Maşa belli oldu peki üst akıl nerede?

FETÖ/PDY ortaklığı ile yürütülen darbe girişiminin ardından 22 gün geçti. Failler ve sorumlular hızlı bir şekilde belirlenirken kalkışmanın arkasındaki esas planlayıcının kim ya da kimler olduğu sorgulanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'da bu konuya dikkat çekiyor. Oda ve borsa başkanlarıyla buluşmasında "Bu adamlar maşadır. Pensilvanya'daki üst akıl değil, o kadar kafası çalışmaz. Üst akıl başka." diyerek Türkiye'nin küresel bir tehditle karşı karşıya olduğunu vurguluyor. Zaman geçtikçe bu konudaki kanaatler daha da şekillenecek. Öyle ki Türkiye'nin jeopolitik konumu, tarihsel süreçleri ve gelecek potansiyeli bir arada değerlendirildiğince devlet sistemine ve iç bütünlüğe yönelik bu saldırının Türkiye merkezli bölgesel ve hatta küresel bir planın eşgüdümünde gerçekleştirildiği söylenebilir. Darbe girişiminin TSK'nın emir-komuta zinciri dışında işletilmesi ise bölgedeki vekalet savaşlarının tahvil edilebildiği yeni bir örgütlenmeyi işaret ediyor.

Kim yada kimler olabilir?

ABD merkezli yayınlara bakıldığında ilk aşamada darbe girişimine yönelik ikircikli bir söylem geliştirildiği, ikinci aşamada ise NATO üyesi Türkiye'nin ABD'den uzaklaşması ve hatta kaybedilmesi endişesinin öne çıkmaya başladığı görülüyor. Jonathan Roth'ın George Friedman'la yaptığı röportajda bu kaygıları da içerisinde barındıran önemli tespitler var. Friedman gelinen noktada ABD'nin iki sorunlu boyutla uğraşmak zorunda kalacağını ve bu sorun alanlarında Türkiye ile işbirliği yapılması gerektiğini ifade ediyor. Birinci boyut NATO karşısında yeni bir güç alanı inşa etmeye çalışan hırçın Putin Rusya'sına karşı tedbir alınması. İkincisi ise IŞİD ile mücadelede geri adım atmadan etkili neticeler elde edilmesi. Friedman, açıkça Obama'nın Türkiye ile işbirliğini artırmasını tavsiye ediyor. Hatta NATO üyesi Türkiye'nin AB'nin bir üyesi (sanırım bir Truva atı) olma ihtimaline özel bir anlam yüklüyor. Friedman röportajın sonunda ABD darbe girişimini bildiği halde Türkiye'yi uyarmadıysa bugün işbirliği için önemli bir sebep teşkil edeceğini ekliyor.

Buna karşın bir takım verileri gelecek öngörülerine dönüştüren David Passig, Rusya'nın ABD'nin güvenliğini tehdit edeceğini ve bu sebeple Rusya'nın etrafında birkaç gücün birbirine düşürülmek isteneceğini belirtirken ilk adres olarak Türkiye'yi gösteriyor. Ve Türkiye'nin Rusya'nın yayılmacı politikası karşısında bir dengeleyici olabileceğini iddia ediyor. Yani ABD odaklandığı bölgede, farklı güçler arasında kazanın olmadığı ve yerel mücadelenin hüküm sürdüğü bir sistem oluşturmayı hedefliyor. Brzezinski ise ABD'nin batının garantörü ve destekçisi olabilmesi için Türkiye ve Rusya'nın demokratikleşme süreci geçirerek kontrollü bir şekilde bu halkaya bağlanması gerektiğini belirtiyor. Ancak bu süreçte bir tehlikeye dikkat çekiyor. Eğer AB gerilen ve yer yer kopma noktasına gelen birlik görüntüsünden uzaklaşmaya devam ederse Rusya, başta Almanya olmak üzere dengeleyici batı bloku arasına bir dengesizlik unsuru olarak katılabilir. Yeni ve zorunlu ittifaklar Rusya merkezli bir yönelimi belirginleştirebilir.

İşte üst aklın kim olduğunu anlamak için bu üç görüşün ortaklaştığı noktaya odaklanmak gerekiyor. Bu noktanın izdüşümü ise Sykes-Picot anlaşmasından bu yana bölgedeki çıkarlar dengesini yöneten güçlerin hesaplarıyla ilişkilendirilebilir. Bu açıdan bakıldığında birinci halkada Suriye ve Irak'taki gelişmelerin, Güneydoğu'daki fiili durumun ve Kafkaslar üzerinden devam eden enerji koridorlarının tanzimi, ikinci ve daha geniş halkada Türkiye ve Rusya'nın odağında yer aldığı Avrasya alanında kontrol edilmesi güç oyuncuların zıt güçler diyalektiğini başlatması üzerinde durulmalıdır.  Buradan hareketle Türkiye'nin karşısında tek bir üst akıldan ziyade bölgede tarihsel hesap ve çıkarları iç içe geçmiş farklı aktörlerin ve örgütlerin güç ve vekalet savaşlarını hatırlamak gerekiyor. Ayrıca süreci bizzat kurgulayanlar ile süreçten haberdar olup olayı kendi çıkarları için değerlendirmeye çalışan bölgesel ve küresel oyuncuların ayrı ayrı irdelenmesi gelecek için alacağımız tedbirler açısından hayati bir önem taşıyor.

Yazarın Diğer Yazıları