Medine'de çekirge mucizesi

Bazen kötü düşünenlerin de yararı olur. Bunun son örneğini Birleşik arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı'nda gördük. Bu Amerikan itinin -köpek aslında dünyanın en sadık hayvanıdır. Ancak onun da istisnaları görülür. Anadolu'da sahibini ısırana it denir- verilen emri yerine getirdiğine inanıyorum. Abdullah bin Zayed'in karalama kampanyasının hedefi belli; Türkiyeye saldırmak . Oysa saldırdığı Fahrettin Paşa'yı bilmeyenlere de tanıttığı inancındayım. Medine Müdafii Gazi Ömer lakaplı bu çöl aslanı bir Tunaboyu çocuğu. Rusçuk doğumlu. Harbiye'den Erkanıharbiyeye kadar hep birinciliklerle mezun olmuş asker. Balkan savaşlarındaki başarısı, imzası bulunan ilk destandır. Çatalca muharebelerindeki  olağanüstü karşı taaruzuyla Bulgarları bozguna uğrattı. Edirne'nin geri alınmasının yolunu açtı.

 

1. Dünya Savaşı  başladığında Musul'daki 12. Kolordu'yu yönetiyordu. İngilizlerin kırşkırtmasıyla Suriye'nin çeşitli bölgelerinde başlayan Arap  isyanlarını bastırdı.

Daha sonra bugünkü Ürdün kralının büyük dedesi Şerif Hüseyin'in ayaklanmasında Medine'yi savunma görevi aldı. Müslümanlığın kutsal emanetlerinin İngilizlerin eline geçmesini engelledi ve İstanbul'a nakledilmesini başardı.

Mondoros Mütarekesi'nin -Osmanlınınr teslimi- imzalanmasından 2 ay sonra Medine'yi teslim etti. Sürgüne gönderildiği Malta'dan Mustafa Kemal Paşa'nın çabalarıyla kurtuldu. Kars üzerinden Türkiye'ye girdi. 12. Fırka'nın başına getirildi. Başkomutanlık Meydan Savaşı'na katıldı. Büyük Zafer'den sonra Afganistan'ın başkenti Kabil'e büyükelçi olarak atandı. Türkkan soyadını alan kahramanla ilgili ilk bilgileri çocuk yaşlarında Dayım'dan almıştım . O da İstanbul Harbiye mezunlarındandı. Anlattıkları arasında bana en çarpıcı gelen çöl çekirgeleridir. Kuşatma altındaki Medine'de büyük yiyecek sıkıntısı başlamıştı. Fahrettin Paşa'nın buna bulduğu çözümlerden biri çekirgelerin yakalanmasıydı. Cinslerine göre çok iri olan bunlardan bölgede fazlaca vardı. Erat önce bunları yemekte zorlanır. Ancak  Peygamber efendimizin de 2 defa bu yola başvurduğunu anlatır. Neticede sabah 2-3 adet, akşam aynı şekilde dağıtım yapılır. Böylece savunmanın uzun sürmesi sağlanır.

Allahın hikmeti, muhasara boyunca gökten adeta çekirge yağmıştır. Paşa onları toplamak için özel ekipler kurmuştu. Bu kanatlıların torunlarının hâlâ bize kadar geldiklerini biliyorsunuz.

Fahrettin Paşa'nın Medine'yi terk edişinde bile büyük asalet vardır. İngilizlere el sürdürmez. Kılıcını dahi isteyemezler. Onu 1948 yılında Eskişehir'e giderken bindiği trende kaybettik. Geçirdiği kalp kriziyle Hakk'a yürüdü. Dualarımız her zaman onun için.

 

iki tarihçi

NTV, Yakın Plan'ı bu kez tek konukla götürdü. Doğru da yaptı. Çünkü Prof. Dr. İlber Ortaylı çağrılmıştı. Kaybettiğimiz toprakları güneyimizden başlayarak çok iyi anlattı. O bu konularda zaten derya. Tren hatları döşediğimiz her yıl en az bir kere Sürre Alayı yolladığımız yerlerden bahsetti. Bu ülkelerin -Umman dışında- Osmanlı'ya ihanetlerinden sözetmeyi unutmadı. Trenlerimizin yağmalanıp memurların aileleriyle nasıl katledildiklerini söyledi.

Burada benim ilave etmek istediğim Suudi Arabistan yönetiminin, yani Suudların "Türk düşmanlığı". Milyonlarca altın sarfederek yaptığımız kutsal yapıları yıkıp duruyorlar. Bunun gerçek sebebi 450 yıl yönetmemizin kompleksi. Ortaylı'nın dediği gibi, "Bunlar nankör". Arkadan vurmaya hazırdırlar. Zaten tembel  bir millettir, bakalım petrolleri tükenince ne halt edecekler.

Hakan Bayrakçı

CNNTürk'te bir başka tarihçi Hakan Bayrakçı vardı. O da Türk-Arap ilişkilerinin geniş bir analizini yaptı. Ortaylı'nın anlattıklarını daha özet olarak aktardı. Yokluklar içinde kazanılan zaferlerden biri olan Kût'ül-Amâre'nin öyküsünü tekrarladı. Türk askerinin cengaver ruhunu tam anlamıyla vurguladı. Bunda da inancın katkısını anlatmayı unutmadı. "Kutsal emanetler zaten bize aitti. Onları Hırıstiyanlara teslim etmedik. Asıl yerine taşıdık"la final yaptı.

Diğer konular

Sarraf davasındaki -Atilla'ya dönüştü- karar bekleyişi üstünde fazla durulmadan gündeme taşındı. Şimdi de jürinin ne yapacağı konuşulmakta. BM'deki Kudüs tasarısının oylanmasını bile öylesine dinledim. Bu arada ANDY-AR'ın patronu Faruk Acar'a biraz laf etmek istiyorum. Cumhurbaşkanına övgülerine bir şey demiyorum. Ancak her üç cümlesinden biri "En büyük Erdoğan başka büyük yok" olunca iş antipropagandaya dönüşüyor. Övgüleri biraz azaltmasında fayda görüyorum. İbrahim Uslu  bile ideal ölçüyü yakaladı. Bu yüzden her kesim ciddiye alıyor.

Tartışmaların yeni ve güzel yüzü Gülfem Saydan Sanver için yorumum farklı. Hükümeti eleştirileri CHP'den daha haşin. Bunları ortaya koyuşu ise sağlam.

Yazarın Diğer Yazıları