Medya Arkası (18.08.2017)

Medya Arkası (18.08.2017)
Köşe yazarlarının gündeminde 17 Ağustos 1999'da yaşanan deprem faciasının yıl dönümü ve AKP'nin 'metal yorgunluğu' vardı. İşte günün öne çıkan yazıları:

Bağımsızlığımız tehlikede! / Candaş Tolga Işık / Posta

17 Ağustos’un yıldönümüydü dün...

Nereyi açsam aynı slogan:

“17 Ağustos’u unutmadık, unutmayacağız.”

17 Ağustos depreminin ardından çürük binaların müteahhitlerine 2100 dava açıldı. Bu davaların 1800’ü Rahşan Affı’ndan yararlanıp kapatıldı.

Geri kalan davalara ne mi oldu?

Tamamı 16 Şubat 2007’de zaman aşımına uğradı!

Hani “unutmadınız” ya...

Neyi unutmadığınızı “hatırlayın” istedim!

Şaşırmadım söyledim / Fatih Altaylı / Habertürk

TEK SORAN TSK

Celal Şengör’ün, “Önlem almazsak, hazırlanmazsak, yapı stokumuzu depreme hazır hale getirmezsek, bilime sırt çevirirsek büyük İstanbul depreminde yüz binlerce insan ölebilir ve Türkiye bağımsızlığını kaybedebilir” diye 18 yıldır yaptığı uyarıya bir tek kurum, “Bize bir anlat bakalım” demiş.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK).

Henüz daha kumpas davaları açılmadığı, Balyoz ve Ergenekon’la TSK’nın içi boşaltılmadığı, FETÖ’cüler kontrolü ele alamadığı için o sıralarda sadece TSK Şengör’ü ve başka bilim adamlarını davet edip “Anlatın bakalım neler olacak. Nasıl önlem almalıyız?” diye sormuş.

AK Parti’nin sorunu metal yorgunluğu mu? / Mehmet Ocaktan / Karar

Oysa AK Parti’nin 16 yıllık siyasi hayatına baktığımızda, her dönemde değişim rüzgarlarının estiğini ve benzer iç değişimlerin hep yapılageldiğini görmek mümkün. Ama öyle anlaşılıyor ki parti içi değişim ihtiyacı, bu kez çok önemli bir zarurete binaen yapılmak durumundadır. Çünkü 2019 seçimleri AK Parti açısından, kelimenin tam anlamıyla bir milat niteliği taşımaktadır. Bu yüzden de toplumdaki motivasyonu yükseltecek bir rüzgar estirebilmek için değişim algısına şiddetle ihtiyaç var.

Bir kere yüzde 50+1 almak gibi rakamsal bir mecburiyet var. Ve doğal olarak bu durum partideki stresi de katlayarak arttırıyor. Esas itibariyle ‘değişim’ söylemini tetikleyen de partiyi dipten tepeye kadar kuşatan bu 2019 stresidir.

Yanlış bir algı oluşmaması için bir gerçeğin altını çizmekte yarar var, partideki bu değişim ihtiyacı teşkilatların başarısızlığından, yani seçimlerde çok kötü sonuçlar aldıklarından kaynaklanmamaktadır. Zira ortada bir başarısızlık yok, tam aksine seçim zaferleri var. Bunun için en yakın ve somut örneklere bakmak yeterli olacaktır. 1 Kasım genel seçimleri (yüzde 49.5) ve 16 Nisan referandumu... (yüzde 51.41)

Sonuç itibariyle bizzat genel başkan, partinin toplum nezdinde bir yıpranmışlık, yorgunluk algısı oluşturduğunu görmüş olmalıdır ki doğrudan müdahale etme gereği duymuştur. Ancak burada esas önemli mesele; acaba sadece teşkilatlarda mı bir yorgunluk vardır, yoksa AK Parti’nin kuruluş felsefesiyle topluma deklare ettiği evrensel standartlardaki özgürlükçü, demokrat ve değişimci söylemin pırıltısı mı azalmıştır, bunu iyi analiz etmek gerekiyor.

Yeni Osmanlı cengaverlerinin tarumar ettiği ülke!.. / Ümit Zileli / Korkusuz

Beni asıl acı bir şekilde gülümseten ise şu mezhep meselesi!..

Suriye savaşının başlıca sebeplerinden biri, Katar doğalgazını Avrupa'ya güvenli şekilde aktarmak ve Batı ülkelerini Rusya

doğalgazından kurtarmak, diğer yaşamsal öneme sahip siyasi hedef ise, bölgedeki “Şii Hilalini” kırmak, İran'ı yalnızlaştırmak,

çökertmek ve Ortadoğu'yu tamamıyla Sünnileştirmekti!..

Bu projenin en cevval savunucularından biri olan Karagül, bugün 180 derecelik bir dönüşle bakın ne diyor:

Şüphesiz bölge ülkeleri arasındaki yakınlaşmayı savunmalıyız, teşvik etmeliyiz. İran-Suud krizinin yumuşatılması için çaba

harcamalıyız. Bütün bölgeyi harabeye çevirme potansiyeli taşıyan mezhep krizinden bir an önce kurtulmanın yollarını bulmalıyız!..

Ahh akıl, geldiysen üç kere vur demeyeyim de ne diyeyim bu satırlar karşısında!.. Şu satırlar 7 yıl önce yazılsaydı, “Yeni Osmanlı”

fantezisine ket vurulabilseydi, ülkenin görünen felakete adım adım çekilmesi önlenebilseydi, o zaman olacakları yazanlara

neredeyse “vatan haini” muamelesi çekilmeseydi Türkiye bugün bu hallere düşer miydi be cengaver arkadaş!.. Yine de söylemekte

büyük yarar var:

-Zararın neresinden dönülse kârdır!..

Tabii, o akıl, o yürek, o vizyon varsa!..

2019 Gerginliği / Oral Çalışlar / Posta

Gerilim artıyor 2019 belirsizliği AK Parti'de bir gerilim potansiyeline yol açıyor. Meral Akşener'in kurmayı planladığı partiye şimdiden yönelen ilgi, Abdullah Gül başta olmak üzere, AK Partinin kurucu üyelerinin, ağır toplarının bir çoğunun eleştirel pozisyonda olması; 2019'a giden yolda, handikaplar olarak dikkat çekiyor. Böyle bir ortamda, ana muhalefet partisi CHP'nin rolü de, giderek önem kazanabilir. Kılıçdaroğlu'nun, "Adalet" yürüyüşüyle sağladığı destek ve sempati, iktidar açısından yeni bir mesele olarak hesaba katılıyor... AK Parti kurmayları, son günlerde, Kılıçdaroğlu ve Akşener'e yönelik ağır ifadeler kullanıyorlar. Yargıyı etkileme potansiyeli olan açıklamalar yapılıyor... "Yakında bağlantıları ortaya çıkacak...", "Akşener'in partisine FETÖ desteği"... Ana muhalefet liderini kriminalize edici bir hamlenin yol açabileceği sarsıntıları, şimdiden kestirmek kolay değil. Böyle bir konunun gündeme gelmesi, siyasi gelişmelerin kaderi açısından umut kırıcı. Demokratik rejimlerde, partiler iktidara gelir ve gider. Türkiye'de, bunu defalarca yaşadık. Tabii bu kez 15 yıldır iktidar olan bir parti söz konusu... iktidarın nimet ve gücünü kaybetmek kolay değil. Bu ihtimalin sarsıntılara yol açmaması, söz konusu olamaz. Bu nedenle endişeli bir ruh halinden söz etmek mümkün. Siyasette kazanmak da var, kaybetmek de... Her şekilde, hayat yoluna devam edecek...

İdam gelsin, faiz insin / Mehmet Tezkan / Milliyet

İktidarın dilinden düşürmediği iki konu bu..

İdam ve yüksek faiz..

Dilinden düşürmüyor ama adım da atmıyor..

Mesela idam.. Bir yıldır idamı getireceklerini söylüyorlar.. Daha doğrusu, Cumhurbaşkanı söylüyor; ‘Önüme gelirse imzalarım’ diyor..

Başbakan’dan ses çıkmıyor..

AKP Meclis grubu gereğini yapmıyor..

Bir ara MHP idam gelecek diye heveslenmişti.. Bahçeli, ‘Oyalamayın, getirin Meclis’e’ diye çıkış yaptı ama fayda etmedi..

İktidar partisi ses vermedi..

Cumhurbaşkanı, anayasa değişikliğiyle AKP Genel Başkanı olduktan sonra.. Yani fiilen icraatın başına geçtikten sonra adını anmaz oldu..

Kenarda tutuyorlar..

İkinci mesele faiz..

İktidar faizin yüksekliğinden de şikâyetçi.. Sık sık bankaları suçluyor.. Ama o kadar!.

Merkez Bankası geç likidite faizini politika faizi gibi kullanıyor.. Resmen düşük, fiilen yüksek faiz politikasına devam ediyor..

Kamu bankaları da öyle.. Halk Bankası, Ziraat Bankası, Vakıfbank.. Onlar da faizi aşağıya indirmiyorlar..

Herkes biliyor ki faiz in deyince inmiyor..

Sonuçlarını iyi hesap etmek lazım.. İdam cezasını geri getirmekten farkı yok. Bence iktidar getirisi/götürüsü hesabını yaptı.. Siyaseten kullanma ama ikisine de el sürmeme kararı aldı..

Çünkü..

Faizler inmeli denilince halkın hoşuna gidiyor..

İdam cezası getirilmeli darbeciler, teröristler asılmalı denilince halk alkışlıyor..

Yoksa metal yorgunu mu oldunuz Binali Bey? / Ahmet Hakan / Hürriyet

BAŞBAKAN Binali Yıldırım şöyle bir şey söyledi geçen gün:

“Ergenekoncular, Balyozcular sırasını savdı... FETÖ’cülere görevi devretti.”

Şu işe bakın hele!

Yıl olmuş 2017...

Ve ülkemizin başbakanı Binali Yıldırım, resmen ve alenen “Zaman gazetesi başyazarı” gibi konuşuyor.

Binali Bey...

- Sanki Ergenekon’un, Balyoz’un en başından en sonuna kadar FETÖ kumpası olduğu ortaya çıkmamış gibi...

- Sanki başta Zekeriya Öz olmak üzere bu soruşturmaları yürüten tüm savcı ve polislerin FETÖ’cü oldukları ortaya çıkmamış gibi...

- Sanki Ergenekon’la, Balyoz’la Türk Silahlı Kuvvetleri’nde FETÖ’cülere yer açıldığı ortaya çıkmamış gibi...

Hâlâ Ergenekon diyor, hâlâ Balyoz diyor.

Ama aynı Binali Bey’e...

“Madem FETÖ’cü polis ve savcıların yürüttükleri Ergenekon ve Balyoz operasyonları gerçek... O zaman aynı FETÖ’cü polis ve savcıların yürüttükleri 17/25 Aralık operasyonları için ne diyeceksiniz?” diye sorsak...

Verecek cevap bulamaz.

Binali Bey... Binali Bey...

Galiba sizde metal yorgunluğu başladı.

Tatile falan mı çıksanız?