Marmaris turizmcisi iflas etti

2006 yılı yaz sezonu sonunda, Marmaris’te yerel kaynaklardan aldığım bilgiler doğrultusunda, 2 bin civarında icralık olmuş işyerlerinden bahsetmiştim. 2007 yılı yaz sezonu sonu daha gelmeden, bu sene icralık olan dosya sayısının 9 binlere yükseldiği yine yerel kaynaklardan tarafımıza bildirildi.
Yukarıdaki rakamlar gösteriyor ki, son birkaç yıldır Türk turizmcisi öyle bazı birliklerin veya turizm baronlarının söylediği gibi, dünya turizm pastasından yüzde üçlük bir pay almamaktadır. Dünya turizm pastasının yaklaşık 765 milyar dolar olduğu söyleniyor, eğer biz ülke olarak bu pastadan yüzde üçlük pay alıyor olsa idik, bunun karşılığı olan 23 milyar dolar bir paranın turizm girdisi olarak ülkemize gelmesi gerekirdi.
Birçok yazımda dile getirdiğim gibi,  “kayıtdışı bir turizm sektörüne” sahip olan ülkemizde, önüne gelen  “turizm gelirleri” konusunda ileri geri konuşmaya devam ediyor. Bir ülke düşünün ki, hükümetleri devletinin elinde bulunan tüm üretim kuruluşlarını  “yabancı sermayenin ülkemize yatırım yaptığı yalanı”  ile elinden çıkarıyor, üreten bir toplumdan tüketen topluma dönüşümün bütün alt ve üst yapısını hazırlıyor. Ondan sonrada çıkıp  “turizm sektörüne bacasız fabrika”  diyerek önünde ne kadar engel varsa kaldırıyor.
Ama  “turizm sektöründe”  devlet kredisi ve yerli sermaye ile yapılan tesislerinde, yabancı kartellerin eline geçmesine göz yumuluyor. Sonuçta Marmaris örneğinde olduğu gibi, her yıl bin bir umutlarla birikimlerini turizm sektöründe değerlendirmek isteyen binlerce Türk vatandaşı kendi çapında iş yapmaya çalışsa da, sektörün devlet tarafından kontrolü olmadığı ve parayı getirenin her şeyi alabildiği bir sektöre dönüştüğü için, hiçbir konuda ayakları yere basan bir hesaplama yapamıyorsunuz.
Yıllardır ülke kaynaklarını  “babalar gibi satarım”  diye etrafa efelenerek ve bıyık altından gülerek konuşanlar, her nedense bugünlerde ortalarda görünmüyorlar. Sanıyorum, büyük umutlar bağladıkları 2-B konumundaki  “Orman Arazilerini”  nasıl satacaklarının planlarını yapıyorlardır. Türkiye’deki ormanlık alanların toplam yüzölçümünün yüzde dokuzuna kadar gerilediğini düşündüğümüzde, çıkarılması planlanan 2-B yasası ile kesin bu oran yüzde birlere ve uygulama devam ederse de tüm ormanlarımızın yok olmasına neden olacağını kestirmek zor olmasa gerek.
Yerli turizm yatırımcılarının her geçen gün paralarını kaybettiği, kara paranın aklandığı, yabancı sıcak paranın gelip tesisleri satın aldığı bir  “turizm sektörü”  ile bir yere varmak mümkün değildir. Daha önce de önerdiğim gibi, Körfez kenarında kurulmuş olan Marmaris, Fethiye, Bodrum ve Antalya gibi turizm merkezlerinde insanlarımızın yalnızca dışarıdan gelecek yabancı turistlerin bırakacağı paraları bekleyerek turizm yapmanın zamanı geçmiştir. Bahsettiğimiz bu turizm bölgelerine çok büyük ulusla arası limanlar inşa edilmediği sürece, yalnızca güneş, deniz ve kum üçgenli bir turizm mantığı, işletmecilik mantığı ile çelişmektedir.
Devlet edenlere önerim, üzerinde aylardır fırtına koparılan  “sivil anayasa taslağına” ülke kaynaklarını “peşkeş çekmenin vatana ihanet suçu”  sayıldığı bir madde koymalarıdır. Çünkü üzerinde yaşadığımız bu coğrafyada binlerce yıldır ne böyle bir hoyratlık ne de peşkeş görülmüş değil. Zaten görüldüğü dönemlerde de o krallık veya medeniyet diğer krallık veya medeniyetler tarafından yok edilmişler. Bunun aksini gösteren bir tarihi kayıt yok.

Yazarın Diğer Yazıları