Medya Arkası (19.10.2017)

Medya Arkası (19.10.2017)
Köşe yazarlarının gündeminde Irak ordusu ile Haşdi Şabi'nin Kerkük'ü Peşmergelerin elinden alması vardı. İşte günün öne çıkan yazıları:

Anketler neyi gösteriyor? / Abdülkadir Selvi / Hürriyet

Anketler kararsızların oranını yüzde 30 olarak gösteriyor. Önemli bir oran. Ancak kamuoyu araştırma kuruluşlarına göre ise, “Bu durum anormal değil, halk siyaset yorgunu. Seçimlere uzun bir süre var. Ayrıca bu sistematik bir reaksiyon değil. Yani bir siyaset arayışından kaynaklı değil.”

Bu değerlendirmeden tatmin olmadığımı anlayınca biraz daha detaya giriyorlar.

“Türkiye’de yüzde 70 sadık seçmen kitlesi var. Yüzde 30 oranındaki kararsızların yüzde 15’i sandığa gitmiyor. Ama seçim sürecine girince kararsızların yüzde 15’i sandığa gidecek, böylece seçimlere katılım oranı yüzde 85 olacak. Bu iyi bir oran.”

Kararsızların yeni bir siyaset arayışı yok deniliyor. Peki o zaman Meral Akşener neden parti kuruyor? Akşener’in partisi neden merak ediliyor? Akşener henüz partisini kurmadığı için kamuoyu araştırmalarında sorulmamış. Sahada varlığı tespit ediliyor ama oy oranı parti tabelası asıldıktan sonra ölçülmeye başlanacak.

Bir de ‘mutsuz seçmen’ kavramı var. Mutsuz seçmen nedir? ‘Henüz partisini değiştirmemiş ama demokrasi, insan hakları, ekonomi ve dış politikadaki uygulamalardan rahatsız olan kesim.’

Muhtemel suçlu! / Melih Aşık / Milliyet

İnsan vardır sevgi biriktirir... İnsan vardır nefret biriktirir...
Melih Gökçek’in Ankara Belediye Başkanlığı’ndan ayrılacağı söylentileri öylesine sevinç yarattı ki... Onun ne biriktirdiğini de bu tepkilere bakarak anlıyoruz..
Üstat gidici.. Ancak gittikten sonra peşi bırakılacak mı?
Örneğin şu AŞTİ’de ayak bastı parası olarak toplayıp Keçiören Spor Kulübü’nde buharlaştırdığı milyonlar sorulmayacak mı?
Ya FETÖ’ye verdiği parsel parsel araziler?
Bir ilginç tablo da... CHP’nin Melih Gökçek’ten şikâyet etmek ne kelime, savunmasına geçmesidir... 
Hazin bir tablo...

FETÖ, NY Savcılığı ile mi çalışıyor? / Fatih Altaylı / Habertürk

TÜRKMEN DEĞİL TÜRK 

IRAK ve Suriye’de yaşayan Türklere, her niyeyse “Türkmen” diyoruz.

Bu son derece yanlış bir tanım.

Türkiye’de yaşayan Türkler, Orta Asya’da yaşayan Türkler ne kadar Türk’se, Irak ve Suriye’de yaşayan Türkler de o kadar Türk.

Peki biz niye bunlara Türkmen diyoruz?

Çok basit.

Bir İngiliz politikası sonucu.

Emekli diplomat, BM UNDP yöneticilerinden sevgili dostum Üner Kırdar, ki kendisi de bir Kerküklü Türk’tür, bunun Lozan görüşmeleri sırasında Lord Curzon tarafından icat edilmiş, uydurulmuş bir tanım olduğunu söyler hep.

Türk tarafının Misak-ı Milli ısrarı ve o bölgede de Türklerin yoğun olduğu iddiası üzerine Curzon, “Onlar Türk değil, Türkmen” der ve Lozan sonrasında güney komşularımızda kalan Türkler, bir anda “Türkmen”oluverirler.

Oysa hepsi, en az bizim kadar, hatta bizden bile fazla su katılmamış“Türk”tür.

En azından Türkiye artık bu akrabalarımıza “Türkmen” demekten vazgeçsin.

Ayıp oluyor.

Melih Gökçek’in ruh hali tehlikeli!.. / Ümit Zileli / Korkusuz

Melih Gökçek’i çok eski yıllardan, Ankara’dan tanırım…

Aslına bakarsanız, ben ve diğer birçok kişi onu MHP çizgisine yakın olarak bilirdik. Milli Türk Talebe Birliği, Komünizmle Mücadele Dernekleri, Yeniden Milli Mücadele Dergisi… Gökçek’in AKP’ye uzanan çizgisinde pek önemli mihenk taşları… Hele sonuncusunda, “Yeniden Milli Mücadele” dergisinde birlikte olduğu arkadaşlarına bakınca insan şaşırıyor doğrusu:
-Cemil Çiçek, Taha Akyol, Aykut Edibali, Atilla Yayla, Ali Müfit Gürtuna, Ahmet Taşgetiren, Hüseyin Gülerce, Burhan Özfatura, Altan Tan…
Yalnızca bir kısmını yazdığım kadroya bakar mısınız?!.. Bugün hemen hepsi liberal, Kürtçü, dinci ya da merkez sağcı platformlara yayılmış durumdalar!..
Neyse, asıl konumuza dönelim; Melih Gökçek özellikle 1980’den sonra yıldızı sürekli parlayan bir siyasetçi olarak öne çıktı. 1984’te Anavatan Partisi’nden Keçiören belediye başkanı oldu. Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, parti genel başkanlığı için Yıldırım Akbulut’u destekledi. Akbulut, kongrede Mesut Yılmaz karşısında kaybedince Gökçek’e de yol görünmüş oldu; O da Refah partisine geçti… 1994’te ise bütün tahminleri alt üst ederek kıl payı farkla Ankara Büyükşehir Başkanı seçildi…
-Neredeyse çeyrek asırlık macera işte böyle başladı!..

Peşmerge mi? Haşdi Şabi mi? /  Mehmet Tezkan / Milliyet

Barzani kuzey Irak’ta bağımsızlık referandumuna gidince.. Üstüne üstlük referandumun kapsama alanına Kerkük’ü de sokunca..

Ankara haklı olarak çok öfkelendi..

Öfkelendi ama öfkesini kontrol altına alamadı..

Yıllardır izlediği politikayı bir gecede terk etti..

‘Barzani’nin de, peşmergelerin de burnu sürtülsün de ne olursa olsun’ pozisyonunu aldı..

Yanlış yaptı!

Çünkü..

Bağdat fırsat bu fırsat dedi..

Tahran’ın desteklediği Haşdi Şabi milisleri gün bugün dedi..

Kerkük’ten peşmergeleri kovaladılar..

Kerkük’ü ele geçirdiler..

***

Ankara seviniyor.. Barzani’ye gördün mü gününü, biz seni uyarmıştık diyor.. Kerkük’te senin ne işin var diye bağırıyor..

Tamam da peşmerge gidince yerine kim geldi?

Irak ordusuyla Haşdi Şabi milisleri..

Aslında Kerkük Bağdat’a değil, Tahran’a bağlandı..

***

Ankara, Bağdat yönetimini destekliyor mu?

Bugünlerde evet..

Düne kadar hayır..

Bir yıl önce Irak Başbakanı’na sen kimsin, haddini bil diye bağırıyorduk..

Üç gün önceye kadar Türk askerlerinin olduğu Başika kampının çevresinde peşmergeler vardı..

Sorun yoktu..

Şimdi Irak ordusu ile Haşbi Şabi milisleri var..

Türk askerinin Irak’ı hemen terk etmesini isteyen Bağdat yönetiminin silahlı gücü..

Buyurun bakalım!.

***

Ankara’ya..

Dışişleri’ne..

Kıdemli diplomatlara sorum şu..

Peşmerge mi, Haşdi Şabi

milisleri mi?

Bunu şu nedenle sordum..

Irak ordusuyla Haşdi Şabi milisleri Musul’u IŞİD’den temizleme operasyonuna girişince itiraz ettik..

Haşdi Şabi Musul’a giremez diye bağırdık; kırmızı çizgimiz saydık..

Şii milisler, Sünni Arap ve Sünni Türkmenlerden intikam almaya kalkarsa o ateşin bütün bölgeye yayılacağını iddia ettik..

Haklıydık..

***

Ama bugün Musul’a girmesin dediğimiz Haşdi Şabi milisleri Kerkük’e girdi..

Ankara’dan çıt yok..

Sorumu tekrarlıyorum..

Peşmerge mi, Haşdi Şabi

milisleri mi?

İkisi de değil, önemli olan Irak’ın toprak bütünlüğü falan demeyin..

Bağdat’la düne kadar papazdık..

Erbil’le kol kolaydık..

Bağdat’a karşı Erbil’i destekledik.. Erbil bizim üzerimizden Bağdat’ı baypas etti..

Düne kadar..

Irak merkezi hükümetini kale almadık.. Toprak bütünlüğünü örseliyor muyuz endişesi yaşamadık..

Bugün Erbil’i linç etme korosunun şefliğine soyunduk..

***

Yok yok, Barzani’nin yaptığını savunmuyorum..

Yok yok, Ankara’nın tepkisini

haksız bulmuyorum..

Sadece aşırıya kaçtığını söylüyorum..

Yarın öbür gün peşmergeyi mumla arayacak hale gelmeyelim de!.

Doğrultu / Yekta Güngör Özden / Sözcü

AKP Genel Başkanı Bay RTE’ın imam nikâhı konusunda Meclis’e buyruk verircesine çıkışları gösteriyor ki 2023 doğrultusu-hedefi, tek adamlı, dinsel ağırlıklı, Osmanlı tipi düzeni gerçekleştirmektedir. Anayasal andına, Anayasa’daki konumunun tanımına aykırı biçimde çiğnediği, tarafsızlıkla asla bağdaşmayan parti ilişkisi, amaçladığı düzen için yaşama geçirilmektedir. Lâiklik, demokrasi, cumhuriyet dönemi, Atatürk ve İnönü için kullandığı sözler, benzetmeleri, doğumundan önceki olaylara ve durumlara ilişkin gerçek dışı söylentileri diline dolaması, siyasal görünümlü inançsal açılımının belirtilmeleridir.
Dinci yönetim, dinsel eğitim, imam hatip okullarının camilerle donatılarak medreseye çevrilmesi girişimiyle müftülere nikâh kıyma yetkisinin verilmesi tüm “medenî” olan bağıtın “dinî” niteliğe kaydırılması, sıkmabaşlı ABD vatandaşı Merve Kavakçı’nın büyükelçi yapılması da geriye dönüşün ve şeriata eğilimin açık uygulamalarıdır.
Siyasal amaçlarını uygulama kolaylığı verdiği için uzatarak 1,5 yıla çıkardıkları olağanüstü durum, 2019 hazırlıklarının ortamını oluşturacaktır. İlânıyla günümüz arasındaki durum gözetilirse uzatılmasına gerek olmayan olağanüstü durum, iktidarın elini kolaylaştıran bir olanak durumundadır. Uzayan ve kendilerinden ya da kendilerine uygun kişilerden oluşan rektör atamaları, ekonomik durumun giderek kötüleşmesine karşın oy için kalkışılan gösterişli olanaklar, memurun, emeklinin, işçinin geçim koşullarına ilgisizlikle sürdürülmektedir. Kimi rektörlerin, öğrencilerin bile kınadığı yakışıksız konuşmaları iktidarın hoşgörüsüyle sürmektedir. AKP genel başkanının çok sivri dili saldırgan konuşmalarıyla birlikte giderek daha çok yadırganmakta ve tepkiyle karşılanmaktadır. İyiye giden bir şeyi göstermek ve savunmak güçtür.