Medya Arkası (11.09.2017)

Medya Arkası (11.09.2017)
Köşe yazarlarının gündeminde hakkında yolsuzluk ve rüşvet iddiaları bulunan eski AKP'li Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan için ABD'de çıkan tutuklama kararı vardı. İşte günün öne çıkan yazıları:

İktidar partisinin Danıştay sözcüsü /  Serpil Çevikcan / Milliyet

CHP lideri, Adalet Yürüyüşü ve Adalet Kurultayı için ‘sözde’ ifadesini kullanan Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’ü eleştirirken, “Danıştay’a da gölge düşürüyor. Çünkü Danıştay’ı temsil ediyor. Önümüzdeki günlerde bu konuda bir adım atacağız” dedi

CHP’nin 94. kuruluş yıldönümü nedeniyle önceki akşam Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde düzenlenen resepsiyonda, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile konuşma olanağı bulduk.
Kılıçdaroğlu’na ilk olarak Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’ün açıklamalarını sordum.
Yargıtay’ın Adli Yıl Açılış Resepsiyonu’nda konuştuğum Güngör, CHP’nin “Adalet Yürüyüşü ve Adalet Kurultayı” için “Şimdi sözde Adalet Yürüyüşü, sözde Adalet Kurultayı... Kim için adalet, neyin adaletini arıyorsunuz? Yargıyı da töhmet altında bırakıyorsunuz. Biz adalet terazisini çok hassas tutuyoruz. Siz bu söylem ve davranışlarla yargıya güveni zedelerseniz, bundan bütün toplum zarar görür” ifadelerini kullanmıştı.

‘İktidarın sözcüsü’

Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamalara tepkisi sertti: “Normalde yargıçlar konuşmazlar. Yargıçlar kararlarıyla konuşurlar. Çünkü konuşmaları ihsas-ı rey demektir. Görüşlerini önceden açıklamazlar. Dünyanın bütün saygın yargıçları da bu kurala uyarlar. Bu kurala uymayanlar kendi iradelerini iktidara ipotek ederler. Onlar talimatı iktidardan aldıkları için iktidara her ortamda hoş görünmek isterler. İktidarın taleplerini yerine getirdikleri zaman makamlarında yükseldiklerini sanırlar. Danıştay Başkanı’nın böyle bir pozisyonda olması beni çok üzmüştür. Danıştay gibi önemli bir mahkemenin başkanı siyasette açıkça taraf olduğunu ifade etmiştir. Bu onun yargıç olma kimliğini ortadan kaldırmıştır. Biz artık onu siyasette taraf olarak görüyoruz. İktidar partisinin Danıştay’daki sözcüsü olarak görüyoruz. Bunu yaratan kendisi. Kendi saygınlığını dinamitleyen kendisi. İşin garip tarafı sadece kendi saygınlığına gölge düşünmüyor, Danıştay’a da gölge düşürüyor. Çünkü Danıştay’ı temsil ediyor. Önümüzdeki günlerde bu konuda bir adım atacağız.”
Kılıçdaroğlu, nasıl bir adım atılacağı sorusuna ise “Onu şimdi söylemeyeyim, yasal bir adım atacağız” yanıtını vermekle yetindi.

Sarraf dosyasının ana hedefi / Nedim Şener / Posta

Sarraf’ın avukatı Benjamin Brafman 18 Mayıs’ta mahkemeye kefalet başvurusunda bulundu.
Savcı Bharara 25 Mayıs’ta verdiği karşı dilekçede, Sarraf’ın kefaletle bırakılmasına itiraz ederken 17 Aralık operasyonu fezlekesinden de bölümlere yer verdi.

Bakanlar Muammer Güler, Egemen Bağış ve Zafer Çağlayan’ın isimlerini, aldıkları rüşvet tutarlarıyla birlikte yazdı.

Bir de Sarraf’ın Türkiye’de bağışta bulunduğu Emine Erdoğan’ın başında olduğu TOGEM-DER’e yer verdi. Savcı dilekçesine yalnızca Emine Erdoğan’ın adını değil resmini de koydu. Bu yolla Bharara dilekçesinde doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adını geçirdi.

Savcı’ya göre, eğer Sarraf kefaletle bırakılırsa Türkiye’ye kaçabilir ve siyasilerle olan ilişkisi nedeniyle de ABD’ye iade edilemez.”

Türkiye’de yargılanmalıydı 

Soruşturmanın nereye uzanacağı zaten dosyanın içinde var. Peki, tüm bunlar bu üç bakanın Rıza Saraf’la kirli ilişkiler içine girdiği gerçeğini yok ediyor mu?

Elbette hayır, bu kişiler işledikleri iddia edilen suçlar nedeniyle Türkiye’de yargılanmalıydı. ABD’de açılan ve gitgide genişleyen dosya ABD ile Türkiye arasında birçok konuda varolan görüş ayrılıklarına dayanan savaşın yansımasıdır o kadar.

Al sana müfredat / Ahmet Hakan / Hürriyet

- HAYAT DERSİ: Bırak itaati, bırak reisi falan. Evlilik askerlik değildir aslanım.

- AİLE DERSİ: Karı-koca arasında ast üst ilişkisi olmaz. Dayanışma olur. Şefkat olur. İstişare olur.

- İTİKAT DERSİ: İtaat etme! Sorgula!

- VATANDAŞLIK DERSİ: Haksızlık karşısında susup dilsiz şeytan olma.

- ÇEVRE DERSİ: Kuşlar, ağaçlar, nehirler... Allah’ın emanetidir. Emanete hıyanet etme.

- DİN VE AHLAK DERSİ: Ahlakı olmayanın dini olmaz. Önce ahlak...

- İNSANLIK DERSİ: Öyle hikmetli konuş ki... İnsanlık parmak ısırsın.

- SAĞLIK DERSİ: Hakkaniyetli ol ki genç kalasın.

- TARİH DERSİ: Bütün padişahlar Yavuz, Fatih değildi, deli padişahlar da vardı.

- ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ: Suriye’ye bak, Irak’a bak ve Atatürk’ün kadrini kıymetini anlaman kaçınılmaz olur.

 Alman yatırımcıların çoğu Türklermiş / Can Ataklı / Korkusuz

ERDOĞAN “BAŞKOMUTAN” DEĞİL

AKP Genel Başkanı Erdoğan artık sık sık “Başkomutan” unvanını da kullanıyor. Son iki yıldır 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı kendi uhdesine aldı. Çünkü “Başkomutan” olduğuna göre o bayramın sahibi de kendisi. Daha önceleri 30 Ağustos'lar Genelkurmay'ın himayesinde kutlanırdı. Erdoğan kendisine “başkomutan” diyor ama aslında değil. Başkomutanlık mevcut anayasaya göre Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin uhdesinde. “Savaş durumunda” bu unvan Cumhurbaşkanı tarafından kullanılıyor ancak o da bu görevi Genelkurmay Başkanı'nın kullanımına sunuyor. Yani neresinden bakarsanız bakın Erdoğan başkomutan falan değil. Ama askeri ezmek, “Sizin de başınız benim, bana bağlısınız” diyebilmek ve kendisine biat eden kitlelere de “Görüyorsunuz değil mi nasıl hepsini hizaya soktum” propagandası yapabilmek için her fırsatta kendisine “başkomutan” diyor. Nasıl olsa “Değilsiniz ama” diyebilecek cesarette ne asker ne de siyasetçi olmayınca meydan boş sayılıyor değil mi? NOT: Bu arada belirteyim; Türkiye'nin tek başkomutanı vardır. O da Mustafa Kemal Atatürk'tür. Atatürk'ün bu unvanına ortak olmaya kalkanlar eninde sonunda hüsrana uğrarlar. 

Bakanlığın ayılı karikatürü!... / Mehmet Tezkan / Milliyet

Altıncı sınıf öğrencilerinin okuyacağı Türkçe ders kitabında bir karikatür..

Buzulun üzerindeki kutup ayısı boğulmakta olan bir insana eliyle argoda ‘nah’ diye tabir ettiğimiz  ayıplı işareti  yapıyor..

Öğrencilerden bu karikatürün yorumlanması isteniyor…

Karikatürün altındaki soru şu...

Burada ne anlatılmak isteniyor?

 Bu karikatürün ders kitabına konularak ne anlatılmak istendiğini bir kenara bırakalım..

Meselenin başka boyutuna bakalım..

O karikatürü nasıl yorumlayacağını bilemeyen bir Türkçe öğretmeni ‘ bu ne  demek ya ‘ diye  itiraz edince Milli Eğitim Bakanlığı uyanmış!..

Okullara dağıtılan 1.5 milyon kitabı toplatmış..

 Karikatürün olduğu sayfayı yırtarak kitabı yeniden dağıtacakmış..

Talim Terbiye Kurulu Başkanı ‘biz sorumlu değiliz, ama yine de özür dileyeceğiz’  demiş..

Sorum şu..

Bakanlık sorumlu değilse kim sorumlu?

 Yayınevininmiş!..

Tam teflon tava politikası!..

Yayınevleri ders kitaplarını kafalarına göre mi hazırlıyor!..

Yok yok, bakanlık denetliyormuş..

Denet- liyormuş ama yayınevinin bastığı kitabı 18 uzman incelemiş; hepsinin gözünden kaçmış..

Ayının el hareketini görmemişler..

Veya görmüşler de normal bulmuşlar..

Veya!.

10 uzman 8 kurul üyesi 18 kişinin gözünden kaçması mümkün değil..

Talim Terbiye Kurulu’nun mazereti mazeret değil..

Bu insanlar kör değil ya!..

 Ya kitabın kapağını bile açmadan imzayı bastılar ya da ‘bana mı kaldı, başıma iş açmayayım, belki de subliminal mesaj verilmek isteniyordur, arabanın tekerine çomak sokarım’   endişesiyle  susmuşlardır..

Görmüşlerdir ama görmezden gelmişlerdir..

Yolsuzluk 'milli dava' değildir! / Zeynep Gürcanlı / Sözcü

Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada;

Yolsuzluk, yolsuzluktur; “milli dava” değildir.
Eğer bir ülkenin kendi hukuk sistemi, ucu ülke dışına da taşan yolsuzlukları temizlemezse, bunları uluslararası hukuk temizler.
Mesela İspanya;
İspanya mahkemeleri, kendi Kraliyet Ailesini yolsuzluktan yargıladı. İspanya Kralı Felipe’nin ablası Prenses Cristina ve eşi Inaki Urdangarin yargılandı ve ceza aldı. Cristina para cezasına, kocası hapis cezasına çarptırıldı. Cristina’nın Prenseslik Ünvanı alındı.
Mesela İsrail;
Halen ülkede Başbakan olan Benjamin Netenyahu’nun eşi Sera Netanyahu yolsuzlukla suçlanıyor. İsrail Adalet Bakanlığı, Sera Netanyahu hakkında, devlet imkanlarını kendi kişisel yemek ve hizmet harcamaları için kullandığı için “iddianame hazırlandığını” daha iki gün önce duyurdu.
Mesela ABD;
Halen Başkan olan Donald Trump’ın kendi adını taşıyan oğlu Donald Trump Jr, seçim yolsuzluğu iddiasıyla ABD Senatosu’nda geçen hafta ifade verdi.
Bu ülkelerin hiçbirinde, kimse de ortaya dökülüp, ülkeyi yönetenlerin karıştığı yolsuzluk davalarını “milli mesele” haline getirmeye çalışmadı.
AKP’li Zafer Çağlayan’ın ve AKP’nin atadığı kamu bankası müdürünün ABD’de Reza Zarrab davasına eklenmesine AKP’den gelen tepkiler ise malum;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, içinde Çağlayan’a verilen milyonluk Philippe Patek saatlerin bile geçtiği davayı, “Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik bir adım” olarak nitelendirdi.
Tekrar söylemekte yarar var;
Yolsuzluk, yolsuzluktur; Rüşvet, adi suçtur.
Sizin yargılayamadığınızı, başkası elbette yargılar.
Biz de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, “neden benim ülkemin yargısı bu iddiaları soruşturmadı da, ABD’ye kaldı” diye, boynu bükük, kendi kendimize söylenir dururuz…