Medya Arkası (20.02.2018)

Medya Arkası (20.02.2018)
Köşe yazalarının gündeminde Afrin operasyonu vardı. İşte günün öne çıkan yazıları:

Afrin’deki tuzak bu muydu yoksa?!.. / Ümit Zileli / Korkusuz

Yeni oyunun işaret fişeğini ise PYD attı!.. Geçtiğimiz pazar günü Suriye'nin kuzeyindeki PYD/PKK güçlerine danışmanlık yapan Badran Jia Kurd adlı bir yetkili, Reuters Ajansı'na yaptığı açıklamada, PYD güçleri ile Şam yönetiminin, Suriye Ordusu'nun Afrin'e girmesi için anlaşmaya vardığını, rejim güçlerinin iki gün içinde Afrin'e gireceğini söyledi!.. Haber ışık hızıyla batı medyasına yayılıverdi; bizim medya hariç!.. Türk medyası beklemeyi tercih etti bu “epey tehlikeli” haberi üfleyerek kullanmayı tercih etmişti, ta'ki Suriye Devlet Televizyonu'nun yaptığı açıklamaya kadar!.. Üstelik öyle iki gün içinde filan denilmiyordu açıklamada: -Rejim güçleri saatler içinde Afrin'e girecek deniyordu!.. 

Asansörde birden halvet / Ahmet Hakan / Hürriyet

OSMANLI TOKADI

Geçen haftanın en önemli konusuydu Osmanlı tokadı.

ABD Dışişleri Bakanı’nın Ankara gezisinde basın toplantısından önce Amerikalı gazeteciler, kendi aralarında “Osmanlı tokadı nedir, nasıl atılır” konulu muhabbetler çeviriyorlar ve bazıları tokadın küçük bir örneğini göstermeye çalışıyorlardı.

Tek sorun şuradaydı:

Adamlar bunu yaparken...

Kahkahalarla gülüyorlardı yahu!

Asansöri tarikatı / Fatih Altaylı / Habertürk

KİMİN ELİ NİYE KİMİN CEBİNDE BİLEN YOK!

SURİYE’deki tarafları ve bu tarafların ortaya çıkardığı denklemi, dünya üzerinde anlayan ve anlayabilecek kimse varsa lütfen beri gelsin.

Bakın şu denklemin taraflarına:

- Suriye’nin kuzeyinde her alanda PKK/YPG güçleriyle iş tutan ABD, aynı örgütün Afrin’deki kolu söz konusu olduğu zaman “Benim onlarla bir işim yok” diyerek meseleye hiç karışmıyor.

- Afrin’de buradaki PKK/PYD güçlerinin Türkiye tarafından imhasını önlemek için Suriye rejimine bağlı güçler Afrin’e geliyor ve buradaki terör örgütü güçlerini kurtarıyor. Buna karşın aynı Esad rejimi, aynı PKK/PYD güçleriyle birkaç kilometre ötede, Deyrizor’da kıyasıya çarpışıyor.

- Esad rejimi, İsrail’in Suriye’ye müdahale etme girişimlerine İsrail uçağını düşürerek karşılık veriyor, ama ABD-İsrail destekli YPG/PKK’yı Deyrizor dışındaki alanlarda serbest bırakıyor, hatta destekliyor.

- İdlib’deki İslamcı terör gruplarına terörist diyen Suriye rejimi, Afrin’deki teröristleri koruyor.

- Afrin’deki PKK/PYD’yi terörist olarak gören Türkiye, İdlib’deki grupların bazılarını terörist olarak görüyor, bazılarını ise görmüyor, ama Suriye devletinin üniter yapısının korunmasını istiyor.

- ABD, Suriye’deki varlığını İran tehlikesine bağlıyor ve bu amaçla PKK/PYD ile işbirliği yapıp bunları ordulaştırıyor. İran ise aynı PKK’ya destek veriyor.

Bu listeyi uzatmak mümkün, ama bu bile çözülemeyecek kadar zor bir bulmaca.

Bu nedenle Suriye’de kısa sürede çözüm bekleyenler çok bekler.

Çünkü bölgede kimse ne yaptığını bilmiyor.

Afrin ve Münbiç rejime bırakılırken asıl kavga Fırat’ın doğusunda / Kemal Öztürk / Yeni Şafak
 

Afrin’e rejim askerlerinin girmesi büyük heyecan yarattı. Suriye resmi makamlarının deyimiyle, “halk güçleri” girdi. Yani Hizbullah, Haşdi Şabi, Şebbiha, Yabancı Şii militanlardan oluşan milis gücü bunlar. Sanırım düzenli ordu görüntüsü veriliyor.

Bulanık ve karışık bilgilere göre, PKK/PYD Afrin’in kontrolünü bu güçlere teslim edecek. Buradaki silahlı güçlerini de Münbiç’e çekecek ve oradaki cephelerini güçlendirecek.

MÜNBİÇ’İ DE ESED’E VERECEKLER

Bir süre sonra Türkiye Münbiç’e operasyon yaptığında, sanırım aynı senaryoyu yaşayacağız. Örgüt önce direnebildiği kadar direnecek. Türkiye’ye ne kadar zarar verirse o kadar uğraşacak. Baktı ki tutunamıyor, şehri götürüp Esed güçlerine teslim edecekler. Benim öngörüm budur.

Bu senaryoya Rusya dünden razıydı. Zaten operasyon öncesi de örgütün Afrin’i Esed’e teslim etmesi için epey uğraştı. ABD istemediği için bu teklife yanaşmadılar. Şimdi 1500’den fazla insanı ölünce, TSK karşısında direnemeyeceğini anladı örgüt. ABD, sonuçta Afrin için “bana ne, Rusya düşünsün” demişti mealen. Bir yandan da Türkiye’nin gücünü test etmek, direncini biraz olsun kırmak ve orada durdurmak için de uğraşmıştı.

Şimdi anlaşılıyor ki ABD ve PKK, Afrin için daha fazla yapılacak bir şey kalmadığını anladı. Baktılar, Türkiye kararlı ve planlı bir şekilde ilerliyor, karşısına Esed rejimini dikerek, orada durdurmaya karar verdiler.
 

Sapıklara hoşgörü, tacizi arttırıyor! / Yazgülü Aldoğan / Posta

Hiç olmadığı kadar asaplar bozuk. Hiç olmadığı kadar depresyon tavan. Hiç olmadığı kadar antidepresan kullanımı artmış. Muhtemelen ZONA da. Ben de Zona oldum. Sinir uçları iltihabı. Her duyan, neye üzüldünüz diye soruyor.

Cevaplıyorum: Tecavüze uğradığı için iç organları parçalanan küçücük bebeğe üzüldüm. Yıllardır babasının tacizine uğrayan ensest mağduru çocuğa kimsenin inanmamasına ve babanın serbest kalmasına üzüldüm. Foça’da onlarca kedinin tecavüze uğradığı için ölmesine üzüldüm.

Hemen her gün, yurdun bir yerinden kadınların, çocukların, hayvanların tecavüze uğrama haberlerini okumaktan içim dışıma çıktı, üstelik tacizcilere ciddi bir şey yapılmıyor, buna üzüldüm!

En son Diyarbakır’da mahkeme 12 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarla suçlanan yakın akrabasını, “kuvvetli şüphe var, ama tutuklama orantısız olur” diye serbest bıraktı ya, artık buna üzülmedim, cinnet geçirdim!

Orantısız şiddet 

Bu ülkede işini istiyen insanlara orantısız şiddet uygulandı. Mahkemelerde delil yok, orantısız cezalar yağıyor! Orantı mı kaldı? İşin acıklısı, bu sapıkların hemen hepsi evli. Çocukları var. 14 yaşındaki erkek çocuğu, babasının kendisine arabada sarkıntılık ettiğini anlatıyor, polis gelmiş de kurtulmuş, yoksa şikayet etmeyecekmiş! İnanmazlar diye korkuyor çocuk. Köpeğe tecavüz eden yaşlı adamın videosu ortalıkta, bazı manyaklar, köpek kaçmıyor, demek ki rızası var dedi!

Ötesi var mı? Bu cinsel istismar diye kibarlaştırdığımız ensest ve tecavüz var ya, buna kılıf uyduran, koruyan var ya, muhtemelen tecavüzcüdür, sapıktır.

Özellikle de, din adamı kisvesi altında durup durup fetva uyduran manyaklar var ya, bunlar başka hiç bir konuda fetva vermiyor, varsa yoksa seks!

Asansörde yalnız kalırsan, ananın dizini görürsen, kaynananın burnu, baldızın gözü derken akılları saldırmakta! Acaba yemeklere şap filan mı konsa?

Bu manyaklar böyle konuşukça taciz artıyor. Mahkemeler hoş görüyor. Neredeyse tacize uğrayan suçlanıyor.

Gençliğe Hitabe’yi de indirdiler... / Saygı Öztürk / Sözcü

ATATÜRKÇÜLÜK'TEN UZAKLAŞILIYOR

Öğretmeni, müfettişi, yöneticisi mutsuz bir sistemin içinde ,öğrencinin sınav sisteminin bile sağlıklı belirlenemediği bir ortamda, belirsizlikleri yaşayan ailelerin durumunu da varın siz hesaplayın. Devlet okulunun içinde dini bir vakıf ana sınıfı açıyor. Devletin elektriğini, suyunu kullanıyor, hiçbir ücret ödemiyor. Üstelik de velilerden her ay 600 bin lira alınıyor. Okullarda denetim olmadığı için Atatürkçülük'ten hızla uzaklaşılıyor. Uzağa gitmeye gerek yok, Ankara'da bazı okulların sınıflarında Atatürk'ün fotoğrafı da, Gençliğe Hitabesi de indirilmiş durumda. Yerlerine başka fotoğraf mı konulmuş? Evet öyle… Fetullahçı okullar kapatıldı ama onların yerini bu kez başka tarikat ve cemaatler doldurmaya başladı. Bir bakanın yaptığı, kamuoyuna “reform” diye yutturuluyor. Bakan değiştiğinde, “Reform” diye getirilen sistem kaldırıldığında da “Reform” deniliyor. Sınav sistemini belirlemekte bile kararsızlık yaşayan, ders kitaplarından Atatürk'ü çıkaran, dini ağırlıklı müfredata yönelen bakanlığın hedefinde, bütün okulları imam hatipleştirmek olduğu da biliniyor. 

Yapay zekâ devrimi ve ‘keşke Yunan galip gelseydi..’ / Orhan Bursalı / Cumhuriyet

Teşvik vermekle olmaz.. 
Türkiye’yi bu gelişme, dönüşüm ilgilendiriyor mu? Belki lafta. İktidar şöyle diyebilir: Yapay zekâ çalışmalarına teşvik vereceğim! 
Yani, dam üstünde saksağan vur beline kazmayı misali.. İktidar mensupları “katma değeri yüksek imalata geçmeliyiz” diye konuşuyor, bol laf tabii... 
Şu politika ile mi: (Yine de siyaset dürtüyor!) Cumhurbaşkanı, “Keşke Yunangalip gelseydi... Atatürk heykelleri köpek leşi gibi sürüklenecek” diyen bir Cumhuriyet düşmanına neden gidiyor? 
Tamam, bugünün siyaset görüntüsü sizleri “Atatürkçü” görünmeye zorunlu kılıyor olabilir. 
Ama bu görüntüyü bile kurtaramıyorsunuz.. 
Yine de: Şu 16 trilyon dolarlık büyük ekonomik dönüşüm ve etkilerini hiç düşlediğiniz, rüyanıza soktuğunuz oluyor mu?