Medya Arkası (19.01.2018)

Medya Arkası (19.01.2018)
Köşe yazarlarının gündeminde Afrin operasyonu vardı. İşte günün öne çıkan yazıları:

AKP/MHP koalisyonu kurulacak mı? / Mehmet Tezkan / Milliyet

Seçim ittifakı deniyor ama aslında koalisyon..

AKP ile MHP dün 2019’da kurulacak hükümet için koalisyon görüşmelerine başladı..

Ne konuşuluyor derseniz..

Herhalde seçim yasasını konuşuyorlardır..

Herhalde siyasal partiler yasasını konuşuyorlardır..

Herhalde yeni rejime geçmek için hangi yasayı nasıl değiştireceklerini ele alıyorlardır..

Bu kadar mı?

Seçim ittifakıyla başlayıp 2019’da istedikleri sonucu alırlarsa 2023’e kadar sürecek koalisyonu ele aldıklarına göre..

Herhalde eğitim sistemini masaya yatıracaklardır..

Herhalde dış politikayı tartışacaklardır..

Herhalde faiz/enflasyon ilişkisi konusunda mutabakata varacaklardır..

Herhalde enerji politikasında hemfikir olacaklardır..

Herhalde iktidar partisinin büyük önem verdiği, MHP’nin şiddetle karşı çıktığı ‘demokratik açılım’ veya ‘Kürt meselesi’ üzerine ortak politika oluşturacak-lardır..

Herhalde belediye seçimlerinde de ittifak yapıp yapmayacaklarını konuşacaklardır..

Herhalde ittifak veya koalisyon kurarlarsa anlaşma konularını kamuoyuna açıklayacaklardır..

Mesela..

İttifak, iktidar olursa Avrupa Birliği’ne girmek için mücadeleye devam mı diyecek, yorulduk artık buraya kadar mı diyecek..

Bilmemiz lazım..

İktidara yakın yazarlar koalisyon seçimden önce kuruluyor diye alkışlayacaklar.. Seçimde sonra iktidar pazarlığına son verildi diye övecekler..

Ama sonuçta bu da bir koalisyon..

İttifak yoluyla kurulacak koalisyon.. Heyetler hem müzakere ediyor hem pazarlık yapıyor.. Bazı konularda taviz verecekler..

Çünkü iki ayrı parti var, iki ayrı tüzel kişilik var, iki ayrı dünya görüşü var..

Biz her konuda aynı fikirdeyiz derlerse tek çatı altında birleşmeleri gerekir..

Şöyle izah edeyim..

O bakanın bu partide, şu bakanın bu partide olmasının bir önemi yok..

Önemli olan, bakanların izleyecekleri politika..

Madem yeni düzen seçimden önce koalisyon kurmayı gerektiriyor.. Oy vermeden önce temel meseleler konusundaki tutumlarını da bilmemek hakkımız..

Dikkatinizi çekerim.. 2015’in yaz aylarında iki parti yine masaya oturmuş ama anlaşamamışlardı..

Koalisyon kuramamışlardı..

Bakalım bu kez ne olacak!.

İstikşafi mi kalacak, koalisyona dönüşecek mi?

CHP’de liderlik yarışı! / Güngör Mengi / Vatan 

Seçimin ne zaman yapılacağı belli değil ama seçime kadar siyasette birçok yeni gelişme olacağına şüphe yok..

Öncelikle Ak Parti ile MHP’nin seçime ittifakla gireceği kesinleşti. Bunun olacağı anlaşılmıştı ama dün yaptıkları ortak toplantı sonunda “Milli Mutabakat Komisyonu” adı altında bir komisyon kurulacağı açıklamasıyla kesinleşti.

Bu komisyonun sadece seçim ittifakını değil, uyum yasalarını da görüşeceği bildirildi.

AKP-MHP seçim ittifakına karşılık siyaset sahnesine Meral Akşener’in genel başkanlığında İYİ Parti çıktı ki bundan sonraki seçimde oy dağılımını değiştirecek ve Meclis’e girebilecek bir potansiyele sahip olduğu kamuoyu araştırmalarında görülüyor.

Ana Muhalefet Partisi CHP kanadında ise iki gün içinde “iki yeni genel başkan adayı” açıklandı.

Kocasakal ve İnce…

Dünyanın en büyük Barosu olan İstanbul Barosu’nun iki dönem başkanlığını yapmış olan deneyimli hukukçu Prof. Dr. Ümit Kocasakal Çarşamba günü CHP’ye genel başkan adayı olduğunu açıkladı.

“Kurtuluş kuruluştadır” sloganını kullanan Kocasakal, yaptığı basın toplantısında “CHP’nin fabrika ayarlarına, kuruluş değerlerine geri dönmesi” için aday olduğunu” söyledi.

Ümit Kocasakal’ın kararı aslında siyasi partilerde “genel başkan bir kez geldi mi, bir daha -seçimleri kaybetse de, yanlış kararlar verse de- kolay kolay gitmez. Bırakın parti dışını, parti içinden bile kolay aday çıkamaz” şeklindeki kötü alışkanlığı değiştirebilecek cesur bir karar.

Türkiye’de seçim ve siyasi partiler yasalarının bir türlü değiştirilmemesi, milletvekillerini ve delegeleri kendileri belirleyen genel başkanların parti içinde adeta hükümdar konumuna gelmesi, yıllardır siyaseti kilitleyen bir tablo oluşturuyor.

Oysa genel başkan olma şartlarına sahip her vatandaş kurultaylarda rahatça aday olma hakkına ve seçilme şansına sahip olmalıdır, demokrasi bunu gerektirir.

Kocasakal’dan bir gün sonra da CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce “Şubat’ta yapılacak kurultayda genel başkan adayı olduğunu” açıkladı.

Uçak izni verilmezse... / Saygı Öztürk / Sözcü

Türkiye-Suriye sınırının iki tarafı da hareketli… Yetkililerimiz haftalardır, “Afrin'e gireceğiz, Münbiç'e gideceğiz” açıklamaları yapıyor. Bu açıklamalar yapılırken, terör örgütü ve onlara destek olan ülkeler de hem kara, hem de hava harekatına karşı önlem alıyor. Afrin'e girebilmemiz için önce Rusya'nın tavrının değişmesi gerekiyor. Rusya, YPG kartını kaybetmek istemez. “Girin” dediğinde ise bunu dikkatli okumak gerekir. Tıpkı İdlib'de olduğu gibi askerimiz için de sıkıntı olmayacak bir biçimde belli noktalara girişimiz sağlanabilir. Bakın, İdlib'de 12-13 kontrol noktası oluşturulacaktı, üstelik de çatışmasızlık bölgesi dışında sadece 2 kontrol noktası oluşturduk.

ÇOK FARKLI BİR DURUM VAR

Özgür Suriye Ordusu'na (ÖSO) özellikle siyasilerimiz çok güveniyor ama askeri kaynaklar, “Bu yapıya çok güvenilmesin. ÖSO kaygan bir yapıdır. Kimlerden oluştuğu, nerede durduğu da belli olmayan, zıplayıp yer değiştiren, para verildiğinde öteki tarafa kayan gruptur” görüşünde… Türk Silahlı Kuvvetleri'nin İdlib operasyonuyla, Afrin'e yapmayı planladığı operasyonu birbirine karıştırmamak gerekiyor. İkisinin durumu da çok farklı. İdlib'de fazla risk yoktu. Askerimize karşı oradaki grupların yanlış yapmamaları konusunda da ön hazırlıklar yapılmıştı. Askerimiz böylece Afrin'in güneyine, İdlib'in kuzeyine yerleşti. Orada 2 gözetim bölgesinde 15 zırhlı taşıyıcımız, 120 civarında askerimiz bulunuyor. Oysa Rusya, Türkiye'nin burada 20 gözetim noktası oluşturmasını istiyor. “Çatışmasızlık bölgesi” denilen yere zaten Suriye güçleri de giriyor. O yüzden, İdlib operasyonuyla, Afrin'i karıştırmamak gerekir. Bugün, İdlib'den sınırımıza 140 bin kişi geldi. Bu sayı Afrin'den kaçanlarla birlikte daha da artacak gibi gözüküyor. 

Şimdilik çark / Fatih Altaylı / Habertürk

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “çok sert” çıkışından sonra ABD tarafında inceden bir çark oldu.

Önce Pentagon, PKK/ PYD ordusunun Türkiye’yle olan sınırı korumak için değil, DEAŞ’la mücadele öncelikli olarak kurulduğunu açıkladı.

Sonrasında da Dışişleri Bakanı Tillerson, “Türkiye’ye en azından bir açıklama borçluyuz” dedi.

Diplomatik açıdan olumlu gelişmeler.

Sert yanıtın, hatta “yapılabilirlik” üzerine kurulu tehdidin “işe yaradığını” gösteren geri adımlar.

Ancak bu ne kadar gerçek!

Bana sorarsanız ilk açıklama, yani “Sınırı korumak üzere PKK/PYD ordusu kuruyoruz” cümlesi “ağızdan kaçırılmış” gerçekti.

Türkiye “Hooop” deyince “sözde” çark edildi.

Ve peş peşe açıklamalarla Türkiye’nin haklı tepkisi hafifletilmek isteniyor.

Doğrudur, ABD ve Pentagon bir süre için “PKK ordusu”nu Türkiye sınırından uzak tutabilirler ama asıl amacın ne olduğunu artık hepimiz öğrendik ve nihai görev belli ki Türkiye’ye yönelik olacak.

Çünkü ben o ilk cümlenin yanlış bir cümle olduğunu düşünmüyorum.

Sadece “yanlışlıkla ağızdan kaçmış” bir cümle.

Amerika bizimle felsefe yapıyor da Rusya'nınki ne! / Akif Beki / Karar

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu haklı. Washington’dan gelen açıklamalar her ne kadar ‘geri adım’ olarak yansısa da tam öyle değil, yatıştırmaya dönük içi boş laflar. Kaygıları gidermekten uzak.

O yüzden kendilerini tatmin etmediğini, ikna edici bulmadıklarını ve Afrin’e operasyon gerekçelerini ortadan kaldırmadığını dün açıkça söyledi.

İster Dışişleri Bakanı Tillerson’a, ister Pentagon sözcülerine kulak verin, ABD’lilerden en fazla duyacağınız ortada bir iletişim kazası, bir yanlış anlaşılma olduğu.

Türkiye için sorun, Suriye’de YPG’yle ne yaptıkları değil, onu hangi sözcüklerle tanımladıkları, nasıl isimlendirdikleriymiş gibi yaklaşıyorlar.

Dediklerine bakılırsa; YPG’yle her ne yapıyorlardıysa onu yapmaya, her ne halt karıştırıyorlardıysa onları karıştırmaya devam edecekler. Ama bunun bir sınır birliği, yeni bir ordu ya da bir muhafız gücü kurmak gibi tanımlanamayacağını söylüyorlar.

‘Bizim lafını bilmeyen arkadaşlarımızdan kaynaklandı, affedersiniz’ demeye getiriyorlar.

‘Adını doğru koyalım’ diye koydukları ad da şu: “IŞİD’in dönmemesi için yerel unsurlara silah ve askeri eğitim vermeyi sürdürmek...”

Diplomaside kelime oyunlarının da bir anlamı var. Ama bu kadarı artık düpedüz laf cambazlığı.

Ankara’nın infialini güya kelimelerle oynayarak geçiştirecek, gönül alma demagojileriyle savuşturacaklar...

Oyalanmaya gelir yanı kalmamış. Hala Ankara’yı keser, ateşini almaya yeter sanıyorlar iki laf manevrası.

Buna, davranışlarını değiştirecek yerde felsefe yapmak, işi retorik ebeliğine, mantık şaşırtmacasına vurmak denir.

Eski bir argümandır, isimlerin değişmesiyle şeylerin aslı, gerçeği değişmez, bilmezler mi?

Ha ‘Ali veli’ demişsiniz ha ‘veli Ali’...

Adına ne derseniz deyin, rahatsızlık konusu eylemlerin doğası, mahiyeti değişmedikçe ne fark eder. Pratikleri özde değil sözde değişmiş, durdurur mu Afrin’e harekatı!...

Suriye’de kimin eli kimin cebinde?!.  / Ümit Zileli / Korkusuz 

Benim, Afrin'e operasyon konusunda iyice aklım karışmış durumda arkadaşlar!.. Yalnızca son 24 saat içindeki gelişmeleri alt alta koyunca ne diyeceğimi, ne düşüneceğimi, nasıl analiz edeceğimi şaşırdım açıkçası… Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın üst perdeden söyledikleri malum, onları bir kenara koyalım!.. NATO Genel Sekreteri'nin “Türkiye sınırlarında meydana gelen terör olaylarına müdahalede haklıdır” ve “ABD bize sınır ordusu kurulması hakkında haber vermedi” şeklindeki görünürde Türkiye'yi kollayan ve operasyon için cesaret(!) veren sözlerini de hatırlamakla yetinelim!.. Daha dün Pentagon, yayınladığı basın açıklamasında ana omurgasını PKK uzantısı PYD/YPG'nin oluşturduğu SDG güçlerinden yeni bir ordu ya da konvansiyonel anlamda bir “sınır muhafız gücü” oluşturulmayacağını duyurdu, iyi mi!.. Hani biz de bir laf vardır: -Duy da, inanma!.. Bitmedi; ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Türkiye'nin Suriye konusundaki endişelerini “duyduklarını ve ciddiye aldıklarını” söyledi… Şu lafa bakar mısınız; “duymuşlar” pek ciddiye almışlar, üzülmüşler de tabii!.. PKK uzantısına 4 bin 900 tır silah veren, Türkiye'ye dönüp “geri alacağız” diye teminat veren, ardından burnumuzun ucunda PYD paçavrası ile birlikte Amerikan Bayrağını dalgalandıran, Türkiye'yi tüm planlardan, masalardan silen, sınır ordusu konusunu ortaya atan ABD Dışişleri Bakanı Tillerson söylüyor bunları, yerseniz tabii!.. Sonra da alay eder gibi şöyle diyor: -Terörle mücadele konusunda, İdlib'deki terör tehdidi ve Türkiye'nin diğer yerlerdeki PKK teröristleriyle ilgili kaygılarını ele almada Türkiye gibi müttefikler ve ortaklarla birlikte çalışmaya devam edeceğiz… Türkiye'nin yakın işbirliğine ihtiyacımız var!.. Güler misin, ağlar mısın!..