Medya Arkası (19.09.2017)

Medya Arkası (19.09.2017)
Köşe yazarlarının gündeminde TEOG sınavının kaldırılması ve Peşmerge yönetimi tarafından 25 Eylül'de yapılması planlanan sözde bağımsız 'Kürdistan' referandumu vardı. İşte günün öne çıkan yazıları:

İki turlu seçime hazırlanmak / Ahmet İnsel / Cumhuriyet

Bugün itibarıyla, CHP’nin desteklediği adayın birinci turda ikinci gelme ihtimali yüksek. Meral Akşener ve destekçilerinin kuracağı partinin bu yarışta nasıl bir sonuç alacağını şimdiden kestirmek zor. Her durumda birinci turda ikinci gelme ihtimali olan adayların, ikinci turda seçilme şanslarının olabilmesi için, kendi parti veya siyasal hareket tabanlarını çok aşan bir çekim yaratma kapasitesine sahip olmaları gerekiyor. Bu da ikinci tura kalamayan diğer adayların seçmenlerini kendine oy vermeye ikna etmek ve karşı adayın seçmenlerinin bir kısmının da ikinci tercihine tekabül etmeyi gerektiriyor. 

Yoksullukla Mücadelenin Y'si / Akif Beki / Karar

Resmi istatistik kurumu TÜİK, 2016’ya ait “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması”nı dün açıkladı.

Sonuçlar, yoksullukla mücadelenin Y’sinde son durumla ilgili yoruma ihtiyaç bırakmıyor.

Bakın nereden nereye gelindi?

Yetkili bültenden dinleyelim:

“En yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay 0,7 puan artışla yüzde 47,2’ye yükseldi...”
“En düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay ise 0,1 puan artarak yüzde 6,2 oldu.”

Yüzde 47 nerede, nerede yüzde 6.

Yüzde 20’lik bir kesimle öbür yüzde 20’nin arası yerle gök kadar...

İkisinin de senelik payında artış var diye aralarındaki makas daralmadı.
“Buna göre; toplumun en zengin yüzde 20’sinin gelirinin en yoksul yüzde 20’sinin gelirine oranı, 7,6’dan 7,7’ye yükseldi.”

Yani cılız tabakayla ensesi kalınların eşitsizlik katsayısı iyileşmedi, fark daha da kötüleşti. Para yine parayı çekti, cebi şişkinler daha çok pay aldı, beli bükük garibana da burun çekmek düştü.

“Gelir eşitsizliği, bir önceki yıla göre 0,007 puan arttı.”

‘Yoksulsan yoksul kal, kodamansan kodaman’a dönüş

Sürekli yoksulluk oranı yüzde 14,6 oldu, önceki yıla göre yüzden 1’in üstünde bir gerileme görülüyor. Fakat... “Taksit ödemesi veya borcu olanların oranı yüzde 68’e ulaştı...”

“Nüfusun yüzde 68’i, konut alımı ve masrafları dışında taksit ödemeleri veya borçları olduğunu...Yüzde 65,4’ü, yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını ekonomik nedenlerle karşılayamadığını...Ve yüzde 17,4’ü konut masraflarının hanelerine çok yük getirdiğini beyan etti.”

Dolayısıyla...

“Maddi yoksunluk oranı da 2,6 puanlık artışla yüzde 32,9’a çıktı”

Maddi yoksunluğu şöyle tanımlıyor TÜİK: Finansal darlıkta olma durumu. Çamaşır makinesi, telefon, televizyon ve otomobil sahipliği ile beklenmedik harcamalar, evden uzakta bir haftalık tatil, kira, konut kredisi, borç ödemeleri, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek ve evin ısınma ihtiyacını karşılamakta zorlanma vaziyeti...

Bu maddelerin en az dördünü karşılayamama haline, ‘ciddi maddi yoksunluk’ deniyormuş. Yüzde 2,6 artan da işte o.

Beli doğrultamama, mahrumiyet içinde, aç ve açıkta kalmanın eşiğinde yaşama oranındaki artış.


Tayyip Erdoğan karşısında şu kişinin en fazla kazanma şansı vardır demek, elbette bugünden mümkün değildir. Adayların şahısları ve temsil ettikleri kadar, önerecekleri programa bağlı olacak bunu değerlendirmek. Gelecek seçimde amaç sadece bayrak göstermek değilse, kazanma şansı olan seçeneklerin alanının bugünden atılan adımlarla belirleneceğini gene de unutmamakta yarar var. İki yıl uzun bir süre değildir.

Net konuşuyorum: Ilıcak, Bulaç, Alpay ve Alkan örgüt üyesi değil / Ahmet Hakan / Hürriyet

VE ERKAN VE HÜSEYİN VE NİMET VE ÖMER VE NABİ VE İSMET...

HEPSİ de AK Parti’nin Milli Eğitim Bakanı...

Hepsi de göreve geldiklerinde “reform şart” dedi.

Hepsi de reformlara imza attı.

Hepsi de sil baştan yaptı.

Hepsi de...

Hepsi de...

*

İyi ki tek parti iktidarının istikrarını yaşıyoruz.

Bir de tam tersi olsaydı.

Hafazanallah! Hafazanallah!

ÇOK MERAK EDİYORUM

AK Parti içinde...

Kalpleriyle Barzani diyen ancak bunları dilleriyle ikrar etmeyen...

Kaç Kürt milletvekili vardır acaba?

Eğitim neden dikiş tutmuyor? Mehmet Tezkan / Milliyet

Eğitimde hakikaten durum feci..

Sadece ortaöğretimde değil, üniversite düzeyinde de feci..

Yüksekokullar dökülüyor, fakülteler dökülüyor..

Kalite yerlerde sürünüyor..

Şimdi denilecek ki hiç mi iyi okul yok. Onlarca iyi okul var.. Onlara ne diyeceksin?

Doğru, var..

Sorunda burada zaten.. Hem lise hem fakülte seviyesinde sayıları o kadar az ki yarış bu yüzden..

Sıradan liseyi bitiren üniversiteye giremiyor..

Girse bile sıradan fakülteye giriyor..

O fakülteyi bitirince iş bulamıyor..

Gençler okusam ne olur okumasam ne olur düşüncesinde.. Fakülteyi zaman kaybı görüyor..

Hakikaten de çoğu fakülte zaman kaybı..

Niye böyle oldu?

İktidar eğitimi bina yapmak, derslik açmak, bedava ders kitabı vermek, sınıflara akıllı tahta koymak zannetti..

İçine eğitimci koymayı unuttu..

Tıpkı her ile üniversite kurup, yüzlerce fakülte açıp içine akademisyen koyamadığı gibi..

Hata neydi biliyor musunuz?

İktidar iyi eğitimciler yetiştirmeye soyunmadı..

Eğitimciye yatırım yapmadı..

Matematik, fen bilimleri, felsefe, sosyoloji, Türkçe, İngilizce gibi ana dallara değer vermedi..

Fen liselerini çoğaltmadı..

Anadolu liselerinin kalitesini yükseltip ülke geneline yaymadı..

Bedava ders kitabıyla işi idare ederim, oy toplarıma yattı..

İktidar 15 yıl önce, hadi ilk iki yılını üç yılını geçtim.. 10-12 yıl önce öğretmen ve akademisyen yetiştirmeye yatırım yapsaydı..

İyi liselerin, iyi fakültelerin sayısı artardı..

Bu okullara girme yarışı da bu kadar sert, bu kadar yakıcı olmazdı..

Faiz lobisi nerede? / Fatih Altaylı / Habertürk

BÜYÜK Türk mütefekkiri, siyaset kadını, fikir önderi, uygulamalı din bilimcisi Sayın ve Saygıdeğer Tuğçe Kazaz, yakın zamana kadar en büyük destekçisi olduğu AK Parti’den soğuduğunu, katıldığı bir televizyon programında açıklamış.

Muhtemelen AK Parti’de ciddi bir panik havası hâkimdir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York dönüşü MYK’yı toplayıp bu elim sonuca neden olan hataları masaya yatıracaktır.

Fındığı al, dünyaya satma / Can Ataklı / Korkusuz

DEĞİŞEN MÜFREDATLA “ZIR CAHİL” BİR NESİL YETİŞECEKTİR

İktidar ilköğretim ve liselerdeki müfredat değişikliğinin çok gerekli olduğunu söylüyor. Günün koşullarına göre müfredat yeniden düzenlenmiş, bu yapılırken 19.09.2017 Can Ataklı: Fındığı al, dünyaya satma  Batı ülkelerinden örnek alınmış. Duy da inanma. Yeni müfredatla bilimsellikten vazgeçiliyor, aydınlanma ıskalanıyor, Atatürk ve devrimleri neredeyse tamamen unutturuluyor, bunun yerine din kuralları geliyor, bilim yerine din kuralları öne geçiyor. Geçenlerde bir fizik öğretmeni ile sohbet ediyorduk. “Dayanamıyorum artık, emekli oldum” dedikten sonra gözyaşlarını tutamayarak başından geçen bir olayı anlattı. Derste bir fizik kuramını anlattıktan sonra bir problem sormuş. Öğrencilerden birine “Anlat bakalım neden böyle oluyor?” demiş. Öğrenci biraz düşünmüş, belli ki konuyu bilmiyor “Hocam ne soruyorsunuz yani, Allah böyle istiyor, o kadar işte” cevabını vermiş. Geçen hafta müfredatı tartıştığım biri “Kuran'da her şey var. Eğer çocuklarımıza Kuran'ı iyi öğretirsek, sizin bilimsel dediğiniz konuları çok daha iyi kavrarlar” dedi. Şaşırmış halde “Kuran'da her şey var diyorsunuz, şu cep telefonu var mı?” diye sordum tamamen espri olsun diye. Adam bütün ciddiyetiyle “Elbette” dedikten sonra bir Sure okudu, tercümesini zorlarsanız “bak burada telefonu kastediyor” diyebilirsiniz. “İyi de” dedim “İslam dünyasında 1400 yıldır her gün Kuran okurken bunu kimse bulamadı da Kuran'ı hiç okumamış elin gavuru telefonu nasıl icat etti?” diye sordum. Aynı ciddiyetle “Siz okumadıklarını mı sanıyorsunuz, onlar da Kuran'da her şeyin yazılı olduğunu biliyorlar, gizlice Kuran okuyorlar, icatları da böyle yapıyorlar” dedi ve “nasıl oturttum mu” der gibisinden baktı. Gerekten hayretler içinde kaldım, söyleyecek hiçbir şey bulamadım. Sonuçta işte böyle düşünen ve bir de üstüne buna inanan bir nesil yetişiyor.