Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Mandıra Filozofu

“Mal da yalan, mülk de yalan, gel biraz da 
sen oyalan” 
Sanat bir ülkenin vitrinidir. İnsanlar kültür ve tarihlerini sanatın yüksek anlatım gücüyle buluşturarak bir sonraki nesillere aktarırlar. Günümüz Türkiye’sinde ise sanatın ve sanatçının rolü daha önemli ve önceliklidir. Niye mi derseniz; sanatçılar soran, sorgulayan ve cevap arayan ürünler ortaya koymalarının yanı sıra, kültür, sanat ve tarihimizi bir sonraki kuşaklara aktarma misyonunu da üstlenmiş kişilerdir. 
İnsan hakları ihlalleri, özgürlük kısıtlamaları, savaşlar, doğanın dengesinin bozulması vs. dolayısıyla sanatların ve sanatçıların malzemesi olmuştur. 4 Nisan tarihinde gösterime giren “Mandıra Filozofu” isimli film, tam da bu noktada sanatçının duyarlılıklarını, düşünen ve sorgulayan bir insanın hayata bakışını senaryosuyla çok güzel buluşturmuş. 
Senaryo örgüsü doğa sevgisi ile iç içe kurgulanmış olan filmin fragmanlarını izlediğimde izleyiciye verilen mesajın güçlülüğü konusunda acaba anlatılmak isteneni karşı tarafa geçirebilecek yeterlilikte mi diye kaygılarım vardı. Hani soran, sorgulayan insan dedim ya; yanıtını Mustafa Ali’nin yani Mandıra Filozofu’nun tek bir sorusunda aldım. Unutmadan Mustafa Ali karakterini aynı zamanda filmin yönetmeni olan “Müfit Can Saçıntı” canlandırıyor. 
Aldığım cevabı paylaşmadan önce filmin konusuna da şöyle bir göz atalım; Çökertme köyünde yaşayan, modern hayata tepkili ve yeniliklere karşı olan Mustafa Ali, her tür yaşamsal ihtiyacını doğadan karşılıyor. Toprak ananın ona verdiği nimetlerle yetinmeyi bilen, deniz kıyısında muhteşem güzellikte bir arazideki küçük kulübesinde tavukları, sevimli ineği “Afrodit”, domates, salatalık ve yeşilin her türünden renkli ağaçlarıyla mutlu, huzurlu bir hayat sürüyor. 
Mustafa Ali iki üniversite bitirmiş ama paraya karşı. Yaşamsal ihtiyacını sürdürecek kadar çalışıyor ama biriktirmeye karşı. İstanbul’da yaşayan zengin işadamı Cavit Bey ise (Rasim Öztekin) Mustafa Ali’nin yaşadığı araziye göz koymuş. Oraya butik otel yapmak istiyor. Herkes satıştan yana ama Mustafa Ali tabii ki karşı. Tüm bu aldı verdi telaşı arasında Cavit bey net ve kararlıdır. Mustafa Ali’ye dönerek, “Toprağını satın almak istiyorum” der. Mustafa Ali’de cevap kısa ve nettir. “Neden ?” 
“İkimize de yeter” der.  “Gel burada yaşa. Neden toprağın sahibi olmak istiyorsun ki ? Tapusu benim adıma kayıtlı ama ben de kiracıyım... Otel yapıp da ne yapacaksın ? Yüz tane odan da olsa uyuyacağın yer bir oda, bir döşek değil mi ?” 
Gerçekten de öyle. İşte tüm yanıt bu soruda saklıydı bana göre “Neden ?” 
Özgür doğayı satılacak bir yapıya dönüştürüyoruz. “Neden?”, 1 metrekaresinde uyuyacağımız bir yer için bin metrekare “Neden?” Gerçekten çok müthiş bir çalışma olmuş. Başrollerinde Rasim Öztekin, Ayda Aksel ve Müfit Can Saçıntı var. Mandıra Filozofu sanki Diyojen ile İskender’in hikayesinin modern versiyonu. Sade bir dil, muhteşem bir görsel zenginlik ve materyalist dünyanın felsefi söylemlerle beslenmiş güçlü eleştirisi gibi müthiş bir üçleme... 
Belki Recep İvedik ya da Düğün Dernek gibi bol kahkahalı değil ama birçok sahnesinde düşündürürken güldürüyor. Film bitip de çıkarken akılda kalan “Her şey gelip geçiyor. Önemli olan hayatı huzurlu ve sağlıklı yaşamak” diyorsunuz. Ve özet olarak, “Mal da yalan, mülk de yalan. Gel biraz da sen oyalan...” Mutlaka izlenmeli. İyi seyirler diliyorum. 

Yazarın Diğer Yazıları