Medya Arkası (20.12.2017)

Medya Arkası (20.12.2017)
Yazarların bugünkü gündeminde Birleşmiş Milletler'in Kudüs kararı vardı. İşte günün öne çıkan yazar ve yazıları:

Erken seçim rüzgârı / Serpil Çevikcan / Milliyet

Siyasetin gündeminde bir süredir erken seçim var.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Erken seçim yok” dese de kulisler hareketli.

Bu iddiaları sahayı iyi tanıyan isimlerden ANAR Genel Müdürü İbrahim Uslu ile konuştum.

ANAR’ın son anketine göre Ak Parti, 1 Kasım 2015 seçiminden 3 puan geride, yüzde 46-47 seviyesinde.

Aynı seçimde yüzde 11.9 oy alan MHP yüzde 7’ye, yüzde 25 oy alan CHP yüzde 22’ye gerilemiş durumda.

Uslu, kayıpların ağırlıklı olarak İYİ Parti’ye gittiğini düşünüyor.

Kararsızların oranının ise sandığa gitmeyen yüzde 10 hesaplandığında yüzde 15 dolaylarında olduğunu belirtiyor.

***

ABD işte budur: 14 küçüktür 1’den! / Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit

ABD Başkanı Trump, Kudüs’ü, İsrail’in başkenti olarak kabul ettiğini ve ABD’nin büyükelçiliğinin buraya taşınacağını açıkladı ya..

Bu açıklamaya karşı Türkiye’nin öncülüğünde, BM Güvenlik Konseyi’ne, “bu karardan vazgeçilmesi” şeklinde bir karar tasarısı sunuldu..

Oylama yapıldı..

Sadece halkı müslüman olan devletler değil..

Hristiyanı, komünisti, ateisti, değişik inançtan, değişik siyasi çizgiden devletler, lehte oy kullandı..

İçlerinde daimi üyelerden Rusya var.. Çin var, İngiltere var, Fransa var..

İçlerinde geçici üyeler Bolivya var, Mısır var, Etiyopya var, İtalya var, Japonya var, Kazakistan var, Senegal var, İsveç var, Ukrayna var, Uruguay var..

Bunların hepsi “Evet” diyor..

Ve bunların karşısında sadece ve sadece ABD, “Hayır” diyor..

Ve karar açıklanıyor:

“Karar kabul edilmemiştir!”

***

Amerikan güvenlik belgesi ve dünyayı bekleyen tehlike / Nagehan Alçı / HaberTürk

TÜRKİYE YOK

Öte yandan ne konuşmada ne de belgede korkulduğu gibi Türkiye’ye atıf yok. Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore’ye beklenen atıflar var. Ancak tuhaf olan şey, belgede Rusya’yla ilgili çok daha sert ifadeler yer alırken Trump’ın konuşmasında Moskova’ya adeta mavi boncuk göndermesi, hatta Putin’i bir terör olayını önlediği için tebrik etmesi... Bu da kafaları karıştırıyor. Hangi yaklaşım geçerli? Rusya’ya karşı soğuk savaş dönemini andıran stratejik belgedeki yaklaşım mı yoksa Trump’ın yer yer flörtöz dili mi?

Her şekilde dünya yeniden iki kutuplu bir yere doğru evriliyor. Bu da siyasetin sertleşeceği, cephelerin netleşeceği anlamına geliyor. Önümüzdeki süreç pek de kolay görünmüyor...

***

Her şey yolundaymış, boşuna telaşlanıyormuşuz / Abbas Güçlü / Milliyet

Görünen o ki hemen her konuda her şeyin en doğrusunu hâlâ Ankara biliyor!
Bizim gördüklerimiz, bildiklerimiz, tümüyle bir göz yanılmasıymış.
Hem siz, biz kim oluyoruz ki? Ankara ne diyorsa, doğru odur.
Eğer öyle olmasa, devletin koskoca bakanları şöyle tespitlerde bulunurlar mıydı?
Türkiye büyüyor, gelirimiz artıyor, ekonomi ve eğitimimiz çağ atladı, en önemlisi de herkes bizi kıskanıyor!
İnanırsınız, inanmazsınız, takdir edersiniz, etmezsiniz, o sizin bileceğiniz bir iş.
Hadi artık yüzünüz gülsün, gönlünüz rahat olsun, geleceğiniz aydınlık olsun. Çünkü eğitimde hem yerliyiz, hem milliyiz, hem de dünya lideriyiz! Aksini savunan varsa hodri meydan?
İşte Milli Eğitim Bakanı Yılmaz’ın 2018 yılı bütçesi üzerinden, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmadan önemli satır başları ve miniminnacık değerlendirmeler:
Eğitimde çağ atladı
1) Eğitimi ihmal ederseniz, her alanı ihmal etmişsiniz demektir.
Böylesi bir görüşün altına kim imza atmaz ki ama sanki önemli olan laf değil icraat!
2) Eğitim sisteminde tek değişiklik, 4+4+4 değişikliğidir.
Bakan Bey, değişiklikten ne anlıyor, sanki önce onu anlamak gerekiyor. Değişikliğin sırrı nerede başlıyor, nerede bitiyor?
3) Derslik başına öğrenci sayısı 36’dan 23’e düştü!
Ya o bu ülkede yaşamıyor ya da biz! En azından büyük kentler dışında diyebilirdi!
4) Öğretmen maaşı dolar bazında 2 kat arttı.
Hayda, öğretmenler niye bunun farkında değil hâlâ! Peki ya alım gücü?..
5) Nitelikli bir eğitimi ve herkes için eğitimde fırsat eşitliğini, değişmez, daimi hedef olarak görüyoruz.
Buna kim hayır diyebilir ki! İktidara yeni gelenler için hedef olabilir ama 16 yıllık bir iktidar için değil!
6) Her bir öğrencimizin, ilgi ve yeteneği doğrultusunda, istediği okula gidebilmesi mümkün olabilecektir.
Hep söyleniyor da hayata geçtiğini galiba hiç göremeyeceğiz!
7) Önümüzdeki dönemde devlet-millet iş birliğiyle ikili eğitimi de ortadan kaldıracağız!
Sözde, her yıl kalkıyor ama değişen bir şey olmuyor. Yılda yüz binlerce konut yapan bir ülke için bu sorun değil ama işte hâlâ başaramadık!
8) Türkiye’nin eğitimi dün de iyiydi, bugün daha iyi. 
Eee, o zaman, biz niye boşu boşuna telaşlanıyoruz ki! Büyüklerimizden daha mı iyi bileceğiz, neyin iyi, neyin kötü olduğunu!
9) Eğitim sistemimiz dünyaya uyum sağlayamadığı için müfredatı değiştirmek zorunda kaldık.
Haydaaa, hani eğitim sistemimiz dün iyi, bugün daha iyi ve 4+4+4’ün dışında hiçbir şey değişmemişti?..
10. İstenilse bile tek tip insan yetiştirilemez. İki çocuğu olan aileler bile bu çocuklarını aynı yetiştiremiyor!
Yetiştirilebilse, demek ki yetiştirilecek! Allah’tan yetiştirilemiyor ama ortada bir gerçek var ki el birliğiyle sınavlardan nefret eden tek tip bir nesil yetiştirdik.
11. Mutlu bireyler olarak yetişmesini istiyoruz!
Halk ister, iktidarlar yapar. Halkı mutlu etmek isteyenleri, tutan mı var?..
Özetin özeti: Eğitimde, ortak hedefler, ortak amaçlar var. Peki, o zaman bu kafa karışıklığı niye? Gelin önce aynı dili konuşup, sonra da bu yükü hep birlikte sırtlanalım...

***

ABD'nin 14'e karşı 1 yalnızlığı ve BM'nin Kudüs imtihanı / Halime KÖKÇE / Star

Hayır öyle değil; ABD'nin kabadayılığı, sadece Müslüman toplumlar değil tüm dünya için istiap haddini aştı. ABD sayesinde dünya kamuoyu, Kuzey Kore liderine bile sempati duymaya başladı. Unutmayalım ki ABD hep kazanmaz. Vietnam'daki ağır yenilgiyi hatırlayın. Bugünkü ölçüsüzlüğü ve "teröre karşı savaşı" Müslümanlarla savaşa endekslemesi, ABD hegemonyasının ve "barış için düzen kurucu rol" yutturmacasının sonunu getirecektir.

Trump'ın Kudüs kararının Birleşmiş Milletler'de 14'e karşı bir oyla ABD tarafından veto edilmesi, BM düzeninin işlevsizliğini ve uluslararası kurumların ve hukukun yeniden oluşturulmasına ihtiyacı ortaya koyduğu gibi ABD'nin güç şımarıklığı içinde giderek yalnızlaştığını da gösteriyor.

***

Kudüslüler gelir mi? / Vedat Bilgin / Akşam

Sokakta veya bir yerde alışveriş yaparken şöyle şeyler duyarsanız şaşırmayınız: ‘Suriyeliler yetmedi, şimdi de memleketi Kudüslüler dolduracak’ ya da ‘bir cami için bu işlere karışmak doğru mu, bizim memleketimizde cami sayısı az mı?’ Bu ve benzeri soruların medyadaki kimi yazarlar tarafından da daha rafine olmayan bir şekilde yazılıp tartışıldığını görünce sokaktaki insanların endişelerine fazla şaşmamak lazımdır.

***

ABD’de kaybolan laptop / Abdulkadir Selvi / Hürriyet

MEĞER ne kadar da safmışım.

Bu köşeden ha bire belge yayınlıyorum.

Hem de onların orijinalinin ABD’nin elinde olduğunu düşünmeden.

Öyle ki, New York mahkemesi yasadışı dinlemeleri dahi para karşılığı satın alınmış tanıklara dinletip kayıtlara geçiriyor.

Görünen o ki, 17-25 Aralık belgeleri birkaç kanaldan ABD’ye ulaştırılmış.

Bunlardan biri de 17 Aralık’ın kayıp bilgisayarı.