Buna göre "vergi cenneti" olarak tabir edilen ülkelere (Man Adası gibi) yapılacak transferlerde yüzde 30'luk bir vergi kesintisi yapılacaktı.

Ancak kanunda yapılan değişiklik sadece sözde kalıyor. Nedeni ise "Vergi kesintisi uygulanacak ülkelerin listesi" bir türlü yayınlanamıyor. Yasadaki açıktan dolayı, vergi cenneti ülkelere para transferi yapanlardan vergi alınmıyor.

Konunun bam teli tam da burası!

***

Erdoğan ve Kılıçdaroğlu birbirine ağır sözlerle yüklenirken, Türkiye için son derece kritik bir dava ABD'de devam ediyor.

Zarrab'ın Türkiye aleyhine itiraflarda bulunacağı duruşmalar sonucunda uluslararası bir tazminat durumu ortaya çıkabilir. 1990'larda ve 2001 krizlerinde; bankacılık sektörü adeta tepe taklak olmuş, yolsuzluk ve hırsızlıkların yükünü vatandaş çekmiş, dar ve orta gelirli yıllarca belini doğrultamamıştı.

ABD'deki davanın sonucunda böyle bir tazminat bedeli çıkarsa olan yine vatandaşa olacak.

ABD'deki davanın yankıları muhtemelen her geçen gün büyüyecek. Zarrab'ın, bakanlara rüşvet verdiğini itiraf etmesi demek, Türkiye için telafisi mümkün olmayan sorunlara neden olması demektir.

Davalarda bir diğer sorunlu konu da savcılığın iddianamesindeki suç unsurlarının Zarrab ve Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla tarafından kabul edilmesi. Atilla'nın avukatı ilk duruşmada, "Suç işlenmiştir ama bunu gerçekleştiren Halkbank Genel Müdürü'dür, müvekkilim değildir. Zarrab bu isme rüşvet vermiştir" diyor. Oysa bizim bildiğimiz bu avukat Halkbank tarafından tutuldu. Ancak savunma Halkbank'ın aklanması yerine tamamen Hakan Atilla'nın kurtarılması üzerine kurgulanmış.

Şu an için AKP'nin dava üzerindeki tezlerini savunacak herhangi bir savunma refleksi gözükmüyor. Zarrab'ın itirafları dava için bir dönüm noktası olacak. Hatta bu itiraflardan sonra yeni bir iddianamenin gelmesi de yüksek bir ihtimal!

Keşke, Zarrab'ı "hayırsever" ilan etmek yerine yargılayabilecek olgunlukta olunabilseydi. En azından ABD'ye kendisini teslim etmesinin önüne geçilebilirdi.

Yazarın Diğer Yazıları