Medya Arkası (18.01.2018)

Medya Arkası (18.01.2018)
Yazarların bugünkü gündeminde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı Afrin operasyonu ve CHP İstanbul İl Başkanı seçilen Canan Kaftancıoğlu'nun tartışma yaratan mesajları vardı. İşte günün öne çıkan yazar ve yazıları:

Afrin, Menbiç/2019 seçimleri / Güneri Cıvaoğlu / Milliyet

Afrin ve Fırat’ın doğusunu hedef alan harekâtlar Türkiye için -artık- dönüşü mümkün olmayan bir ulusal beka gereğidir.
Bunun için “2 süper büyük sorununun” aşılması gerekiyor.
Bunlardan ABD -son anda turuncuya ya da kırmızıya dönüşmezse- “yeşil ışık” yakmış gibi izlenimler yaygın.
“Afrin bizim / koalisyonun ilgi alanında değil” açıklamaları böyle yorumlara ağırlık kazandırdı.
***

Diğer büyük Rusya ise henüz “rengini belli etmiş” değil.
Ne “kırmızı”, ne “turuncu”, ne de “yeşil..”
Trafik sinyalizasyonunda olmayan “gri” renkte.
Oysa...
Rusya’nın yeşili de çok belirleyici önemde.
Çünkü...
Afrin’de konuşlanan PKK/YPG güçleri ABD silahlarıyla artı Rusya silahlarıyla donanmış bulunmakta.
“Tank, zırhlı araçlar, roketler, top, ağır makineliler...”
Ayrıca o coğrafya mayınlanmış, yerleşme yerleri patlayıcılarla tuzaklanmış bulunuyor.
Kuşatılmaları halinde, kaçabilecekleri, yer değiştirerek saldırabilecekleri uzun tüneller açtıkları da biliniyor.
Fazla insani kayıp vermeden daha kısa sürede harekâtın sona ulaşması için Türkiye’nin F-16’ları ile alan temizlenmeli.
Ancak...
Daha önce Suriye sınırında Türk F-16’larının düşürdüğü Rus savaş jeti sonrasında, Moskova katı tavır koymuştu.
Artık Suriye hava sahasına geçecek Türk savaş jetleri Rusya’nın bölgede konuşlanmış S400 ve S500 hava savunma roket sistemlerinin hedefi olacaktı.
Bu açıklama hâlâ kaldırılmış değil.
Ankara’dan edindiğimiz izlenimlere göre, hem karşılıklı Dışişleri arasındaki kanalda yoğun diplomasi trafiği sürmekte.
Ayrıca...
En üst düzeyde doğrudan Putin’den de işaret beklentisi var.
***
Herhalde...
Bazı “rezervlerle” yeşil ışık için zemin taşları döşenmekte.
Dışarıya bakan pencereden görüntü böyle.
***
Bir de “içe dönük” siyasi değerlendirme yapmakta fayda var.
Başarılı bir Afrin harekâtının... Ve sonrasında... Fırat’ın doğusunu kapsayan Menbiç harekâtının, iç politikada da “siyasi getirisi” büyük olabilir.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, CHP-MSP (Erbakan’ın Milli Selamet Partisi) ortak hükümeti tarafından gerçekleştirilmişti.
Başbakan Ecevit’ti.
Her yerde “başı miğferli Ecevit afişleri, posterleri...”
İlk seçimde Ecevit’in CHP’si yüzde 42 oy almıştı. Birinci parti olmuştu. Tek başına iktidara sadece 11 milletvekili eksiği vardı.
Bu oran çok partili sisteme geçildiğinden bu yana, yani 2018’e kadar CHP’nin çıkardığı en yüksek sandık sonucudur.
Aradan yıllar aktı.
1970’li yılların sonunda Ecevit gene “pamuk ipliğine bağlı zayıf bir koalisyonun oy oranı hayli düşük ortağı DSP Genel Başkanı” ve başbakandı.
ABD o sıralarda Irak’a harekâta kararlıydı.
Kuzeyden, yani Türkiye üzerinden girme planı yapmıştı Irak’a.
ABD bunun sağlamak için Abdullah Öcalan’ı Afrika’da paketleyip, hediye olarak MİT ekibine teslim etti.
Ve...
Türkiye’de yeniden sandıklar kuruldu. Ecevit’in DSP’si gene en yüksek oyu aldı.
Afrin ve Fırat’ın doğusunu kapsayan Menbiç harekâtı 2019 seçimleri için Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti için de kanat olabilir.

***

Afrin’den sonrası da var! / Batuhan Yaşar / Türkiye

Türkiye, Afrin harekâtı öncesinde arka kapı diplomasisini çok iyi kullanıyor.

ABD ve Rusya ile sürekli irtibat hâlinde.

Kanallar açık.

Pazarlık devam ediyor.

Üst düzey bir isim “Her şey hazır... ‘Hadi’ dendiği an gireriz” dedi...

Konunun askerî boyutları önemli ama algı yönetimi de en az onun kadar önemli.

Batı basınına baktığınızda doğal olarak “Türkiye şöyle iyi yapıyor, böyle teröre darbe vuracak” diyen yorum tabii ki yok...

Ama Alman “Nürnberger Zeitung”da çıkan yazı dikkat çekici:

-“Operasyon başarıyla sonuçlanırsa Suriye’nin kuzeyinde Kürt devleti oluşturma rüyası sona erer...”

Türkiye ile ABD’nin karşı karşıya gelme ihtimali, bütün yorumların öznesi hâline gelmiş...

Haberleri yok galiba.

Gelebileceğini bırakın, hâlihazırda karşı-karşıya zaten...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın YPG/PKK ordusu ile ilgili “Bize düşen terör ordusunu daha doğmadan boğmaktır” sözleri özellikle ABD basının manşetlerinde.

Türkiye algıyı da çok iyi yönetti.

Psikolojik üstünlüğü başından beri elinde tuttu...

Washington’u pazar akşamı açıklama yapmak zorunda bıraktı...

***

Tuzak kokusu / Fatih Altaylı / Habertürk

SAVUNMA OYUNUNA DÖNÜŞ

CHP’nin tartışılan yeni İstanbul İl Başkanı’nı tanımam.

Hakkında koparılan fırtınayı da anlamakta zorlanıyorum.

Hızlı bir biçimde “kriminalize” edildi.

En azından siyaseten.

CHP’nin İstanbul’da niye böyle bir değişime gittiğini anlamak ise mümkün değil.

Niye mi?

Anamuhalefet partisi İstanbul’da giderek daha güçlü bir konuma yükseliyordu.

Örgütte bir toparlanma vardı.

Referandumda AK Parti’nin kalesinin düşmesinde, Anayasa’ya “Hayır”denilmesinde CHP’nin etkili çalışmalarının katkısı vardı.

Uzun zamandan bu yana ilk kez olarak CHP İstanbul’da “savunma”pozisyonundan “hücum pozisyonu”na geçmişti.

Bir il başkanlığı seçimiyle birlikte CHP, +İstanbul’da bu pozisyonunu bir anda kaybetti.

Yeniden “savunma pozisyonu”na geri döndü.

Bu bir siyasi parti açısından son derece yanlış bir tutumdur.

CHP bu anlayışla “seçimler yılı”na girecekse.

Vay CHP’den umudu olan seçmenin haline...

***

Koltuğu kaptı, “Mustafa Kemal’in yoldaşı” oldu / Ahmet KEKEÇ / Star

Fakat Canan Hanım “halkın iradesiyle seçilmiş” herkesle fotoğraf vermiyor. Bazılarına karşı çok kıyıcı... Mesela, halkın iradesiyle seçilmiş Erdoğan’a, “kıyıcılığın” da ötesinde, özel bir nefret besliyor. Bu duygusunu da gizlemiyor. Ama yine de özür diliyor. Neden?

Kendisi anlatsın: “Gezi olaylarıyla ilgili tüm paylaşımlarımın arkasındayım. Ama yine de Erdoğan’dan samimi şekilde özür diliyorum. Orada gözümden kaçmış bir şey var, hepimiz insanız, hata yaparız. Özür dileyerek paylaşmak istiyorum, Erdoğan’ın annesine küfür olan duvar yazısını da paylaşmışım. Annelik kutsaldır ben hiç kimsenin annesine bir şey dedirtmem.”

Soru şu:

Canan Hanım özür görevini hatırlamak için neden bu kadar sene bekledi? O çirkin paylaşımı yüzüne vurulmasaydı, yine özür dileyecek miydi?

İşin sırrı koltukta mı?

Koltuğunda rahat oturabilmek ve bundan sonra spekülasyonlarla anılmamak için mi duygularından ödün verdi?

Bence işin sırrı koltukta...

O koltukta başkaları oturuyorken, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz sloganını beğenmiyorum, militarizm kokuyor” diyordu ve Mustafa Kemal’le meselesi olduğunu duyurmaya çalışıyordu.

Dün baktım, “Mustafa Kemal’in yoldaşlarıyız” diye esip gürlüyor...

Koltuğu kaptı, annelerin “kutsal” olduğunu hatırladı.

Koltuğu kaptı, Mustafa Kemal’in yoldaşı oldu.

Ben de diyorum ki, “Her şey koltuk mudur Canan Hanım? Sizin bir ilkeniz, düsturunuz, istikametiniz yok mu? Hatta öfkeniz... Hepsini bir koltuğa değişecek misiniz?”

***

Erdoğan neden büyük fotoğrafa bakın dedi / Abdulkadir Selvi / Hürriyet

CHP’LİLERİN TWEET’LERLE İMTİHANI
O zaman sormak gerek, Canan Kaftancıoğlu “devlet katil değil, seri katil” diyor. Peki CHP’liler de devletimizi seri katil olarak mı görüyor?

Canan Kaftancıoğlu, “Tarihte bugün Ermeni soykırımı başladı. Katledilen Ermeni vatandaşlarımızı anıyoruz. Saat 19.15’te Taksim’de” diyor. CHP’liler de sözde Ermeni soykırımını kabul ediyor mu?

Canan Kaftancıoğlu, “İnandığınız Allah’ınız topunuzun belasını versin” diyor, CHP’liler de böyle mi düşünüyor?

Görünen o ki, Canan Hanım’ın sadece Türk toplumuyla değil, CHP’nin temel değerleriyle de sorunu var. Kaftancıoğlu, taş atan kadın fotoğrafının kendisine ait olmadığını açıkladı. Ama eşinin domuz eti yediğini gösteren tweet’e itiraz etmedi. Canan Hanım artık Gezi’de bir eylemci değil, CHP’nin İstanbul İl Başkanı. Tweet’leri sadece kendisini değil CHP’yi de bağlayacak. Müslüman Türk halkından eşinin domuz yediği tabaktaki fotoğrafla mı oy isteyecek? 

Muhafazakâr bir toplum olan Türk halkından, “Allah’ınız” diyerek mi oy alacak? 

CHP, İstanbul’da bir kadını seçerek iyi bir iş yaptı. Ama bu tweet’lerle İstanbul seçimlerini Erdoğan’a hediye etti.