Mart kapıdan baktırır, yürekleri yaktırır

Evet, mart ayı kapıdan baktırır ve benim gibi kazma-küreği olmayanların da, yüreklerini yaktırır.
Yirminci asırda Atatürk’ümüzün Ankara’da kurduğu Türkiye Cumhuriyetimiz ile Mehmet Emin Resulzade’nin Bakü’de kurduğu Azerbaycan Cumhuriyeti aynı asrın sonlarında Türkmenistan-Özbekistan-Kazakistan-Kırgızistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) olarak, yedi cumhuriyete ulaşmıştır.
Bugün dünyada uygulanan böyle bir beceriyi, hiçbir ulus yapamamıştır.
İşte bizlere kapıdan baktıran mart ayımızda, kaybettiğimiz ülkü devlerimizi hatırlatıyor.
6 Mart 1954, ilk Türk Cumhuriyeti Azerbaycan Cumhuriyetimizin, kurucusu ve devlet başkanı Mehmet Emin Resulzade’nin, Ankara’da uçmağa vardığı gündür. 25 ay bağımsız devlet hayatı yaşayan cumhuriyetimiz, 27 Nisan 1920’de Komünist SSCB tarafından işgal edilmiş Azerbaycan Türk halkı katliama tabi tutulmuştur. Sağ kalanların büyük kısmı da Sibirya’ya sürülmüştür.
M.Emin Resulzade beğ, bir grup Azerbaycanlı arkadaşıyla Ankara ve İstanbul’da kültür faaliyetlerine katkıda bulunmuş ve “Bir kere yükselen bayrak, bir daha inmez” diyerek, soydaşlarını bugünlere hazırlamıştır.
Ankara Cebeci Mezarlığı’ndaki mekânı, anıt mezar haline getirilmiştir.
11 Mart 1935 günü de, T.C. kurucusu M. Kemal Atatürk’ümüzün, kültür ve politika danışmanı, “Türk Tarih Kurumu’nun kurucusu ve başkanı, TBMM üyesi büyük Türkçü Yusuf Akçura’nın uçmağa vardığı gündür.
Yusuf Akçura, Kırım Türklerinden Akçuraoğulları ailesinden olup, Kazan’a göç eden ailenin 1876’da dünyaya getirdiği, en verimli meyvesidir.
Akçuraoğulları ailesi daha sonra İstanbul’a göç etmiş ve Yusuf Akçura da, ilk ve ortaokulları bitirdikten sonra Harp Okulu’na girmiştir. Dört yıl Paris Siyaset Bilgiler Akademisi’ne devam etmiş ve 1903 yılında, üçüncülük ödülü alarak mezun olmuştur. Paris’te tanıştığı Sadri Maksudi ile hayat boyu fikir ilişkisini kesmedi. İsmail Gaspıralı ile de beraberliğini sürdürerek “Osmanlı Milleti’ni vücuda getirmenin imkânsızlığına” inanmıştı. Paris’ten sonra Kazan’da süren dört yıllık yaşantısında “Üç Tarz Siyaset” adlı meşhur eserini hazırladı ve Tatar Gazetesi’nin redaktörlüğünü yaptı.
Cumhuriyetin ilanından sonra milletvekili seçilmiş, Atatürk’ün “Kültür ve Politika Danışmanı” olarak çalışmış, 1931’de Türk Tarih Kurumu’nun kurucusu ve başkanı olmuş, 1932’de Türk Tarih Kongresi’ni yönetmişti.
23 Mart 1956 günü de, bizim neslin Milliyetçi Kültür Hareketi’nin önderlerinden Türkçü Türkolog Prof. Hüseyin Namık Orkun hocamızın uçmağa vardığı gündür.
I. Türk Tarih Kongresi’ne ve I. Türk Dil Kurultayı’na katılmış, Atatürk’e hitaben konuşma yapmıştır. 3 Mayıs 1944 hadiselerinden bir gün önce Ankara’ya gelen Türkçü Nihal Atsız’ı evinde ağırladığı için de Irkçılık-Turancılık Davası’nın sanıklarından olduğundan çalışmalarına birkaç yıl ara vermiştir.
1946-1953 yılları arasında Ankara’da faaliyet gösteren Türk Kültür Derneği ve Türk Milliyetçiler Derneği’nin haftalık kültür toplantılarında, bizlerden yardımını esirgememiş ve önderliğimizi yapmıştır. Genç yaşta aramızda ayrılan Türkçü hocamız Prof. Hüseyin Namık Orkun’a Allah’tan rahmet diler, kızları Prof. Koncuy Mergen ile “Hüseyin Namık Orkun Armağan Kitabı” hazırlayan torunu, genç tarihçi Eşim Mergen’e başarılar dilerim.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları